Hiç olmazsa bir hoş sedamız kalsın
Hayat boyu insanlarla polemiğe girmekten, halk arasındaki deyimle “birileriyle uğraşmaktan” hep kaçındım.
O böyleymiş, bu şöyleymiş, o bunu demiş, öteki böyle konuşmuş, hiç ilgilenmedim, umurumda bile olmadı.
Gazetecilik yaşamımda da hep böyle davrandım.
Hem meslektaşlarımla ilgili hem de yaşadığım toplumda, kişilerin dedikodusuna, birbirleri hakkında konuşup, eleştirmesine, kötülemesine hep kulak tıkadım.
Çünkü ilgi alanıma giren şeyler değildi. Hala da değil.
Haber konusu olan şeyleri dinledim, anladım, araştırdım, topluma bir yararı varsa eksik bırakmadan, tamamlayıp yazdım, yayınladım. Yorumunu okuyucuya ve izleyiciye, yasal ve idari yaptırımlarını ise ilgililerine bırakıp, yoluma devam ettim.
Böylelikle düşünce ve fikir üretmek için ayıracağım zamanı, boş işlere, gereksiz dedikodulara ve söylevlere harcamadım.
Geldiğim noktada da böyle davranmakla çok iyi ettiğimi gördüm.
Ruhumu yıpratmaktan, kafamı yormaktan, canımı sıkmaktan ve boş yere moralimi bozmaktan kurtuldum.
En önemlisi de insanlara faydalı olacağını düşündüğüm edebi eserler, gazetecilikle ilgili meslek kitapları yazıp, yayınladım.
Eğer böyle yapmasaydım, hayat yolunda kilometrelerce yolu katettikten sonra vardığım yerde kendi kendime “ben bu güne kadar ne yaptım?” diye soracaktım.
Şimdi bunu sormam için bir neden yok.
Çünkü kendime göre çok şey yaptım. Hayatımın her saniyesi dolu dolu, üreterek, yaparak, öğrenerek ve öğreterek geçti.
Halen sabah erken uyandığımda aklıma gelen bir yazı konusunu, haberi ya da fikri yanımdaki sehpa üzerinde duran cep telefonumun notlar kısmına yazıyor ve daha sonra geliştirerek, köşe yazısı veya bir hikaye oluşturuyorum.
Beynim de böyle çalışmaya ve üretmeye alıştığından özel bir şey yapmama gerek kalmıyor.
Bu nedenle benimle boş lakırdı yapmak isteyenlere kulağımı tıkıyor, cevap vermiyor, ilgilenmiyor ve başımdan savıyorum. Zamanımı gereksiz yere, gereksiz işlere ve sözlere harcamıyorum.
Bunun tersi yaşayanlar var mı? Oldukça fazla. Ama bu, onları ilgilendiren bir şey. “Her koyun kendi bacağından asılır” derler ama benim ne koyun olmaya ne de bacağımdan asılmaya niyetim var. Hiç olmadı. Onu koyun olan düşünsün.
Madem bu dünyaya geldik, bir amacımız, bir hedefimiz, bir uğraşımız olmalı.
Boş gelip, bomboş gitmektense, en azından kendimize, insanlara ve dünyaya bir faydamız olsun. Hiç olmazsa bir hoş sedamız kalsın…
Trakya Demokrat Gazetesi sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.