KESK BÜYÜK MİTİNG ÖNCESİ TEKİRDAĞ’DAYDI: ÖZLÜK HAKLARIMIZ VE NİTELİKLİ HİZMET İÇİN BİRLİKTE MÜCADELE ETMELİYİZ!

KESK Eş Genel Başkanı Ayfer Koçak, 30 Kasım’da Ankara’da gerçekleştirecekleri “Geçinemiyoruz, Yoksulluğa Karşı Mücadelede Birleşiyoruz” mitingi öncesi Tekirdağ’dan birleşik mücadele çağrısı yaptı, sadece ekonomik ve özlük hakları mücadelesi değil, kamusal alanda nitelikli hizmet mücadelesi verileceğinin de altını çizdi.
Kamu Emekçileri Konfederasyonu(KESK) Eş Genel Başkanı Ayfer Koçak ve Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Yürütme Kurulu Üyesi Nursel Yücesoy, 30 Kasım’da Ankara’da gerçekleştireceği “Geçinemiyoruz, Yoksulluğa Karşı Mücadelede Birleşiyoruz” mitingi öncesinde Tekirdağ’daydı. Bu mitingde iki önemli amaç edinen KESK, ‘birincisini ekonomik ve özlük haklarını elde etmek, ikincisini ise kamuda üretilen hizmetin nitelikli olmasını sağlamak’ olarak açıklıyor. KESK’in mesajı ise, ‘birleşik mücadele’ olacak.
Kamu Emekçileri Konfederasyonu(KESK) Eş Genel Başkanı Ayfer Koçak, kasım ayında yapılacak olan bütçe görüşmeleri dolayısıyla 30 Kasım Mitingi düzenleyeceklerini ifade ederek, 30 Kasım Mitingi’nin önemini anlattı. Koçak, “Mitinge şöyle yaklaşıyoruz açıkçası biz; bütçe dönemlerinde kamu emekçileri konfederasyonları olarak eylemlerimizi yaparız. Çünkü, kamusal alanın bütçelendirilmesi süreci bu dönemdir. Sonrasında toplu iş sözleşmeleri oluyor. Ancak bütçe ayrılmamış olan kamusal bir alanda istediğiniz kadar toplu iş sözleşmesi yapın bir karşılığı olmuyor” dedi.
‘NİTELİKSİZ HİZMET ŞİDDETE YOL AÇIYOR’
Konfederasyon olarak bu meseleye sadece gelirin artırılması ya da artırılmaması üzerinden bakmadıklarını ifade eden Koçak, nitelikli hizmete işaret etti. “Bir tarafıyla da kamusal alanda nitelikli hizmet üretmek istiyoruz” diyen Koçak, “Bizim iki derdimiz var bu bütçede; Birincisi kendi ekonomik ve özlük haklarımızı elde etmek! Ama daha önemli olanı ürettiğimiz hizmetin nitelikli olmasını sağlamak. Çünkü hizmet nitelikli olmayınca bu birçok şeye yansıyor. Mesela sağlıkta şiddetin en büyük temeli aslında budur, nitelikli hizmet üretme kanallarının kapatılmış olması. Dolayısıyla hizmet almaya gelen ile hizmeti vermeye gelen emekçi karşı karşıya getirtiliyor. Benzer bir şekilde eğitimde de şiddet artmaya başladı. Nitelikli hizmet kanallarının kaldırılmış olması, bütçelendirilmemesi en temel sorunlardan biri” diye konuştu.
‘EMEKLİ OLAMIYORUZ Kİ…’
Haziran ayında çıkarılan Kamuda Tasarruf Tedbirleri Paketine de değinen Koçak, çok sert bir paket olduğuna vurgu yaparak şunları kaydetti: “Ama bu paketin tamamı uygulansa dahi oluşmuş olan kara deliklerin sadece yüzde 5’ine tekâmül ediyor. Şimdi emekli olan kadar ya da hayatını kaybeden kamu emekçisi kadar istihdam açılacak. Peki biz emekli olabiliyor muyuz? Bir kamu emekçisi emekli olduğunda aldığı maaşın sadece 1/3’ünü alabilecek. Yaşayabilir miyiz? Kamu emekçilerinin ortalama emekli maaşı 18 bin TL civarında. Açlık sınırı 24 bin TL.
İşçi farklı mı? İşçilerin yüzde 60’ı asgari ücret düzeyinde maaş alıyor. Asgari ücret yoksulluk sınırının çok gerisinde kaldı. Asgari ücret 17 bin yoksulluk sınırı 24 bin TL.”
30 Kasım Mitingi’nin sadece üretenler, emekçiler değil aynı zamanda kamusal alanda hizmet alan, hizmet bekleyen kesimler içinde önemli olduğunun altını çizen Koçak, “Birlikte ilerleyeceğiz, birlikte iş yapacağız. Çünkü bu sorun hepimizin” dedi.
‘DENETİMSİZ SERMAYE DENETİMSİZ KURUMLAR ORTAYA ÇIKARIYOR’
Kamu hizmeti güçlendirilmediğinde denetimsiz sermayenin denetimsiz kurmuş olduğu kurumların ortaya çıkardığını ifade eden Koçak, Yenidoğan Çetesi’nde yaşanan skandala atıfta bulunarak, “Niteliğine bakılmaksızın sadece rant hesaplı bazı sürüm üzerinden sağlığı tanımlıyorlar, düşünsenize! Devlet hastanesinin kaç katı kadar özel hastane oluşturuldu bir şehir merkezinde. Devlet hastanesi bir ya da iki tane bulursunuz. Ama özel hastaneler her yerde. Ne kadar denetlenebildiklerini de son bir haftadır tartışıyoruz. Eğitim de benzer bir noktaya gidiyor.
İnsanlar niye çocuklarını özel okula veriyor ya da özel hastanelere gitmek zorunda kalıyor, çünkü devlet hastanelerine ve okullarına ulaşamıyor. Oysaki hastanenin parasını doğduğumuz andan itibaren ödemeye başlıyoruz. Ama bu vergilerimizle oluşturulan kurumları ortada yok. Hizmet almaya gelince hizmet alamıyoruz. Bu nedenle, hizmet almayı bekleyen bütün emekçilerin bu mitinge gelmesi gerekiyor.
‘30 KASIM KENDİ İTİBARIMIZ İÇİN BÜYÜK BİR MİTİNG OLACAK’
Hele ki bu iktidarın çok kutuplaştırıcı ilişkilendirme biçimleri var dolayısıyla ötekileştirdikleri ve yandaş olarak tanımladıkları var. Yandaşlar belli oranda imtiyaz sahibi oldu, ama ne kadarını imtiyazlı yapabilir? Kapitalizm özü itibariyle bir avucu imtiyazlı yapar, geriye kalanı tebaaya dönüştürür. İster yandaş olsun ister olmasın, bütün 85 milyon şu anda sefalet ile mücadele ediyor. Dolayısıyla hep beraber buna tepki koyacağız.
İktidar itibardan tasarruf olmaz diyor, kimin itibarı halkı bu kadar yoksullaşmış bir ülkede itibardan bahsetmek olur mu? 30 Kasım kendi itibarımız ve onurumuz için büyük bir miting olacak.
‘2025 DEĞİŞİM YILI OLABİLİR’
Kasım ayı mitinginden sonra toplu iş sözleşmesi boyunca eylemlerimizi yapacağız. Bu mitingimizin final sözü “Artık birleşik mücadele zamanı geldi de geçiyor” olacak. Yaz ayında çiftçilik ile uğraşan köylüler sokağa çıkmaya başladı, işçiler iş yerlerinde eyleme çıkıyor ama artık sokakta olanların bir araya gelerek bir birleşik mücadeleye doğru evrilmesini istiyoruz. Bunun nüveleri var; 8 Aralıkta İstanbul’da ortak bir miting olacak. Karadeniz de 26 Ekim’de derelerin kardeşliği ve toplumsal meselenin tamamıyla ilgili emek ve demokrasi güçleri bir miting olacak.
Bu bize umut veriyor. 2025 değişim yılı olabilir diye düşünüyoruz. /ELÇİN YILDIRAL