Dolar 32,3764
Euro 34,9749
Altın 2.325,67
BİST 9.078,49
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Tekirdağ 20°C
Açık
Tekirdağ
20°C
Açık
Cts 23°C
Paz 23°C
Pts 24°C
Sal 19°C

FASULYE BÖCEĞİNİN FİRARI

15 Temmuz 2022 11:00
A+
A-

Pencere kenarındaki masada, laptopta yazı yazıyordum. Tül perde üzerinde onu gördüm. Ağır ağır tırmanıyordu.
Daha önce de aynı familyadan akrabalarıyla karşılaştığım için hemen tanıdım. Yan taraftaki koltukta oturup, televizyon seyretmekte olan eşime, “içeriye fasulye böceği girmiş” dedim.
“Deme” dedi. “Kokan cinsten mi?”
“Evet.”
“O zaman hemen dışarıya at. Kokusundan nefret ederim.”
“Ben çok severim. Parfüm gibi geliyor burnuma. Bırakalım kalsın.”
“Dalga geçme. Hiç sevmediğini biliyorum..”
Biz böcek muhabbeti yaparken, Acanthoscelides obtectus’un (bilimsel adı buymuş) aşağı inip, pencere kenarındaki mermer üzerinde yürüdüğünü gördüm.
Onu ezmeden, üzmeden dışarıya çıkarmanın bir yolunu bulmalıydım. Ama nasıl? Çünkü dokunduğun anda sanırım kendini savunmak için etrafa çiğ bir koku yayıyor ki, insanın midesi bulanıyor.
Masanın üzerinde küçük bir pet şişe duruyordu. Kapağını aldım, tül perdeyi aralayıp, küçük mavi kapağı Acanti’nin üzerine kapattım. (Bu isim de ona fena yakıştı ama.)
Tekrar laptopa dönüp, yarım kalan yazma işime devam ettim. Bir gözüm de mavi kapaktaydı.
Ne yalan söyleyeyim, böcek bile olsa bir canlıyı, o şekilde kapak altında ölüme terk etmeyi vicdanım kabul etmedi. Yazı bitene kadar beklesin dedim içimden. En azından gözümün önünde olur. Koku da çıkaramaz.
Bir ara başımı pencere tarafına çevirip, Acanti’yi kontrol ettim. O da ne? Kapak yer değiştirmiş. Değiştirme de ne, resmen ağır ağır yürüyor. Tül perdeden göz yanılgısı oluyor galiba diye düşünüp, perdeyi kenara çekip öyle kontrol ettim. Gerçekten de mavi kapak kayar gibi mermer üzerinde ilerliyordu. İçimden “bunun niyeti niyet değil, firar etmenin yolunu arıyor. Bir hal çaresi bulayım” diye düşündüm.
Eşime de, “böcek kapağın altında. Kapağın yürüdüğünü görürsen, hayalet sanıp korkma” dedim.
Sonra iki tane kağıt peçete alıp, birkaç kat yaptıktan sonra mavi kapağı mermer üzerinde hafif hafif kaydırarak, uç kısma kadar getirdim. Amacım Acanti’yi öldürmeden uzaklaştırmaktı.
Kapağın altını mermerin ucunda peçete ile kapatıp, iyice sardım. Acanti içeride kalmıştı. Ardından mutfağa geçip, küçük bir naylon poşete koydum. Ağzını fazla sıkmadan hafifçe düğümleyip, çöp tenekesine attım. ”Yolunu bulursan kaçarsın” dedim. Salona döndüm.
Sürprizzz!
Acanti tül perde üzerinde duruyordu.
“Abooovvvvv!” dedim. “Ben de böceği çöpe attım sanıyorum. Adam firar etmiş haberim yok.”
Eşim, “böcek senden uyanıkmış” dedi, gülerek.
Meğersem, kapağı mermerin orta kısmındaki oyuk kısma çekip, alttaki kanaldan tüymüş. Hiç farketmedim.
“Ben ona gösteririm şimdi”, diyerek banyoya geçip, paspası aldım. Silecek kısmını çıkardım. Sonra tutacak kısmındaki kapağı açtım. Yavaş ve sessiz bir şekilde pencereye yaklaşıp, içi boş boru şeklindeki paspas sopasının ucu acık olan tarafını pencereye doğru uzattım.
Acanti durumun tehlikeye gittiğini anlamış olacak ki tavana kadar çıkmıştı. Neyse ki sopa uzundu. Uç kısmı tam üzerine getirip, bastırdım. Borunun içine girdi. Aşağılara düşsün diye hafif salladım ve sopayı dik tutarak balkona çıktım. Ucunu bahçeye doğru eğip, balkon demirine yavaşça vurunca, Acanti iki metre yükseklikten sırt üstü yere düştü. Ama çabuk toparlandı. İki debelenmeden sonra ayaklarının üzerine döndü ve hızlı hızlı yürümeye başladı.
“Kurtulduk” dedim.
Aslında o kurtulmuştu. Geri döner mi bilmiyorum. Ama önceki gün arka balkonda gördüğüm kırkayaka karşı aynı insafı göstermedim. Aniden iki çarpı yirmi ayak oluverdi.
Apartmanın yan tarafında depremde hasar gördüğü için yıktırılan bir binanın temel kalıntılarından geliyor bunlar. Boş arsada her çeşit bitki yetiştiği gibi, etraf haşarat kaynıyor. Söyledik.. Belediye temizleyecekti. Belki ondan sonra bunlar gibi ayaklı, kanatlı ve de sürüngen misafirlerimiz azalır.

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR