HABERCİLİK ve SOSYAL MEDYA
Her ne kadar yalnızca Trakya Demokrat’ta köşe yazarlığı yapıp, kendi köşesine çekilmiş emekli bir gazeteci-yazar olarak görünsem de her şeyden elimi eteğimi tam olarak çekmiş değilim.
En azından mesleğimle ilgili olup bitenleri izliyor, gazetecileri ve yayınlanan gazeteleri gözlemleyip, inceliyorum. Dünya ve ülke gündemini de her anlamda yakından takip ediyorum. Günlük haberleri ise televizyondan izleyip, sosyal medya ve gazetelerin internet sitelerinden okuyorum.
Tabii habercilik konusunda teknik anlamda gözüme batan pek çok şey var ama artık fazla üzerinden durmuyorum.
Bu nedenle size okuduğum haber metinlerindeki yazım hatalarından, devamlı tekrarlanan cümlelerden, aynı paragrafın birkaç defa yazılmasından ya da paragraf aralarına reklam sıkıştırıp asıl konuya en son cümlede bile değinilmemesinden söz etmeyeceğim.
Hatta habere atılan başlıkla ilgili bilgiyi metnin sonunda bile vermeyerek yalnızca tıklama sayısını artırmak amacıyla yayınlanan yazılardan da bahsetmeyeceğim.
Etsem de bir düzeltme ve düzelme olmayacağını bildiğim için gereksiz yere kendimi yormayacağım.
Ama önemle üzerinde durduğum bir konu var ki o da oradan buradan bilgi kırıntıları toplayıp, hatta kaynağını belirtmeden, verilen emeğe saygı göstermeden metnin tamamını alarak yayınlamak doğru değil. Buna dikkat etmek gerekir.
Bunu şu kişi ya da şu basın kuruluşu yapıyor diyerek bir ithamda bulunmak istemiyorum. Yapan varsa etik olmadığının ve emeğe saygı göstermek gerektiğinin bilinmesini isterim.
Eskiden habere takla attırma diye bir şey vardı. Ucundan kıyısından köşesinden duyup, birkaç bilgi kırıntısı elde ettiğimiz olayın haberini bizden önce yayınlayan varsa, sahibinden izin alarak başlığını, girişini, cümleleri değiştirerek yeniden düzenler ve haber merkezimize geçerdik.
Bunu hemen hemen tüm gazeteciler yaptığı ve bugün biz yapıyorsak yarın da bir başkası yapacağı için meslektaşlar olarak aramızda bir hoşgörü vardı.
Çünkü komşu komşunun külüne muhtaçtır sözüne uyan bir çalışma ortamını paylaşıyorduk.
***
Bu arada zamanımızın popüler iletişim aracı haline gelen sosyal medyanın kullanılması konusundaki bir rahatsızlığımı da burada ifade etmek istiyorum.
Bazı kişiler, basın mensubu olsun olmasın, yer mekan, olay ayırt etmeden cep telefonu ile internet üzerinden canlı yayın yapıyor. Bu ister bir kaza olsun, ister bir kavga, isterse toplantı, eğlence veya konuşma.. Hiç fark etmiyor.
Bunu yapma hakkını kendinde nasıl görüyor anlayamıyorum.
Özellikle kapalı mekanlarda yapılan dar kapsamlı toplantılarda bile, bu siyasi olabilir, kültürel veya sanatsal içerikli olabilir. Bir bakıyorsunuz biri sosyal medya üzerinden canlı yayın yapıyor. Basın mensubu da değil. Orada yapılan etkinlik, faaliyet, konuşmalar özel mi, halka açık mı, yayınlamak için izin var mı, ilgilisine soruldu mu bilen yok.
Ya da bunu benim yapmaya hakkım var mı yok mu, yayınladığım kişi bunu ister mi istemez mi diye hiç düşünmüyor, sormuyor.
Özel olmayan, kamuoyuna açık alanlarda yapılan toplantılarda ya da meydana gelen kaza, kavga, olay vb gibi durumlarda basın mensupları tarafından canlı yayın yapılması normaldir. Bu bir gazetecilik görevidir.
Ancak son dönemde gazetecilikle hiçbir bağlantısı ve alakası olmayan bazı kişilerin de nerede ne görürse görüntüleyip, kaydettiğini ya da canlı yayın yaptığına tanık oluyoruz.
Böyle bir yayını yapmanın etik ve hukuksal boyutu da var. Bilmek ve uymak gerekir.