Dolar 32,2625
Euro 34,7230
Altın 2.399,81
BİST 10.336,50
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Tekirdağ 24°C
Az Bulutlu
Tekirdağ
24°C
Az Bulutlu
Çar 20°C
Per 18°C
Cum 18°C
Cts 19°C

Sahilde yürürken can sıkan olaylar

3 Nisan 2024 10:15
A+
A-

Tekirdağ’ın merkez ilçesi Süleymanpaşa sahilinde her zamanki rutin yürüyüşümüzü yapıyorduk.

Bazen sabah bazen de iftardan sonra yürümek sağlık için iyi geliyor. Malum yaş kemale erdi, dikkat etmek gerekir.

Burada özellikle sabah ve akşamları yürüyüş yapanlar oldukça fazla. Biz de bu işi birgün sahilde birgün Millet Bahçesi’nde yapıyoruz. İyi de oluyor. İnsan moral  kazanıyor hem de sağlık için iyi oluyor.

Ben yürürken sohbet etmeyi de seviyorum. Evde olunca ya televizyon izliyor ya kitap okuyor ya da internete takılıyorum. Yüz yüze sohbet sekteye uğruyor.

Yürümek güzel, spor güzel, sahil, deniz, insanlar güzel. Mutluluk veriyor…

Amaaa!

İşin şu “ama” kısmı olmasa çok daha iyi olacak fakat oluyor işte.

Ben mi bu tür şeyleri görüyorum yoksa gözüme mi batıyor bilmiyorum ama can sıkacak, moralimi bozacak bir şeylerle mutlaka karşılaşıyorum.

Bazen kendime “görme” diyorum. “Es geç, boşver” diyorum ama olmuyor…

Mesela dün yine öğleye doğru sahilde yürüyüş halindeydik. Hava güzeldi. Bizim gibi çiftler de vardı, tek takılanlar da.

Kimileri de banklarda oturmuş dinleniyordu.

Gözüme bankta oturan iki genç kız çarptı. Yirmili yaşlardalar. Aslında gözüme takılan kızlar değil, yaptıkları davranıştı.

Bankta hafif birbirlerine dönük oturuyor ve aralarına koydukları torbadan günebakan çekirdeği alıp, içini yiyor, kabuklarını yere atıyorlardı.

“Atma” kelimesi hareketlerini tam anlatmadı, “fırlatıyorlar” dersem daha iyi olur.

İkisi de çekirdek kabuklarını yere çakar gibi ya da birinin başına fırlatır gibi atıyordu.

O an çekirdek kabuklarını yere değil de benim kafama atıyorlar gibi geldi bana. Canım sıkıldı, üzüldüm, hatta sinirlendim.

Kızların oturduğu bankın önünde bir öbek günebakan çekirdeği kabuğu birikmişti.

Dikkatli bakınca, biriyle göz göze geldik. Belki verdiğim tepkiyi anlar diye düşündüm ama o umursamadı. Hatta parmakları arasındaki kabuğu yere daha hızlı attı.

Eşime döndüm, “şuraya bakar mısın? İnsan biraz utanır” dedim.

“Ne kadar ayıp… Hiç saygı kalmamış. Orayı o şekilde kirletmeye ne hakları var ki” dedi.

Yürümeye devam ettik.

Barış ve Özgürlük Parkı’na kadar gidip, dönüşe geçtik.

Çekirdek yiyen kızları unutmuştum.

O ara bize doğru bir köpeğin koştuğunu gördüm. Ama ne köpek! Ne sevmeye gelir, ne sarılmaya… Azman mübarek… Arkasında da dört genç, birinin elinde köpeğin tasması. Bileğine dolamış.

Köpek, beslenmesi belli izne tabii olan köpeklerden.

Bildiğim kadarıyla bu cins köpekler dışarıda dolaştırılırken ağızlarında bulunup, tasmalarının da takılı olması gerekir. Yani öyle kafalarına göre bir o yana bir bu yana koşturarak, serbestçe gezmemeliler.

Çünkü karşılarına bir kedi ya da başka bir köpek çıkınca, aniden saldırabiliyorlar. Veya bir çocuğa ya da erişkine… Belli olmuyor, sık sık bu tür olayları televizyonda ya da sosyal medyada görüyoruz.

Köpek bize doğru gelince yolun kenarına doğru kaydık. Ne olur ne olmaz, bakışlarımdan hoşlanmaz, kılığımı kıyafetimi beğenmez, aniden dalabilir bana.

Sahibi olduğu hal ve hareketlerinden belli olan kişiye bir şey demeye gerek duymadım. Anlayacak biri olsa zaten köpeği başkalarını riske atacak şekilde dolaştırmazdı.

Bir de bu tür köpeklerin koruma güdüleri çok gelişmiş oluyor. Sahibine bir şey yapacağını sanıp, saldırabiliyor.

Neyse yolumuzu değiştirip, yürüyüşe devam ettik.

Bu arada eşim ve benim yürürken ayağımıza takılan kaldırım taşlarından bu yazımda söz etmeyeceğim. Çünkü bu olay apayrı ve farklı bir mesele.

Biraz yürüyünce çekirdek yiyen kızları yine gördüm. Bu defa banktan kalkıp, yan taraftaki pergolaya geçmişlerdi. Hareket yine aynı. Ayaklarının dibinde bir öbek çekirdek kabuğu vardı.

“Bak” dedim, eşime. “Bu defa da burayı çöplüğe çevirmişler.”

Baktı, sesini çıkarmadı.

Birkaç adım sonra, “ne diyeceksin ki!… Söyleyecek şey bulamıyorum. Demek ki eğitilememişler…”

Eve doğru yürürken çevre temizliği, insana saygı, yaşadığımız yerleri koruma, eğitim, görgü kuralları üzerine konuştuk. Eleştirilerde bulunduk…

Bu arada benim aklıma bir şey takıldı. Çevreyi kirletenlere belli bir ceza verileceğine dair kanun var. Yasaklı köpekleri tasmasız, ağızlıksız dolaştıranlara ceza kesileceği ve köpeklere el konulacağına dair de kanun var. Peki, böyle davranan, çevreyi kirleten, insanları rahatsız eden kişilerle ilgili kentimizde ne yapılıyor? Çok merak ediyorum.

 


Trakya Demokrat Gazetesi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR