VATANDAŞ OLARAK İSTİYORUM
İstanbul’un, Boğaz kıyısındaki şirin ilçelerinden biri olan Sarıyer’de on yıl yaşadım. Hem haber müdürlüğünü yaptığım gazetede işimi yapıp hem de edebiyat, kültür-sanat faaliyetleriyle uğraştım.
İstanbul’un merkezinden oldukça uzak kalan Sarıyer önceleri gerçekten de tipik bir Anadolu kasabası gibiydi. Ama son zamanlarda maalesef ki artan nüfusla birlikte bu özelliği giderek kaybolmaya başladı.
Sarıyer’de yaşarken şu olayı çok sevmiştim; Sarıyer Belediyesi birçok mahallede Yaşam Evi ve Semt Evi adı altında sosyal tesisler açmıştı. Bunlar hala varlıklarını sürdüren yerler ve vatandaşlar tarafından da yoğun şekilde kullanılıyor.
Özellikle de Yaşam Evleri; o mahallede oturan yaşlı genç, kadın erkek herkesin buluştuğu, doğum günleri gibi özel günlerini kutladığı, arkadaş ve komşularıyla saatlerce oturup, sohbet ettiği yerler.
Ben de zaman zaman eşimle, çocuklarımla, bize en yakın Yaşam Evi’ne gidip, çay kahve içip, kafa dinliyordum. Çoğu zaman da, sakin bir yer olduğu için görüşmelerimi yapıyor, röportajlarımı yine burada gerçekleştiriyordum.
Unutmadan söyleyeyim Yaşam Evleri’nde herkese çay ücretsiz veriliyor.
İkinci bir olay ise; yine Sarıyer Belediyesi tarafından öğrenci çocuklar için kurulan ve kısa adı SAGEM olan, Gençlik Eğitim Merkezleri’ydi. Bu merkezler de halen hizmete devam ediyor.
İlk ve ortaokul öğrencileri, okul çıkışında mahallelerindeki SAGEM’lere gidip, ev ödevlerini görevli öğretmenler nezaretinde yapıyorlar. Ayrıca buralarda yabancı dil dersi, satranç, drama, resim, el işi gibi, çocukların bilgi ve becerilerini artırıcı eğitimler de veriliyor.
Ayrıca çeşitli kültürel gezilerle, sergi, tiyatro, anma ve kutlama günleri gibi etkinliklere katılmaları da sağlanarak, çocukların eğitim ve gelişimine destek olunuyor.
Ben de orada yaşadığım yıllarda, tecrübeli bir gazeteci-yazar olarak, SAGEM’lerde çocuklarla söyleşi ve imza günleri gerçekleştirip, onlarla yazarlık konusunda söyleşilerde bulundum. Okumaya ve yazmaya teşvik edip, çocuk öykü kitaplarımı onlar için imzaladım, armağan olarak verdim. Bu olay hem onları hem de beni çok mutlu etti. Birbirimizden çok şey öğrendik.
Yıllar içinde bu çocuklar büyüdü, liseye, üniversiteye gittiler. Birçoğuyla liselerde yaptığım söyleşi ve imza günlerinde karşılaştık. Bazıları edebiyat günlerindeki kitap standıma gelip, beni buldu, kendini tanıttı. Yeni kitaplarımı alıp, imzalattılar. Onlarla yaşam boyu bir dostluk bağım oluştuğu için çok mutlu oldum.
Çocukların, gençlerin bu şekilde yetişip, bu şekilde birbirleriyle ve yazar, şair, sanatçı, bilim insanıyla kaynaşıp, eğitim ve öğretimini çok yönlü olarak sürdürmesi, toplumun da her anlamda gelişmesini sağlıyor.
Elbette ki bu tür hizmetler ülkemdeki birçok belediye tarafından, orada yaşayanlara değişik ad ve şekillerde veriliyor. Şu an yaşadığım Tekirdağ Süleymanpaşa İlçe Belediyesi’ne ait kafelerde de 65 yaş üzeri insanlarımız arkadaş ve dostlarıyla bir araya gelip, sohbet ediyor, ikram edilen çaylarını içip, farklı bir ortamda vakit geçirme imkanı buluyorlar. Bu da bir şekilde sosyal yaşamın içinde olmalarını sağlıyor.
Bir vatandaş olarak ben; Sarıyer’den örnek olarak gösterdiğim sosyal hizmetlerin çocuk ve erişkin insanlarımıza her yerde, daha geniş kapsamlı olarak verilmesini istiyorum.
İnsanlar, genciyle, yaşlısıyla, kadınıyla ve erkeğiyle huzur veren yaşam alanlarında bir araya gelsin, kaynaşsın, etkileşsin, mutlu olsun istiyorum.
Yazarın, şairin, sanatçının, bilim insanlarının, gençlerle buluşmasını sağlayacak sosyal, kültürel ve bilimsel faaliyetler organize edilsin, bizler de içinde olalım istiyorum.
Çok şey mi istiyorum?