Dolar 32,1922
Euro 35,1006
Altın 2.520,69
BİST 10.643,58
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Tekirdağ 23°C
Parçalı Bulutlu
Tekirdağ
23°C
Parçalı Bulutlu
Sal 23°C
Çar 23°C
Per 24°C
Cum 24°C

VURULDUK EY HALKIM, UNUTMA BİZİ!

24 Ocak 2024 10:11
A+
A-

Bundan tam 31 yıl önce, 24 Ocak 1993’te bir Kalpaksız Kuvvâcı, araştırmacı, gazeteci, yazar Uğur Mumcu evinin önünde arabasına konan bombanın patlaması sonucu hayatını kaybetti, katledildi.

Uğur Mumcu, tam manasıyla bir Kemalist’ti. Bürokratlar veya siyasilerinkisi gibi bir gömlek değildi onun Kemalistliği… Bir şiar, bir davaydı. O dava uğruna da canını verdi. 31 yıl geçti üstünden. Failleri bulunamadı, bulunmadı. Bulunmadı evet, göz göre göre katledildi ve sonrasında üstü örtüldü.

Mumcu sadece yaşadığı dönem üzerine gittiği konular ile sınırlı kalacak, sadece onlar ile anılacak bir isim, bir gazeteci kesinlikle değildir. O gün yazdıkları bugünümüze bir işaret, bir uyarıdır:

“Cemaatlere, tarikatlara giren çocuklar 30 sene sonra general olacaklar cumhuriyete karşı ayaklanacaklar.” (1993)

“Devlet, çeşitli din ve mezhepler arasında yan tutamaz. Tuttuğu anda laik düzen zedelenmiş olur. İmam hatip okullarını bitirenlerin sayısı her yıl katlanarak artıyor. İmam hatip liselerini bitirenler, imam ya da hatip olmuyorlar. Peki ne oluyorlar? Üniversite ve yüksekokullara gidip savcı oluyorlar; yargıçoluyorlar; kaymakam oluyorlar! 

…Bu açıkça bir “kadrolaşma hareketi”dir. 2000 yılına doğru bir de bakacağız ki savcı, imam hatip çıkışlı, vali ve kaymakam ilahiyatlı; yargıç da İslam Enstitüsü mezunu!”(Cumhuriyet, 19 Ocak 1990)

Bu sözlerin hangisi bugün için geçerli değildir? Haklı çıkmadı mı Uğur Mumcu? 15 Temmuz’da tam da bunu yaşamadık mı? Ne 30 senesi, Uğur Mumcu bunları söyledikten 23 yıl sonra bu generaller Cumhuriyet’e karşı ayaklanmadılar mı? Ya da şöyle soralım, ne değişti, Uğur Mumcu hâlâ haklı çıkmaya devam etmiyor mu?Ve bir hususta daha uyarıyor bizi Uğur Mumcu, haykırıyor 14 Eylül 1991 tarihli Cumhuriyet’teki köşesinden: “Mezhepçiliği, bölgeciliği, Kürtlüğü ve Aleviliği aşamayan hiç kimse solcu, demokrat ve sosyal demokrat olamaz.”Ders alalım. Lütfen. Artık yeter!

Milliyetçiydi. Ona göre milliyetçilik, sömürücülerin değil, Mustafa Kemal devrimcilerinin bayrağıydı. Onun milliyetçiliği ne bir işarete ne de bir grup veya partiye sığacak şekildeydi:

“Milliyetçilik, ‘vatan, millet, Sakarya, kan, ırk, bayrak’ edebiyatı mıdır, yoksa ulusun çıkarlarını, onurunu herkese karşı savunmak; yani tam bağımsızlık mıdır? Ülkenin onuru ayaklar altında çiğnenirken, ‘vatan, millet, bayrak’ edebiyatını yani milliyetçiliği sadece kitleleri uyutmak, kandırmak için kullanıp aslında bütün bu değerleri salt kendi siyasal ya da bireysel-sınıfsal çıkarları için kullanmak milliyetçilikse, bunun karşıtı nedir?” (1984)

Uğur Mumcu’nun cenazesinde meydanlar dolup taşmıştı. Bülent Ecevit cenaze töreninin ardından şöyle demişti:                 “Uğur Mumcu’nun ölümü Atatürk’ün ölmediğini gösterdi.”

Mumcu katledildikten sonra dönemin Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Savcısı Ülkü Coşkun, Mumcu’nun eşi Güldal Mumcu’ya “Üzerime gelmeyin, namus borcumuz dediler, bugüne kadar hükümetin hiçbir üyesi dosyanın ne olduğunu bana sormadı. Bu işi devlet yapmıştır. Siyasi iktidar isterse çözer.” diyecekti. Dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, Güldal Mumcu’ya “Öyle bir iş ki, bir duvar gibi… Bir tuğla çekersek duvar yıkılır.” demişti. Hâlâ güçlü bir siyasi irade tarafından yönetiliyoruz(!) Peki ya neden bu dosya aydınlatılamıyor? Neden Mumcu cinayeti ve Türkiye’nin karanlık bir dönemi gün yüzüne çıkarılmak istenmiyor? 68 öğrenci hareketinin ilk şehidi ve faili meçhulü olan Taylan Özgür’ün öldürülmesinden bu yana bu gibi kaç cinayet üstü örtülerek unutturulmaya çalışmıştır? Mumcu’nun öldürülmesi veya tüm bu cinayetler bir araya gelip ne denli bir duvar olmuşlar demektir ki bugün dahi birileri hâlâ o tuğlayı çekip duvarın altında kalma cesaretini gösteremiyor. Belki de göstermiyor.

Eşi Güldal Mumcu, Uğur Mumcu’nun mezar taşı üzerindeki yazının hikayesini şöyle anlatıyor:

“Eğer Ankara’ da isek, hep gerçekleştirdiğimiz mezar ziyaretlerinden sonuncusun­da; annesinin, babasının ve Muammer Aksoy’un mezarını ziyaret ettikten sonra, ağır ağır yürüyorduk. Birden durdu; “Ben öldükten sonra mezar taşıma “Vurulduk ey halkım, unutma bizi” diye yazılmasını istiyorum” dedi. İçim ezilmişti. “O nasıl istek! İnsan ancak öldürülürse öyle yazılır” dedim. “Nasıl bir son olur ki?!..”

Daha detaylı bilgi edinmek için Uğur Mumcu’nun eşi Güldal Mumcu’nun “İçimden Geçen Zaman” adlı kitabınıokumanızı tavsiye ederim. Zira yazımda bu kitaptan çok faydalandım. Ve elbette ki Uğur Mumcu’yu, yazdıklarını mutlaka okuyun. Dünde kalmış yazılar olarak değil, yarını aydınlatacak yazılar olarak…

3310: GAFFAR OKKAN

24 Ocak 2001, saat 18.50’de Diyarbakır Emniyetinin polis telsizlerinde şu konuşma yankılanır:

“Merkez, merkez! Saldırıya uğradık, saldırıya uğradık…

M: Olay yeri neresi?

Yaralı polis: Şehitlik mevki

M: Zayiat var mı, zayiat var mı?

Yaralı polis: Şehidimiz var.

M: Sayın 3310’un durumu ne?

Yaralı polis: Başımız sağ olsun…”

3310, Okkan’ın telsiz kodudur…

Yine bir 24 Ocak günü, Uğur Mumcu’nun katledilmesinin ardından tam 8 yıl sonra aynı gün düzenlenen saldırıda Diyarbakır Emniyet Müdürü Ali Gaffar Okkan ve polis memurları Mehmet Kamalı, Mehmet Sepetçi, Selahattin Baysoy, Sabri Kün ve Atilla Durmuş şehit oldular.

Gaffar Okkan Diyarbakır’da devletin gülen yüzü olmuştur. Halk ile devleti buluşturmuş, barıştırmıştı. Kasım 1997’de Diyarbakır İl Emniyet Müdürü olarak göreve başlayan Gaffar Okkan, Hizbullah’ın çökertilmesinde önemli bir rol oynadı.  Diyarbakır’da ilk kez onun emri ile kadın polisler sokağa çıktı ve trafiği yönettiler.  İki küçük otomobil alan Gaffar Okkan, araçları mavi-beyaza boyattı. Araçlarda ikişer kadın polis görevlendirildi. Araçların biri kaybolan çocukları bulup ailelerine teslim ediyordu. Diğeri ise yürümekte zorlanan yaşlılara yardım ediyordu. Havaalanındaki kadın polislere, yaşlı yolcuların bilet işlemlerini düzenleme ve onlara uçaklarına kadar eşlik etme görevi verdi. Havaalanına tekerlekli sandalye aldırdı. Şehrin önemli merkezlerine kameralar taktırdı. Onun ilkleri arasında yer alan şehri kameralandırma çalışması bu kadar da değildi! Şehrin her bireyinin güvenliğini kendi sorumluluğunda gören Ali Gaffar Okkan, gece yarılarına kadar odasındaki ekranlardan sokakları gözlerdi.Devletle göz göze gelmekten kaçan halk, Gaffar Okkan’ı o kadar benimser ki çocuklarının adını Gaffar koyan birçok aile dahi vardır.Diyarbakır halkı, hain saldırıda şehit düşen Emniyet Müdürü Ali Gaffar Okkan için yas tutarken, suikasttan sonra geçen 2 gün içinde doğan 16 bebeğe de aileleri tarafından ” Ali Gaffar ” ismi verilir.Eskiden PKK korkusundan kepenk kapatan esnaf, Gaffar Okkan şehit edildiği gün bir polis öldüğü için kepenk kapatır.

Gaffar Okkan’ın Diyarbakır’a atandığı yıllar Hizbullah Terör Örgütünün Diyarbakır’da serbestçe cirit attığı, tabiri caizse Diyarbakır’da adeta devlet olduğu yıllardır. Okkan, Hizbullah ile kıyasıya mücadele eder. Öyle ki Okkan şehit edildiği zaman Hizbullah bitme noktasına gelmiştir. 1998 ve 1999 yıllarında düzenlenen operasyonlarda birçok Hizbullah üyesi yakalanmıştır, aynı zamanda 30’a yakın faili meçhul cinayeti aydınlatmıştır. Gaffar Okkan’ın Hizbullah hakkındaki bir tespiti, o günlere ilişkin yaygın bir kanıyı ifade ediyor: “Örgütün bu coğrafyada yaptığı eylemlerde, bu eylemleri devlet yapıyor imajı yaratıldığını tespit ettik”.Kimin nasırına bastığı, kime engel olduğu bu denli ortada iken cinayetin hâlâ daha aydınlatılamaması veya iç yüzünün örtülmesi iyi niyetle yaklaşılacak bir durum değildir. Suikastın 22 failinden 4’ü suikasttan sonra bir çatışmada öldü, 6’sı hiç yakalanamadı, geri kalan 12’si ise bir süre hapis yatıp bir şekilde içeriden çıktılar ya da çıkarıldılar. Yani bugün içeride Gaffar Okkan suikastı ile ilgili hiç kimse yok!

Şaşırmayalım. Uğur Mumcu davasında duvar benzetmesi yapan Mehmet Ağar, Hizbullah için de “Hizbullah örgütü stratejisi gereği güvenlik kuvvetleri ve devlet aleyhine herhangi eylemden kaçınmaktadır” şeklinde konuşmuştur. Devletin, devletin birimlerindeki birtakım kişilerin göz yumdukları eli kanlı katiller, devletin evladını göz göre göre katletmiştir. İşe bakın ki Gaffar Okkan, “Bu meslekteki en büyük hayalim rahmetli Uğur Mumcu suikastını çözmektir. Mumcu suikastında kullanılan patlayıcı düzeneği ve düzenekte kullanılan patlayıcı ile malzemelere Batman’da bir saldırıda rastladık. Eğer bu işi çözersem o zaman gözüm arkada kalmaz” diyordu.’’Bu parayı ve Uğur Mumcu cinayetini ortaya çıkarmadan ölmek bana haram… Ben burada aslında bir tek Hizbullah ile değil bütün dünya ile savaşıyorum…’’diyordu.Gazeteci Burak Ersemiz, bu suikasttan yıllar sonra bu çok önemli gerçeği yazar.Ersemiz, Gaffar Okkan’ın ölümünden birkaç gün önce Uğur Mumcu’nun kardeşi Ceyhan Mumcu’yu aradığını ve 24 Ocak’ta çok önemli bilgiler vereceğini söylediğini belirtir:

Yaptığım araştırmalarda Gaffar Okkan, Ceyhan Mumcu’ya Diyarbakır’da bir tören yapılacağını ilk defa ölümünden sonra Uğur Mumcu’nun anılacağını kendisinin de bir konuşma yapacağını belirtmiş. Ceyhan Mumcu da o dönem Diyarbakır Devlet Tiyatrosu’nda görevli Fatma Hanım’a söz konusu konuşmanın bir metnini gönderiyor.Gaffar Okkan olay günü Fatma Hanım’ı arıyor ve “Hazır mı her şey” diye soruyor. Fatma Hanım“Evet Müdürüm her şey hazır sizi bekliyoruz’’ cevabını verince şehitlikteki makamdan ayrılıp Devlet Tiyatrosu’na gitmek için talimat veriyor. Ve 100 metre sonra suikasta uğruyor.Uğur Mumcu’nun kardeşi Ceyhan Mumcu’nun anlattığına göre suikasttan birkaç ay sonra Gaffar Okkan’ın eşi Zerrin Okkan UMAG’ı (Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı) ziyaret ediyor. Yanında bir emniyet müdürü tanıdığı da var.Bu görüşmede Zerrin Hanım, eşinin o gün çok heyecanlı olduğunu söylüyor ve kendisine akşam çok önemli bir açıklama yapacağını, şaşırmaması gerektiğini belirtiyor ve ekliyor “Tüm televizyonlar benden bahsedecek”. Evet, o akşam tüm televizyonlar ondan bahsetti ancak onun planladığı gibi değildi…”(Haberin linki: https://www.yenicaggazetesi.com.tr/en-buyuk-hayalim-ugur-mumcu-cinayetini-cozmek-diyen-gaffar-okkan-olduruldugu-gece-ne-aciklayacakti-330675h.htm Tamamını okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum.)

Kim bilir, öldürülmeseydi belki de Mumcu dosyasını aydınlatacak ve kendini bir kez daha ispatlayacaktı Emniyet’in Gaffar Müdürü, Diyarbakırlıların Gaffar Babası….

Uğur Mumcu’yu, Gaffar Okkan’ıve beş polis memurumuzu katledilişlerinin yıl dönümünde rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum. Ruhları şad olsun.

VURULDUK EY HALKIM, UNUTMA BİZİ!

VURULUYORUZ EY HALKIM, UNUTMA BİZİ!

VURULACAĞIZ EY HALKIM, UNUTMA BİZİ!


Trakya Demokrat Gazetesi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
13 Mayıs 2024 10:38
3 Nisan 2024 10:14