Gazeteciliği “gastecilik” sananlar
Gerçek bir gazeteci cesur olmalı, doğrudan yana, gerçeklerden yana olmalıdır. Meraklı, şüpheci, araştıran ve soruşturan bir kişilik yapısına sahip olmalıdır. Öğrenmeye ve öğretmeye yatkın, iyi bir dinleyici, az ve öz konuşan biri olmalıdır.
Şimdi söyleyin bakalım bu saydıklarım tanıdığınız hangi gazetecide var?
Hangi gazeteci sahip olduğu kişisel ve mesleki özellikler nedeniyle size güven telkin ediyor, söylediğine ve yazdığına inanıyorsunuz?
Bu soruları sormaktan mesleğim adına utanıyorum desem yalan olmaz. Çünkü hiçbir gazeteci için değil böyle şeyler söylemek veya ima etmek, düşünmek bile istemem.
Çünkü bu mesleğin okulunu okumuş, kırk yılı geçen bir süredir aktif olarak yapan biriyim. Gazeteci; kişiliği ve davranışları nasıl olursa olsun, mesleki yeterliliği bulunup bulunmadığına bakılmaksızın, eğer medyanın içinde yer alan biriyse bizden biri demektir. İster yazı işlerinde, ister haber merkezinde, ister stüdyoda isterse montaj masasında çalışsın, haberle bağlantısı varsa o kişi genel anlamda gazeteci olarak anılır ve bilinir.
Belki haberin kıyısından köşesinden geçmemiştir, beki haber yazmayı, haber kaynağına ulaşmayı ve bilgi almayı bilmiyordur. Sunucu veya spiker olabilir, hatta gazete ve televizyon sahibi de olabilir, basın kartı taşlıyorsa bizden biridir.
Bu nedenle her kim olursa olsun en başta saydığım özellik ve nitelikleri görmek isterim. Hatta ararım. Göremediğimde de üzülürüm. Çünkü aynı mesleği yapıyorum.
Biz gazeteci olarak benim de kendime göre özelliklerim, artı ve eksilerim var. İnsan kişiliği ve karakteri değişmez. Belki yere, zamana ve ortama göre davranışlarını değiştirebilir ama bu da uzun süreli olmaz. Ve her insan yaptığı işe, mesleğine kişiliğini yansıtır. Ortaya çıkan iş ve eser o kişinin aynasıdır. Tıpkı “kişinin aynası iştir” atasözünde olduğu gibi.
Ama bu yaşıma kadar her nerede çalışırsam çalışayım, hangi ortamda bulunursam bulunayım, kiminle tanışırsam tanışayım ondan mutlaka bir şey öğrenmeye çalıştım ve hala da öyleyim. Bir insan başkalarına göre iyi de olabilir, kötü de, bu ona bakış açısına, onun dışarıya yansıttığı kişiliğine bağlı.
Ben her insanda mutlaka bir şey öğrenilecek bir özellik olduğuna inanan biriyim. İyi ya da kötü, yararlı veya zararlı, ama görülüp, bilindiğinde kişiye bir tecrübe katıp, kendine daha bir çekidüzen vermesini sağlıyor, attığı adımları daha sağlam atmasına neden oluyorsa, o insana mutlaka bir şey katmış demektir.
Çünkü bu hayat her şeyi tecrübe ederek, deneme yanılma yoluyla öğrenilecek kadar uzun değil. Başkalarının yaşamından ve tecrübelerinden de öğrenmeyi bilmek, arının bal toplaması gibi çiçeğin özünü bulmak gerekir.
Sözün başına yeniden dönecek olursak eğer, gazetecilik mesleğinin bazı olmazsa olmazları vardır. İlk paragrafı hatırlarsanız, bunlar bu işi yapanlar için temel unsurlardır. Ancak işi özümsemek, benimsemek, zor yönlerini görüp, bilip, ona göre kabullenmek ve yapmak gerekir.
Bir de benim en çok önem verdiğim bir şey var ki o da; eline biraz para geçince “bir gazete ya da televizyon kurayım da, iş ve söz sahibi olayım, havam olsun” dememek gerekir. Yani gazetecilik oynamamak” gerekir. Bizim mesleğimize en çok zarar veren bu yaklaşımdır. Çünkü yolundan saptığında, amacı dışında kullanıldığında, topluma zarar veren bir silaha dönüşen gazeteciliğin gerçek anlamda işi bilenlerin elinde olması ve yalnızca insanları ve toplumu aydınlatmak, devlet, millet yararına çalışmak için kullanılmalıdır. Zengin ve güç sahibi olmak için değil.