Dolar 32,4375
Euro 34,7411
Altın 2.439,70
BİST 9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Tekirdağ 19°C
Az Bulutlu
Tekirdağ
19°C
Az Bulutlu
Paz 18°C
Pts 16°C
Sal 18°C
Çar 20°C

“İTİRAF” NİTELİĞİNDEKİ AÇIKLAMA YARGIYA TAŞINIYOR

“İTİRAF” NİTELİĞİNDEKİ AÇIKLAMA YARGIYA TAŞINIYOR
19 Aralık 2023 11:25
A+
A-

Bütçe görüşmeleri esnasında Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in “Tarikat ve cemaatlerle protokol yapmaya devam edeceğiz” sözlerine eğitim camiasından tepki geldi. Eğitim Sen Tekirdağ Şube Başkanı Oktay Özçelik, “Eğitim sistemi protokoller üzerinden tarikat ve cemaatlere teslim edilemez” derken, Eğitim İş Tekirdağ Şube Başkanı Barış Özer de  Bakan Tekin’in açıklamalarının hukuken itiraf kabul edilmesi gerektiğinin altını çizdi.

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin Meclis’teki bütçe görüşmelerinde, bakanlığının 2 bin 709 protokolünün bulunduğunu ve bunların 10’unun tarikat-cemaatlerle imzaladığını açıkladı.  Tekin’in “Tarikat ve cemaatlerle protokol yapmaya devam edeceğiz” şeklindeki sözlerine eğitim camiası “itiraf” diyerek tepki gösterdi. Eğitimciler, Bakan Tekin’in açıklamalarını yargıya taşıyacaklarını söyledi.

ÖZÇELİK: ‘STK OLARAK TANIMLAMASI DİKKAT ÇEKİCİ’

Eğitim Sen Tekirdağ Şube Başkanı Oktay Özçelik, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, “Tarikat ve cemaatlerle protokol yapmaya devam edeceğiz” diyerek,  yıllardır eğitim sistemi üzerinden sürdürülen “eğitimde dinselleşme” uygulamalarını bakanlık politikası olarak sürdüreceklerini itiraf ettiğini söyledi. Özçelik,  Bakan Tekin’in eğitim sistemini yıllardır kuşatan dini tarikat ve cemaatleri, “sivil toplum örgütü” (STK) olarak tanımlamasının da dikkat çekici olduğunu kaydetti.

Okulların uzun süredir adeta belli bir inanç ve mezhebi temsil eden zihniyetin kuralları ve uygulamaları ile karşı karşıya olduğuna vurgu yapan Özçelik,  “MEB bir taraftan ÇEDES projesi ile okullarda ‘manevi danışman’ sıfatıyla imamları görevlendirirken, diğer taraftan dini dernek ve cemaatlerle art arda protokoller imzalamaktadır” dedi.  Siyasi iktidarın 12 Eylül rejiminden miras aldığı ‘Türk-İslam sentezi’ yaklaşımı geçtiğimiz 21 yıl içinde adım adım hayata geçirdiğini ifade eden Özçelik,  “MEB’in proje ve protokoller üzerinden eğitim sistemi içine yerleştirdiği dini vakıf ve cemaatler tarafından okullar, yurtlar, kurslar vb. üzerinden doğrudan iktidar desteği ile tıpkı bir örümcek ağı gibi bütün eğitim sistemi kuşatılmıştır” diye konuştu.

‘DİNSELLEŞTİRME ADIMLARI PSİKOLOJİK BASKI OLUŞTURUYOR’

Hayata geçirilen dinselleştirme adımlarının, öğrenciler ve veliler üzerinde yoğun psikolojik baskı oluşturmaya başladığını dile getiren Özçelik şöyle devam etti: “MEB, Diyanet, dini vakıf ve dernekler arasındaki yakın ilişki ve iş birliği son yıllarda belirgin şekilde artmıştır. 13 Eylül 2014 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanan yasal düzenlemeyle MEB, imam hatip liselerinde mesleki eğitim için ‘çeşitli kurumlardan destek almanın’ önünü açmış; bu durum, “İmam hatip liselerinde eğitim ve öğretim yılı süresince ‘imamlık, hatiplik, vaizlik, müezzinlik, Kuran kursu öğreticiliği ve benzeri mesleki uygulamalara’ yönelik eğitimlerle ilgili ‘çeşitli kurumlardan destek alınabilecektir’ şeklinde tarif edilmiştir. Bu düzenlemeyle başta TÜGVA ve TÜRGEV olmak üzere Ensar Vakfı, İHH, Hizmet Vakfı, Hayrat Vakfı, İlim Yayma Cemiyeti, Birlik Vakfı, Hizbullah’a yakınlığıyla bilinen Peygamber Sevdalıları Derneği vb. gibi dini vakıf ve derneklerin devlet okullarında seminer verebilmesi, kitap dağıtabilmesi, yarışmalar düzenlemesi ve kendi kurumlarında öğrencileri stajyer olarak eğitebilmesinin yolu açılmıştır.

‘LAİKLİK EŞİTLİĞİN SAĞLAMASININ TEMEL KOŞULUDUR’

Türkiye’de uzunca bir süredir yapıldığı gibi eğitim sisteminin dini kurallara göre düzenlenmesi, dini eğitimin yaygınlaşmasının kaçınılmaz sonucu okullarda öğrencilerin inanan ya da inanmayan, dindar ya da dinsiz, ibadet eden ya da etmeyen gibi kategorilere ayrılmasına ve yeni gerilim alanları yaratılmasına neden olmaktadır. Laiklik, herhangi bir gruba ya da mezhebe dinsel ayrıcalık ve üstünlük tanımaması, farklı inanç ve dinlerdeki insanlar arasında eşitliğin sağlanmasının temel koşuludur.”

ÖZER: ‘BUGÜNE DEK SÖYLEDİKLERİMİZİN SAĞLAMASI YAPILDI’

Eğitim İş Tekirdağ Şube Başkanı Barış Özer de  Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in açıklamasının itiraf niteliğinde olduğuna dikkat çekerek, “Hem bugüne dek söylediklerimizin sağlamasını yapmış hem de hükümetin eğitimi gericileştirme konusunda artık aymazlık seviyesine geçtiğini göstermiştir” dedi.

‘HAKİKATİ TÜM ÇIPLAKLIĞI İLE SÖYLEYEMEMİŞTİR’
“Din toplumda bir sömürü ve rant aracı haline getirilemesin diye tekke ve zaviyeleri kapatan Cumhuriyet’in kurucu iradesinin var ettiği Meclis’in çatısı altında, Anayasa’ya göre laik eğitim hizmeti vermekle yükümlü olan bir Milli Eğitim Bakanı, laik eğitimin ve Cumhuriyet’in düşmanı olan gerici yapılarla işbirliği yaptığını ve yapacağını açıkça ilan etmiştir” diyerek, Bakan Tekin’in açıklamasının vahametini ortaya koyan Özer, “Ayrıca vurgulamakta fayda vardır ki; Bakan Tekin’in “Toplasanız 10 tane” diyerek hafifletmeye çalıştığı tarikatların protokollerdeki yoğunluğu katbekat fazlasıdır. Çünkü MEB ile en çok protokol Diyanet ile imzalanmakta ve tarikatlar Diyanet aracılığıyla da eğitime taşeron yapılmaktadır. Yani Bakan cesur bir çıkış yapıyormuş imajı takındığı anda dahi hakikati tüm çıplaklığıyla söyleyememiştir” diye konuştu.

Yusuf Tekin’in bu vahim açıklamasının elbette çok hayati soruları da beraberinde getirdiğini ifade eden Özer şöyle devam etti:
1-    İddia edildiği gibi “çocukların dağa çıkma tehlikesi” varsa koskoca Milli Eğitim Bakanlığı bunun önüne geçmek için tarikatlara mı muhtaçtır?
2-    15 Temmuz örneğinden de bildiğimiz üzere, ülkemizdeki tek iç terör tehdidi ‘dağ’ değildir. Eğitimden orduya kadar her yere sızmasına izin verilen FETÖ’nün dağa değilse de şehre inebildiği ve haince bir darbe girişimine kalkışılabildiğine dair acı tecrübemiz daha hâlâ sıcakken, FETÖ’den boşaltılan alanlara başka tarikatların enjekte edilmesi bile bile lades değil midir? Aynı hareketi defalarca yapıp farklı sonuçlar uman hükümetin bakanı Tekin, bu bahtsız açıklamasına “bize hizmet verenler” sözündeki “hizmet” kelimesini bilinçli olarak mı tercih etmiştir?
3-    “Zorunlu eğitim” kavramının olduğu bu ülkede, okula gelen çocuklarımız sizin bu karanlık planlarınıza piyon olmak zorunda mıdır? Eğitimin yükünü sırtlayan ailelerin bin bir fedakarlıkla okula gönderdiği bu çocuklar için, öğretmenler yerine protokoller aracılığıyla karşılarına dikilen ne olduğu belirsiz şahıslara maruz kalmak da zorunlu mudur?

‘KÖTÜ KOKU ANCAK ADALET İLE BASTIRILIR’

Özer, Anayasa’ya göre Türkiye Cumhuriyeti’nde ancak laik eğitim verilebileceğinin altını çizerek, “Milli Eğitim Bakanı, söz konusu açıklamasıyla Anayasa’yı ve Milli Eğitim Temel Kanunu’nu çiğnediğini ve çiğnemeye devam edeceğini milyonların önünde ilan etmiştir. Kaçak tarikat yurtlarında ufacık kızların yandığı, çocukların sayısız kez istismara uğradığı, gördüğü baskı yüzünden hayatının baharında canına kıydığı, maddi ve manevi şiddete uğradığı bir ülkenin milli eğitim bakanı, milletin egemenliğinin sembolü olan Meclis’te kürsüye çıkıp bu karanlık yapılara “teşekkür” ediyor, itiraz edenleri “terörü desteklemekle” itham ediyorsa tuz kokmuştur. Ve insanlığın ciğerini yakan bu kötü kokuyu ancak adalet bastırabilir. Bakan Tekin’in vahim açıklaması hem itiraf hem ihbar niteliğindedir.  Bunun peşini asla bırakmayacağız! İtiraf niteliğindeki bu açıklamayı yargıya taşıyacak, yukarıda sorduğumuz soruların cevabını önünde sonunda alacağız. Başöğretmenimizin bize emaneti, ülkemizin geleceği olan öğrencilerimizi kimsenin karanlık düşlerine feda etmeyeceğiz!”

 NE OLMUŞTU

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin Meclis’teki bütçe görüşmelerinde, bakanlığının 2 bin 709 protokolünün bulunduğunu ve bunların 10’unun tarikat-cemaatlerle imzaladığını açıklamıştı.   Bakan Tekin “Çok hoşunuza gidecek bir şey daha söyleyeceğim. Bakın Milli Eğitim Bakanlığı şu anda, 2023yılı itibarıyla geçerli 2 bin 709 tane protokolümüz var. Bu protokollerden 1167 tanesi resmi kurumlarla. 550 tanesi STK’larla. 986 tanesi ise TEMA’dan Kızılay’a bir sürü STK’yla. Bunların içinde sizin tarikat-cemaat dediğiniz bizim STK dediğimiz yapılarla toplasanız 10 tane protokolümüz vardır. Ve ben bu protokollerle bize hizmet eden, destek olanlara da teşekkür ediyorum. Onlarla da protokol yapmaya devam edeceğiz. Çünkü onlar çocukların dağa çıkmasını engelliyor. Onlardan siz bunun için rahatsızsınız… Protokol yaptığımız bu sivil toplum örgütleri sizin çocukları dağa çıkarmanıza engel olduğu için çatlıyorsunuz. Ben o STK’larla protokol imzalamaya devam edeceğim. Çocuklarımın dağa çıkmaması için, sizin insan kaynağınıza insan yetiştirmemek için buradan devam edeceğim” ifadelerini kullanmıştı. ‘ELÇİN YILDIRAL