Dolar 32,2213
Euro 35,0906
Altın 2.526,77
BİST 10.643,58
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Tekirdağ 23°C
Parçalı Bulutlu
Tekirdağ
23°C
Parçalı Bulutlu
Sal 23°C
Çar 23°C
Per 24°C
Cum 24°C

İSG KANUNU ON İKİNCİ YILINDA AMA CİNAYETLER ARTARAK SÜRÜYOR

İSG KANUNU ON İKİNCİ YILINDA AMA CİNAYETLER ARTARAK SÜRÜYOR
1 Mayıs 2024 12:21 | Son Güncellenme: 1 Mayıs 2024 12:22
A+
A-

MMO, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na rağmen iş cinayetlerinin artarak devam ettiğini belirterek, kanunun kamucu yaklaşım, kamu/toplum yararı, kamusal hizmet ve denetimler ile sosyal devlet ilkeleri gözetilerek yeniden düzenlenmesi gerektiğinin altını çizdi.

TMMOB Makina Mühendisleri Odası “İş Cinayetleri Rejimi Değişmeli!” başlıklı bir basın açıklaması yaptı.

MMO tarafından yapılan açıklamada, “İş Cinayetleri Rejimi Değişmeli, İşçi Sağlığı-İş Güvenliği ve Tüm Çalışma Yaşamı Mevzuatı Kamuculuk ve Sosyal Devlet İlkeleri Temelinde Yeniden Düzenlenmelidir” denildi.

 “FITRAT, KADER, İŞİN DOĞASI” DEĞİL İŞ CİNAYETLERİ REJİMİ

İktidar yetkililerinin, bugüne kadar önlenebilir iş kazalarını ve iş cinayetlerini  ‘fıtrat, kader, işin doğasında var’  gibi  içerikteki açıklamalarla doğallaştırdığını ve sorumluları koruduğu savunulan açıklamada, “Biz ise geleceği bilinen, göz göre göre gelen, önlenebilir ölümler kaza değil cinayettir dedik; kongreler, sempozyumlar, seminerler, söyleşilerde haykırdık, sesimiz duyulmak istenmedi” diye belirtildi.

Antalya’daki teleferik kabini düşmesi ve ondan önce İstanbul Gayrettepe’de meydana gelen yangın dolayısıyla ilk defa cinayet sözcüğünün  telaffuz edildiği dile getirilen açıklamada,  Cumhurbaşkanı, ‘Hem Antalya hem de Beşiktaş’taki cinayetlerin faillerinin yargıya hesap vermesi için üzerimize düşeni yapacağımızın bilinmesini özellikle istiyorum’ dedi. 22 yıllık icraatın ışığında bu sözlerin, iktidar pragmatizminin yeni bir örneği olduğunu söyleyebiliriz. Gerçeklikte ise hemen her gün 5 işçinin, 2003-2024 döneminde iş cinayetlerinde 32 binden fazla işçinin hayatını kaybettiği gözetildiğinde, ülkemizde bir iş cinayetleri rejimi olduğunu söylemek pekâlâ mümkündür” ifadeleri kullanıldı.

‘İŞ CİNAYETLERİ ARTIYOR’

2012 yılında çıkarılan 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun TBMM’de görüşülmesi sırasında ve yasalaşmasından sonraki bilgilendirme toplantılarında yetkililerin,  sürekli olarak “yasadan sonra iş kazaları ve meslek hastalıklarında azalma olacağını” söylediğini hatırlatılan açıklama şöyle devam etti: “Oysa resmî istatistikler gösteriyor ki, 2012 yılından bu yana iş kazası sayıları ve iş kazası sonucu ölümlerde azalma bir yana, hep artış olmuştur. Bu artışlar sermayenin azami kâr hırsı ve iktidarın sermayeyi destekleme politikalarından kaynaklanmaktadır.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİGM) verilerinde SGK verilerinden daha fazla ölüm vakası görülmektedir. SGK verilerine göre ölüm vakaları 2022 yılında 2000 yılına göre göre yüzde 207, İSİGM verilerine göre de yüzde 250 oranında artmıştır. İSİGM verilerine göre pandemi dönemi olan 2020-2022 yıllarındaki iş cinayetlerinin yüzde 30’u Covid-19’dan ötürüdür.

“İş kazaları” ise SGK verileri itibarıyla, 2022 yılında 2000 yılına göre yüzde 786 oranında artmıştır. Bir milyon iş saatindeki iş kazası sıklık hızında da artışlar görülmektedir.

Meslek hastalıkları verilerinin aşırı sorunlu yapısı da sürmektedir. Örneğin 23 yılı kapsayan SGK 2000-2022 verilerinde, meslek hastalıklarından dolayı sadece 125 ölüm vardır; meslek hastalıkları toplam verisi ise 15 bin 859’dur. Oysa ILO’nun uluslararası kabulleri çerçevesinde ülkemizdeki çalışan sayısı veri alındığında, her yıl en az 10 bin emekçinin meslek hastalıklarından ötürü hayatını kaybettiğini söylemek mümkündür. Ancak bu ölümlerin meslek hastalığı kaynaklı olduğu tespit edilmemekte ve kayıtlara geçmemektedir.

İş kazaları ve iş cinayetlerindeki artışların ana nedenleri neoliberal dönemdeki serbestleştirme-özelleştirme, sendikasızlaştırma, esnek-güvencesiz çalışma, kayıt dışı istihdam, çalışma koşullarının ağırlığı, kamu yararı ve kamusal denetimin tasfiyesi ve asıl sorumlulara caydırıcı ceza uygulanmamasıdır.

İSİG önlemleri öncelikle işverenin görevidir. Ancak, 6331 sayılı yasa ile getirilen sistemde bu görev işverenden çok iş güvenliği uzmanları ve hekimlerden beklenmekte, her iş kazasından iş güvenliği uzmanları ve hekimler sorumlu tutulmaktadır.

İşyeri hekimi, mühendis, teknik eleman, hemşire ve diğer sağlık personeline yönelik eğitim hizmetleri dışarıdan satın alma yoluyla ticarileştirilmiştir. Özel öğretim kurumlarına yetki tanınmasıyla mühendislik meslek örgütlerinin fonksiyonu dışlanmıştır. İşveren yükümlülüğü olan işyerlerinde İSİG önlemleri piyasalaştırılmış ve Ortak Sağlık Güvenlik Birimi (OSGB) denilen ticari kuruluşlara bırakılmıştır. İşverenler, OSGB’lerden işin gereğinin yerine getirilmesinden çok düşük fiyatla iş yapmasını beklemektedir.”

Açıklamada şu önerilerde bulunularak, yeni mevzuatın bu çerçevede hazırlanması talep edildi:

  1. Sağlıklı ve güvenlikli bir ortamda çalışmak her çalışanın hakkıdır. İSİG’in sağlanması öncelikle devletin ve işverenin görevidir.
  2. İSİG hizmetlerinin piyasalaştırılması, yaşanan sorunların temel kaynaklarındandır. İşyerlerine verilecek İSİG hizmetleri, bir kamu hizmeti olarak ele alınmalıdır.
  3. İSİG ile ilgili politikaların oluşturulması, kararların alınması ve işyerlerinde denetim, diğer sosyal tarafların görüşleri önemsemeden tek başına Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB) tarafından yapılmaktadır. Ancak mevcut durum gösteriyor ki doğru kararlar alınmamakta, istenen uygulamalar hayata geçirilememektedir. ÇSGB’nin bu konularda tek yetkili olması ölümlerin, sakat kalmaların başlıca nedenleri arasındadır. Sendikalar, Üniversiteler, TMMOB, TTB, ÇSGB ve Sağlık Bakanlığı’nın katılımı ile idari ve mali yönden bağımsız, çoğunluğunu emek örgütlerinin oluşturduğu ulusal bir enstitü oluşturulmalıdır. Enstitü politika oluşturan, kararlar alan, mevzuat oluşturan, işyerlerini denetleyen, iş güvenliği uzmanları, işyeri hekimleri ve sağlık personelinin eğitimlerini veren, sicillerini tutan yetkilere sahip bir yapıda olmalıdır.
  4. Esnek çalışmayı, işveren çıkarlarını esas alan 4857 sayılı İş Kanunu, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu başta olmak üzere çalışma yaşamı ve sağlığa ilişkin tüm mevzuat iptal edilerek, yeni ve çalışanlar lehine bir mevzuat, oluşturulacak olan Ulusal İşçi Sağlığı Güvenliği Enstitüsü/Kurulu önerileri doğrultusunda hazırlanmalıdır.

 

 


Trakya Demokrat Gazetesi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.