Kıymet bilmek gerek
Uzun süreden beri bir fırsatını bulup, onunla uzun uzun sohbet edeyim istiyordum.
Çünkü onun gibi yaş almış, kültür-sanat, edebiyat, tarih, sosyal konular ve memleket meseleleriyle uğraşıp, kafa yoran insanlar her zaman ilgimi çekmiştir.
Temiz yüzlü, konuşurken karşısındakinin gözlerinin içine sevgi ve merakla bakan bu beyaz sakallı adamdan mutlaka öğreneceğim bir şeyler olduğunu hissediyordum. Onda fikir, tecrübe ve düşüncelerinden yararlanacağım bir derinlik olduğu kesindi.
Daha önce bazı kültürel etkinliklerde bir araya gelmiş, tanışma fırsatı bulmuştum. Ama böyle insanlarla yüzeysel ilişkiler kurmak benim için yeterli değildi.
Bir ara telefonla arayıp, zamanı varsa davet edeyim ya da ben kendisini ziyaret edeyim istedim. Karşılıklı çay içerken, sohbet etmek hem birbirimizi daha iyi tanımak hem de fikir alışverişinde bulunmak açısından iyi olurdu. Ancak daha önce telefon numarasını almayı ihmal etmiştim.
Nihayet Tekirdağ Kiraz Festivali’ndeki kitap imza gününde yeniden karşılaştık. Dün adlı romanımı onun için imzalayıp, yanına gittim ve “Necmettin abim, sana son kitabımı hediye etmek istiyorum. Umarım beğenirsin” dedim.
Kitabı aldı. Kapağını bir çocuğun yüzünü okşar gibi okşayıp, sevdi. O an sanki benim yüzümü okşuyormuş gibi mutlu oldum.
“Çok teşekkür ederim” dedi. “Hem okuyacağım hem de sosyal medyada paylaşacağım. Zaten yazılarını da mümkün olduğunca sosyal medyadan takip etmeye çalışıyorum. Yazdığın gazete her zaman elime geçmiyor ama sosyal medya sağ olsun…”
Verdiğim kitabı iki eliyle tutup, kapağını karşıya çevirdi ve “o zaman birlikte bir fotoğraf çektirelim. Ben ölürsem hatıra kalır” dedi.
“Aman abi! O nasıl söz.. Allah uzun ömür versin. Sen daha gençsin. Hem dur bakalım, senden öğreneceklerimiz var” dedim. Gülümsedi..
Fotoğraf çektirdikten sonra yeniden karşıma geçip, derin bakışlarla beni süzdü. “Biliyor musun” dedi. “Şuan karşımda kendi evladım varmış gibi oldum. Senin gibi samimi, içten biriyle her zaman karşılaşmıyorum. Ama emin olduğum bir şey var ki o da Allah insanın gönlüne göre veriyor. Bu da bir şans demek ki..”
Teşekkür ettim. Benim için söyledikleri gururumu okşadı. “Kalp kalbe karşıdır derler. Demek ki bizim kalbimiz de öyleymiş abim” dedim.
Sonra bir adım geri çekilip, bana baştan ayağa şöyle bir baktı, “maşallah boy pos da yerinde. Senin yanında ben ufak kaldım” dedi.
Tebessüm ettim. Elimi omzuna atıp, sarıldım. “Fiziken öyle olsa da şuan ben, sizi eteklerinden zirvesini görmeye çalıştığım bir dağ gibi görüyorum” dedim.
Sustu. Bir şey söyleyecekti, vazgeçti. Ardından, “bizim bir yazlık var. Birgün eşini de al gel. Sohbet ederiz” dedi.
Teşekkür ettim. Telefon numarasını aldım. “Mutlaka geleceğim abi” dedim.
Bu derin bakışlı, beyaz sakallı adamla, yani Necmettin Tez abimizle tanışmanızı tavsiye ederim.
Bir şey daha var ki o da; böyle değerli insanların kıymetini yaşarken bilmek, onların genç kuşaklarla sık sık bir araya gelip, sohbet etmesini sağlamak gerekir. Çünkü Necmettin Tez gibiler bir şehirde ya bir ya da iki kişidir. Üçüncüsünü bulamazsınız. Kıymetini bilmek gerek.
Trakya Demokrat Gazetesi sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.