ÇOCUKLARIMIZI LEYLEK GETİRMİYOR
Zaman buldukça Tekirdağ sahilinde yürüyüş yaparım. Bu olay benim için hem spor hem de sosyalleşme amacı taşır.
Çevreyi gözler, insan davranışlarını gözlemlerim. Bu arada yürüdüğüm kaldırımın, parkın, ağaçların, genel olarak çevrenin bakımlı olup olmadığına da bakar, eksikleri, yanlışları kafama yazarım.
Gördüğüm her şey, ilgimi çeken her davranış ya da duyduğum bir söz bana yazılarım için ilham verir, konu başlıklarını oluşturur.
Bunu yalnızca burada yapmıyorum tabii. Bugüne kadar yaşadığım her yerde böyle oldu. Kırk yılı geçen gazetecilik yaşamımda yaptığım haberler, yazdığım öykü ve şiirler hep çalışırken, dolaşırken, konuşurken yaptığım gözlemler ve sohbetlerden aldığım ilhamdandır.
Böyle olunca da olur olmaz yerde ve zamanda kafama türlü türlü konular üşüşür, bazen unutmayayım diye de telefonuma notlar alırım.
Kafama takılan konulardan biri de şudur mesela;
Bazı ebeveynler kendi çocuklarının kişilik özelliklerini kabul etmek istemiyor. Onda kendi istediği davranışları göremediği için hem üzülüyor hem de “Bu çocuk neden böyle? Bana hiç benzemiyor” diyerek, hayal kırıklığı duygusunu dışa vuruyor
Çocuğun kendine benzemediğini görüyor ama eşine ya da aile büyüklerinden başka birine benzediğini de kabul etmek istemiyor.
Bazı ebeveynler ise çocuklarında görüp, beğenmedikleri tüm davranışların eşlerinden geçtiğini düşünüyor.
Baba diyor “anasının kızı”, anne diyor “babasının oğlu”.
Ya da tam tersi oluyor.
Öyle olunca da aralarında genetik geçiş olan ebeveynle, çocuk hep tu kaka oluyor. Horlanıyor eleştiriliyor.
Ama çocuk bu… Tabii ki anne ve babaya benzeyecek. Onların fiziksel ve kişilik özelliklerinden bazıları ya da tamamı genetik olarak geçecek.
“Bir çocuk yedi göbek akrabasına benzer” derler.
O zaman çocuğa “sen neden böylesin?” deyip, başkalarının çocuklarını örnek göstermek yerine aynaya bakmak daha doğru olmaz mı?
Çünkü çocuklarımızı leylek getirmiyor. Uzaylı da değiller. O zaman onları oldukları gibi kabul etmek gerekir.
İyi bir eğitimin yanı sıra iyi örnek olmak, sahip çıkmak, destek vermek, hayata hazırlanması konusunda yanında olmak gerekir.
Bunun ötesi içi kuru limonu ezip yumuşattıktan sonra kesip sıkarak şırıl şırıl su akmasını istemeye benzer.
Dedikodulara göre limonun suyu doğal yönden oluşmamışsa bazı uyanık satıcılar içine şırıngayla su enjekte edermiş.
Tabii o zaman da bol sulu ama tadı tuzu olmayan bir limon olur.
Çocuk her türlü davranış ve kişilik özelliklerini aileden alır.
Beklenilenin dışında bir davranışta bulunması nedeniyle “Bu çocuk neden böyle?” diye düşünmek yerine, limon ağacının yetiştiği toprağı ve köküne su verilip verilmediğine bakmak gerekir.
Olay neden-sonuç ilişkisidir. Bazen sonuçtan nedene gitmek gerekir.
Trakya Demokrat Gazetesi sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.