Dolar 35,5350
Euro 36,6075
Altın 3.104,44
BİST 9.866,73
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Tekirdağ 8°C
Parçalı Bulutlu
Tekirdağ
8°C
Parçalı Bulutlu
Cum 9°C
Cts 10°C
Paz 10°C
Pts 10°C

MUSTAFA ÇALIK: TÜRK GÖNLÜMÜZÜN YÜCELERİNDEN

6 Aralık 2024 10:21

Dr. Mustafa Çalık. Türk gönlümüzün en büyük şahsiyetlerinden, yücelerinden biriydi o. Kaba tabir olacak, sapına kadar İttihatçıydı. Onun Enver Paşa hayranlığının ölçüsü ise dünya üzerinde herhangi bir ölçü birimi veyahut aleti ile ölçülecek gibi değildi. Her katıldığı programda mutlaka Enver Paşa’yı anar, onun için olmayacak sözler sarf edenleri ise sözleriyle âdeta yerle bir ederdi.  Ama Enver Paşa’yı savunurken hiçbir zaman Mustafa Kemal Paşa’ya haksızlık etmezdi. Her zaman hakkını verirdi. “Mustafa Kemal’e neresinden bakarsanız bakın büyük adamdır” derdi. Bütün Türk büyüklerini, büyüklerimizi doğrularıyla, yanlışlarıyla, sevapları ve günahlarıyla severdi ve sahip çıkardı. Bir İttihatçı bir İttihatçıyı nasıl kötülerdi ki zaten… Hem ne diyordu en büyük İttihatçı düşmanlarından Ali Kemal: “Bir Türk’ü azıcık kazıyın, altından İttihat Terakki çıkar!”

Vefatından önce son katıldığı televizyon programında sunucunun “Son İttihatçı siz misiniz?” sorusuna “İttihatçılar ölür ama İttihatçılık ölmez. Son İttihatçı sözünü kabul edemem. Bu dünyada son Türk demektir, ben son Türk değilim. Türklük yaşadıkça İttihatçılık, Türklüğün direnme ruhunda yaşayacaktır” diye cevap vermişti. O, Türkiye’de İttihatçı gençliğin babasıydı.

Katıldığı bir televizyon programında şöyle diyordu korkusuz yüreğiyle Çalık Hoca:

“Korkunun ecele faydası yoktur. Bunu herkes iyi bilsin. Biz; onu, bunu sayarak, korkarak falan burada devlet sahibi olmadık. İstiklal mücadelesini böyle vermedik. İngiliz Muhipleri Cemiyetiyle devlet sahibi olmadık. Hürriyet ve İtilafçı kafasıyla burada bayrak sallandırmıyoruz. Burada İttihat Terakki çizgisinde yürüdüğümüz için bayrağımız sallanıyor.

Sunucu sordu :-O çizgi hâlâ devam ediyor mu diyorsunuz hocam?

-O çizgi bence evet, hâlâ var. Onun siyasi yansıması yok ama bundan sonra çıkacak olan onun siyasi yansımasıdır. Bunu herkes iyi bilsin. Herkes sıkı dursun. Ama İttihat Terakkinin millî damarı uykuda belki. Bitkisel hayatta değilse de uykuda. Her an uyanabilir.”

Gençlik onun için “idealizm çağıydı”: “Bize de söylerlerdi gençken; Gençler otursun ders çalışsın istikbalini kazansın ondan sonra işlerini hallederler. Bu bir burjuva saçmalığıdır. Bir insan 18-20 yaşında inandığı değerler uğruna mücadele edemiyorsa, mücadeleyi göze alamıyorsa okulunu birincilikle bitirse dahi otuzundan sonra oportünist kırkından sonra hırsız olur. Gençlik bir idealizm çağıdır.”

Bizim tarihimizin en acı, en kahredici ve bir o kadar da yanlış bilenen olaylarından Sarıkamış faciası için, TRT’de Pelin Çift’in sunduğu Gündem Ötesi programında şunları söylemişti:

“Köprülülü Şerif 9’uncu Kolordu Karargâhıyla beraber Ruslara esir düştü. Döndüğünde 1922’de Ankara idaresine yaranmak için Sarıkamış diye bir kitap yazdı. Bu yalanların tamamının kaynağı odur. Rus ordusunun komutanı, ‘Türklerin kaybı 18 bin ölü ve bize 6 bin de esir verdiler. Bizim kaybımız daha fazlaydı. 32 bin ölü ve 12 bin de esir verdik’ dedi.

“Millî Kimlik, Milliyet, Milliyetçilik” kitabında “Kavgadan, karakoldan, dayaktan, okuldan atılmaktan, hapishaneden, hatta ölümden korkmayan bizler, âşık olmaktan da ölesiye âşık olsak da bunu söylemekten korkuyorduk”diyordu.

Türkiye Günlüğü, rahmetli Çalık’ın kendi elleriyle yaptığı yemeklerin yendiği, sazın, sözün, türkünün ve muhabbetin hiç eksik olmadığı. Aynı zamanda bir ocaktı, mektepti Türkiye Günlüğü, yetenekli genç yazarların, her görüşten akademisyenin, düşünürün yetiştiği, dost halkasına katıldığı. Düstur belliydi: Esas mesele, ilk mesele, birinci mesele, siyasi çekişme ve kavgalar içerinde ömür tüketmek değildir!.. İlimdir, tefekkürdür, sanattır, edebiyattır… Araştırmadır, incelemedir, öğrenmedir, düşünme ve düşündüklerini tartışmadır.Çalık Köylü Mustafa’nın ömrünün özeti de buydu. Çıkardığı her yeni sayıyla insanların zihnindeki tabuları bir bir yıkan Türkiye Günlüğü dergisi bu ülkede yetişmiş, fikir namusuna sahip birçok kalemin uğrak yeri olmuştur. Dergi; demokrasi, vatan ve inanç aleyhtarlığı yapılmaması ve terbiye dairesinde olması şartıyla her kaleme, her fikre açıktır. Yazı kadrosunda da göreceğiniz üzere Türkiye’nin sağından soluna birçok ismine sayfalarını açar dergi, tabii ki yukarıda da bahsettiğimiz hassasiyetler dahilinde. Başka Türkiye yoktur çünkü…

Evlâdı gibi sevdiği, var ettiği Türkiye Günlüğü dergisinin onun vefatından sonra hazırladığı ve yayımladığı “Mustafa Çalık Özel Sayısı”nda onun hakkında çok güzel tespitler vardır. Okumanızı mutlaka öneririm.

Beşir Ayvazoğlu Hoca, bir yazısında ondan şöyle bahsediyordu: “Bazı insanlar vardır ki karamsarlık mikrobu taşırlar; dünyayı felaketin eşiğindeymiş gibi görmeniz için onlarla beş on dakika beraber olmanız yeter. Bazılarının da heyecanları sârîdir; sislerin dağılıp ufkunuzun açılmasını ve geleceğe dair ümitlerinizin canlılık kazanmasını sağlarlar. Mustafa Çalık ikinci gruba girer. Onu yaklaşık yirmi yıldır tanırım, fakat bir gün olsun karamsarlığa düşmüş halde görmedim. Her zaman yapacak bir şeyler olduğuna ve mutlaka bir çıkış yolu bulunacağına inanır ve bulur da.”

O pilav üstü çok Müslümanlardan, pilav üstü çok Türkçülerden değildi. Tam manasıyla Türk ve Müslüman’dı. “Türk; namaz kılmasa bile, oruç tutmasa bile peygamberine hakaret dilen yerde kafası iyi olsa bile bıçağı sıyırır, başını elaya koyar. Türk dindar olmasa bile mukaddesatını, dinini savunur. Türk; sadece kendi namusu ve şerefi haysiyeti için değil, komşunun namusu, şerefi ve haysiyeti için de belaya kalmaktan imtina etmez, gerekirse hapse girer. Tük sadece kendi hakkını savunmaz, üstüne vazife olmayan işleri de üstüne vazife görür. Bu bir âlicenaplıktır, yüksek seciyedir, yüksek ruhtur. Türklük İslam’ın, Müslümanlığın takva safhasıdır” diyordu. Türklük bir kavmiyet değil, milliyettir ona göre: “Bu ülkede devlet büyüklerinin de akademinin de ideolojiye kendisini hapsetmiş, adamış yarım aydınların da henüz fark etmediği şey budur: Türklük bir kavmiyet değildir, milliyettir. Türk milleti, Türk kavminden fazla bir şeydir. Turanî bir kavimden ibaret değildir, aşkındır ondan. Kavmiyetin aşıldığı yerde milliyet ortaya çıkar.”

Sezar’ın hakkı Sezar’aydı onun için. Kendi tabiriyle kendi mahallesini de karşı mahalleyi de eleştirir. Öyle düşünmese de karşı mahallenin hakkını verirdi: “Türkiye’nin sağı da, solu da doğru yürümektense dolambacını sever. Provokasyon, tuzak, dış güçler, emperyalizm, sosyal emperyalizm, Siyonizm; bunların tamamı aynı mantalitenin ürünüdür ve Türk sağının da Türk solunun da analitik tembelliğinin ucuz gerekçeleridir” demişti.

Çok iyi bir hatip vetansiyonu yüksek bir vatanseverdi. Onun bir konuşmasına denk geldiğim günü hatırlıyorum da belki de onunla tanışmam da en büyük etki Türkçeyi kullanışıydı. Konuşurken yaşıyordu âdeta. Hele konu İttihatçılıksa…

Devlet kadrolarındaki haksızlık ve hukuksuzlukları da en sert şekilde eleştirirdi. Başka Türkiye yoktu ki: “Bizim devlet geleneğimizin esası şudur:Devlete talipseniz, servete de marifete de talip olmayacaksınız. Servete talip olacaksanız ne devlete ne de marifete talip olmayacaksınız. Marifete talipseniz o zaman devlete de servete de talip olmayacaksınız.Bizdeki hâl nedir Allah aşkına? Hem devleti istiyor insanlar, hem serveti istiyor, hem marifeti istiyor. Bunun adı, bizim tarih felsefemiz bakımından bir tek kelimeyle ifade edilebilir: bir ‘rezalet’tir!”

Yağmur Tunalı Hoca, vefatının ardından yazdığı “MUSTAFA ÇALIK DA GİTTİ” başlıklı yazısında söyle der onun için: “Yalnız kendisine benzeyen bir insandı.Kıvrak zekâsı ve aşkın taşkın mizacıyla cazibeli bir kişilikti.İyi düşünür, iyi ifade ederdi.Nâtıkası ender görülen parlaklıktaydı.Konuşurken yaşadığını hissederdiniz.Yakın devri bir tarafıyla iyi bilenlerdendi.Enver Paşa hayranı ve ittihatçı karakterdeydi.İttihatçı keskinliği her haline yansırdı.Cerbezesine hayran bir kitle edinmişti.Katılırsınız, katılmazsınız, bu şöhreti hak etmişti.Türkiye Günlüğünü uzun yıllar çıkarması ve Cedit Neşriyat’ı yürütmesi büyük iştir.Heyecanlı ve kavgacı halini bilenler için bu devamlılık şaşırtıcıdır. (…) Çalık gitti.Ardında bir isim bırakarak gitti.Sanırım, şimdi onu tanıyanlar, onu kafalarında tartacakladır.Çünkü o, bunu düşündürecek insandı.Kırıp döktüğü anlarda da kendisi olan adama kırgınlık kalıcı değildir.Eminim, hayatının doğrusu yanlışından epey fazladır.Böyle sıradışı insanlar için bunu diyebilmek önemlidir. (…) O şimdi tasını tarağını toplayıp gittiği yerde eminim huzura kavuşmuştur.Memleket namına sancısı orada da devam ediyordur, edecektir.Kalbinin sağlam tarafı hep sağlam kaldı.O sağlamlığı tam hissedemediğimiz, göremediğimiz zamanlarda da o Türklüğün delisiydi.Sevgili Çalık’ın, deli fişek, delikanlı ruhu şâd olsun!”

Çok istedim fakat maalesef ki onunla tanışma, meclisinde bulunma, sohbetine nail olma fırsatı bulamadım. Kader… Fikirlerine, savunduklarına, savunurken âdeta yaşadıklarına ister katılın ister katılmayın ister sevin ister sevmeyin… Büyük adamdı Hoca. O tam manasıyla bir Türk münevveriydi.Milliyetçilik fikriyatımızınbüyük efendilerinden, beyefendilerinden ve Türk milletinin büyük evlâtlarından biriydi o.

6 Aralık 2023 günü kaybettiğimiz, Dr. Mustafa Çalık Hocamız, 8 Aralık günü memleketi Gümüşhane’nin Çalık köyünde toprağa verildi.

Biz, millet olarak 1 yıldır Çalıksızız.

Yattığın yer nur olsun, Enver Paşamıza komşu olasın ÇALIK HOCAM!


Trakya Demokrat Gazetesi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Haberler