Okul servisini beklerken
Oturduğumuz apartmanda ilköğretim çağında sekiz çocuk var. Hepsini ismen tanıyorum. Onlar da beni…
Yaz aylarında sokakta oynarlarken sık sık karşılaşıyorduk. Onlarla ayaküstü sohbet edip, sorular soruyordum.
Bazılarına çocuk hikaye kitaplarımdan hediye ettim.
Önceki yıl da birkaçına satranç öğretip, kendi aralarında yarışma düzenlemiştim.
Fakat kış gelince nadiren görüşüyoruz.
Hatta kapı komşumuzun üçüncü sınıfa giden kızını gördüğümde, “Nerelerdesin sen? Yüzünü gören cennete gidiyor” deyip, şaka yapıyorum.
O da ciddi ciddi, “Buradayım ya…” diyor.
Onlar her sabah erkenden uyanıp, aceleyle hazırlanıyor ve apartmanın kapısı önünde okul servisini bekliyorlar.
Acele ettiklerini üst kattaki komşumuzun dördüncü sınıfa giden kızının evin içindeki koşturma seslerinden anlıyorum. Merdivenleri de koşar adım patır patır iniyorlar.
Bugün hava yağmurluydu. Sabaha kadar yağdı mübarek.
Yataktan kalkıp, uykulu gözlerle salona geçip pencerenin perdesini açtım. Hava daha aydınlanmamıştı.
Apartmanın bahçesinde kapı komşumuzun kızıyla, dördüncü katta oturan komşumuzun ilkokul birinci sınıfa giden minik kızı duruyordu. Her zamanki gibi yanlarında anneleri de vardı. Okul servisini bekliyorlardı.
Çocuklarla sohbet etmeyi seviyorum. İçlerindekini olduğu gibi söylemeleri hoşuma gidiyor.
Balkon kapısını aralayıp, isimleriyle hitap ederek, “Sabah sabah ne bekliyorsunuz çocuklar?” dedim.
İkisi iki yandan, “Servissss…” diye cevap verdi.
Üşümesinler diye anneleri öyle sıkı giydirmişti ki sadece gözleri görünüyordu.
Kulak kabartmasam seslerini duymam mümkün olmazdı.
Biraz konuşturmak için, “Okula mı gidiyorsunuz?” diye sordum.
Büyük olanı, “Herhalde yaani” dedi.
Bu saatte başka nereye gideceğiz der gibi çıktı sesi.
“Çok erken değil mi? Hava sanki karanlık gibi…”
Cevap vermediler. İkisinin de gözü yoldaydı.
Gözüm başlarındaki kulaklıklara takıldı. Çocuklarda moda galiba diye düşündüm.
Az sonra iki servis aracı peş peşe gelip binanın önünde durdu. Önce birinci sınıfa giden bindi, ardından üçüncü sınıftaki…
“İçimden Allah yardımcınız olsun” dedim.
Devam ettiği halk eğitim kursuna gitmek için kalkan eşim kahvaltıyı hazırlıyordu.
“Çocuklar bu saatte okula gidiyor. Hava daha karanlık” dedim.
“Kış saati uygulamasına geçilseydi iyi olurdu ama bu yıl da geçmediler. Çocuklar zorlanıyor” dedi.
Gerçekten de öyle…
Uzun süreden beri yürürlükte olan kış saati uygulamasının bu yıl sonlandırılacağını düşünüyordum ama olmadı.
Ülkenin birçok yeri gibi Tekirdağ’da da kış ayları oldukça soğuk geçiyor.
Çocuklar sabah bir saat daha uyusalar ne iyi olurdu.
Trakya Demokrat Gazetesi sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.