KUYUDAKİ EŞEK
Bir gün eşeğin biri, yolunu kaybeder ve dikkatsizliğinden dolayı derin bir kuyuya düşer. Fakat bütün denemelerine karşın buradan çıkmayı bir türlü başaramaz. Kahramanımız son çare olarak yardım istemeye karar verir. Bir süre sonra anırma seslerini duyan sahibi kuyunun başına gelir ama onun da elinden bir şey gelmez.
Aradan saatler geçer; Eşek hala kuyudadır ve umutsuzca anırmayı sürdürmektedir. Sahibi konu komşudan yardım ister; ancak onların da tüm kurtuluş önerileri boşa çıkınca, sonunda kahramanımızı öldürmeye karar verir. Böylece hem hayvan daha fazla acı çekmeyecek, hem de yürekleri paralayan, çevreye rahatsızlık veren anırması kesilmiş olacaktır.
Zavallı Eşek, kuyudan çıkamadığı gibi, şimdi bir de ölümle buruna gelmiştir. Sahibi (yani en güvendiği kişi!) ise onu kurtaracağına, üzerine kürek kürek toprak atarak gömmeye karar verir. Kahramanımız, kuyunun ağzından aşağı doğru savrulan toprakları görünce, içinde kalan son umut kırıntılarını da kaybeder; gözlerini kapatır, bir köşeye çekilip kaderine razı olur ve çaresizce ölümünü beklemeye başlar. Ancak bir süre sonra, böyle trajik bir sonu kabul etmek yerine (hayata tutunma içgüdüsü nedeniyle) direnmeye karar verir ve ayağa kalkarak, sahibine inat, yukarıdan sürekli yağan toprakları silkelemeye başlar. Birkaç saat sonra işin rengi tamamen değişir. Çünkü Eşek mücadele azmi sayesinde, üzerine atılan toprakları, kendisini kuyunun ağzına kadar getiren bir yükselme rampasına dönüştürmüştür!
X X
Hayat bazen bizim de üstümüze üstümüze gelir. Hatta böyle anlarda kendimizi “kuyunun dibindeki taş gibi” hissedebiliriz. Bu çöküntü, bazen de tüm toplumda görülür. İşte bu noktada bir seçim yapmamız gerekir: Yenilgiyi kabul edip sinerek bize dayatılan kadere boyun mu eğeceğiz, yoksa canımızı dişimize takarak savaşacak mıyız?
Çevremizde bu şekilde, kişisel çabalarla sorunlarını çözmüş pek çok insan bulacağımıza eminim. Hatta Almanya, Japonya ya da Güney Kore gibi ülkeleri bile, başlarına gelen felaketlerin altında ezilmek yerine, bunların üzerine basarak kurtuldukları için örnek olarak gösterebiliriz.
Aslında bunun için çok uzaklara bakmamıza gerek yok. Kuşkusuz bu tür kurtuluş mücadelesinin bir örneğini, Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğinde biz de insanlığa armağan etmiştik. Hem de saydığımız bu ülkelerden çok daha önce onlara rol model olduk.
Adını insanlık tarihine altın harflerle kazımış böyle bir liderin, böyle bir milletin evlâdı olmak ne büyük onur!
Hoşça kalın…
Trakya Demokrat Gazetesi sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.