Dolar 32,4375
Euro 34,7411
Altın 2.439,70
BİST 9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Tekirdağ 17°C
Az Bulutlu
Tekirdağ
17°C
Az Bulutlu
Pts 17°C
Sal 18°C
Çar 18°C
Per 21°C

Canlısından daha canlı heykeller

18 Aralık 2023 11:04
A+
A-

Son dönemde sosyal medyada Roma döneminden kalan, sanat değeri çok yüksek heykellerin görüntüleri paylaşılıyor. Mermerler sanki killi topraktan yapılmış çamur ya da kıvamlı bir hamurmuş gibi öylesine detaylı ve ince yontulmuş ki insan şaşırmadan edemiyor.

Bu heykellere bakarken benim aklıma gelen ilk şey; karşımda canlı gibi duran bu insan heykeli yontulurken yüzündeki bir parçası, parmak ucu ya da saçının bir teli, üzerindeki kıyafetin parçası hiç mi kırılmıyor, kopmuyor?

Bazen uzun uzun inceliyorum bu heykelleri. Çünkü hemen hepsinde bir duygu var, hareket var, ifade var. Bunları yapan, emek veren sanatçıları takdir etmemek mümkün değil.

Bir de bugünkü heykellerle, onları kıyaslıyorum. Bana göre sanatın ve sanatçının zaman ilerledikçe ilerleme kaydetmesi, gelişmesi ve ortaya çok daha güzel eserler çıkması gerekiyor.

İster heykel sanatında olsun, isterse resim, müzik, dans, sinema ya da edebiyat. Bir sonrakinin öncekinden daha iyi olması gerekir diye düşünüyorum.

Peki, oluyor mu acaba?

Pek sanmıyorum.

Özellikle de heykel sanatında bunu hiç göremiyorum.

Parklara, meydanlara veya kültür merkezlerinin değişik yerlerine koyulan insan, hayvan, bitki veya başka objelerin heykellerinden birçoğu bana yalnızca bir mermer parçası gibi görünüyor. Duygusal bir bağ kuramıyorum.

Bırakın duygusal bağı, detaylı inceleme, ortaya çıkarılan sanata hayranlıkla bakma isteği bile uyandırmıyor bende.

Demek ki bir mermer parçasına emek verip, şekilden şekle sokmak ortaya bir sanat eseri çıkarmaya yetmiyor. Duygu gerekiyor. O duyguyu da sanatçının vermesi gerekir.

Kendisine modellik yapan bir kadının, bir erkeğin yüzündeki ifade, beden dili o heykele yansımıyorsa, ona bakanlar taş parçasından başka bir şey göremiyor.

Aslında ister canlı insan olsun, isterse cansız bir heykel hiç fark etmiyor. Duygunun olmadığı yerde arada bir bağ da olmuyor.

Bu yüzden pürüzsüz bir cilt, vücudu kaplayan ince bir tül, el ve kollardaki damarlar, lüle lüle saç ve sakallar, kaslı bedenler ya da ince narin vücutlar, insanın o sanat eserine baktıkça bakasını getiriyor. Ve çoğu kişi de benim gibi “nasıl yapmış bunu?” diye kendi kendine soruyor.

Gerçekten de nasıl yapmışlar?

Ama yapmışlar işte.

Helal olsun.

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR