Dolar 32,4375
Euro 34,7411
Altın 2.439,70
BİST 9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Tekirdağ 18°C
Az Bulutlu
Tekirdağ
18°C
Az Bulutlu
Pts 17°C
Sal 19°C
Çar 19°C
Per 20°C

“BASINCILAR” ARASINDA BİR AY (2)

23 Aralık 2023 10:30
A+
A-

Depo sahibi bunları söyledikten sonra Ali’nin yanından ayrıldı. Ali başını önüne eğdi, uzun süre düşündü. Demek gelmeyeceklerdi artık. Ama uçaklar oradaydı hala.  Gözlerinin dolduğunu hissetti. Göz kapaklarını hızlı hızlı kırpıştırdı. Bir gören olur diye ağlamaktan korktu.

Ayağa kalktı. Önce uçakların bulunduğu piste doğru uzun uzun baktı, sonra geriye döndü, üst üste yığılı duran seramik bloklarının en üst kısmına baktı, kimse yoktu. Oysa birkaç gün öncesine kadar seramiklerin üzerinde adım atacak yer yoktu.

Birden herkes gözünün önünde canlandı. İlk hatırladığı Barış ağabeyi oldu. Gülümsedi. Sonra kaşlarını çattı. Kendi kendine konuştu,

‘Beni yukarı çıkarmıyordun Barış ağabey’ diye mırıldandı.

Barış, kameramandı.

Sonra Sedef ablasını hatırladı. Aklına o gelince ayaklarına baktı. Yeni spor ayakkabılarını giymişti o gün. Sedef’in aldığı.

Sedef televizyon muhabiriydi.

Seramik bloklarının taşınmasında kullanılan tahtalardan yapılma masaya baktığında Nizamettin’i, İbrahim’i, Bertan’ı, Göksel’i gördü. Okey oynuyorlardı. Aytekin’i, Hakan ve Volkan’ı hatırladı. Hepsinden yaşlı olan dev fotoğraf makineli Burhan ağabeyi geldi gözünün önüne.

O birden ortadan kaybolmuştu nedense. Gittiğini pek fark edememişti. Yabancı bir ajansta çalıştığını öğrenmişti. Yusuf’la kız arkadaşı da fazla kalmamıştı. Onlarla fazla samimi olamadım diye geçirdi içinden. Duvar dibinde duran boş tenekeyi görünce Turgay ağabeyini hatırladı. Tenekenin üzerine tavla koyup, oynamışlardı. Kendi kendine güldü, 5-4 yendiği aklına gelince.

Etrafına bakınıp, bir gün öncesine kadar yaşadıklarını anımsarken, ani bir fren sesiyle irkildi. Bisikletiyle ayaklarının ucunda duran biri,

‘Çay’, diye bağırdı.

Baktı, İsmail’di bu. Çaycı İsmail. Sırıtıyordu. Bisikletinden inmemişti. Elinde çay taşıdığı, üzeri kapalı tepsisi vardı. İsmail;

– Ne işin var oğlum burada? diye sordu.

Ali yanıt vermedi. Başını başka yöne çevirdi.

– Hiiiç, dedi, sonra. Dolaşıyordum.

– Hadi hadi, dedi İsmail. “Dolaşıyormuş. Mesaiye geldim desene şuna. Ama boşuna gelmişsin. Basıncılar gelmeyecek artık.”

– Kim gelmeyecek?

– Anlamazlıktan gelmesene aslanım. Basıncılar, basıncılar…  Buradaki işleri bitti. Sen televizyon seyretmiyor musun?

– Ama uçaklar gidiyorlar. Önce avaks kalktı, sonra tankerler…

– Başlatma şimdi tankerine. Atla bisikletin arkasına, zeytinci seni arıyor, kutu taşıtacakmış. Bana, seni bulmamı söyledi. Geliyor musun, gelmiyor musun?

Ali, uçakların bulunduğu tarafa döndü, eliyle İsmail’e ‘git’ işareti yapıp,

– Gelmiyorum, başkasına taşıtsın. Ben uçakları sayacağım, dedi.

İsmail, şaşkın bir ses tonuyla,

– Gelmezsen gelme! Otur, bekle o zaman, diyerek bisikletinin yönünü çevirip, pedala bastı.

Ali, kendisinden birkaç yaş büyük olan İsmail’in arkasından bakmadı bile. Masanın üzerine oturdu, daldı gitti…

(sürecek)

 

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR