Yaşamın içinden gördüklerimiz
Onca zaman yaz gelsin diye bekledik, geldi… En fazla üç defa denize girdim. Bazı günler rüzgardan, bazı günler su soğuk olduğundan yüzemeden döndüklerimi saymıyorum.
Hiçbir tat alamadan yazı bitirdim. Ardından sonbahar geldi. Yapraklar döküldü. Hava soğumaya başladı. Ilık rüzgarlar esti, yağmur yağdı, durdu, yağdı durdu, ardından kış bastırdı. Ondan da bir şey anlamadım.
Dünden beri sağanak var. Hava da iyice soğudu. Günler böyle geçecek artık. Güneşli bir gün yaşayınca, parklara, bahçelere, deniz sahiline koşacak insanlar ve televizyon ekranlarında, gazete sayfalarında “yazdan kalma bir gün yaşadık” başlıklı haberleri göreceğiz.
Çarşıyı pazarı kalabalıklar dolduracak. Alışveriş için çıkanlardan kimi evinin ihtiyacını alacak, kimi öylesine dolaşacak dükkan dükkan, mağaza mağaza.
Parklar, bahçeler bahar aylarındaki gibi cıvıl cıvıl olmayacak. Doğa kendi kabuğuna çekilecek insanlar gibi.
Aslında kış ayları da güzel. Yapacak çok şey var, yapmak isteyene. Ama dünyanın genel durumu da önemli tabii. Moral verecek, yüz güldürecek, insanları birbirlerine yakınlaştıracak şeyler gerek.
Kapalı mekanlarda düzenlenecek sosyal ve kültürel etkinlikler de çok önemli bu dönemlerde.
Tanıdıklarla, arkadaş ve dostlarla bir araya gelip, gülüp eğlenmek için neden lazım. Moral lazım. İstek lazım. Bu isteği doğuracak, motivasyon sağlayacak etkenler lazım.
Sizce yaşadığımız yerde, bulunduğumuz ortamda, diyalogda bulunduğumuz kişilerde, işte, evde, sokakta böyle bir durum var mı? Bence yok. Kimse kimseyle konuşmak istemiyor. Moraller bozuk.
Hepsi kışın suçu mu? Bilmiyorum.
Zaten kış bilseydi eğer bu kadar sevilmeyeceğini gelir miydi?
“Ne haliniz varsa görün, yanın güneş altında” der, keyfine bakardı.
Neyse kimsenin işine karışmayalım. Hayat dört mevsimden ibaret değil ya…
***
Yeniden dünyaya gelsem, yeniden meslek seçecek olsam herhalde ya doğayla iç içe yaşamak için çiftçilik yapardım ya da bir belediyede park ve bahçelerden sorumlu biri olarak çalışmak isterdim.
Çünkü bulunduğum şehrin yeşil alanlarından hiç memnun değilim. Sorumlusu kim olursa olsun ama yetersiz. Bakımını yapan, toprağını kazan, ağacını budayan, çiçeğini eken her kimse, önemli değil. Ama genel anlamda memnun değilim. Ne ağaçlarına yeterli bakım yapılıyor, ne çiçek ekiliyor, ne de kafa dinleyecek bir ortam var.
Bazı şehirlere gidiyorum; bırakın park ve bahçelerini, yolların kaldırımları, refüjleri bile insanın göz zevkini okşuyor, orada bulunmak keyif veriyor.
Burası neden böyle bilmiyorum.
Her sokakta bir harabe görmek zaten insanın moralini bozuyor. Hiç olmazsa oturup, dinlenecek, sohbet edecek, çiçekleri, kediyi köpeği sevecek yerler olsun istiyorum. Kısacası şehir içinde biraz doğal hayat yaşayalım istiyorum, ama yok. Niye yok onu da siz düşünün artık.
Trakya Demokrat Gazetesi sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.