Eymen’in inceliği
Ece’nin apartmandaki arkadaşlarından Minel, bahçe kapısı önünde merdiven basamaklarına oturmuş, iki kız arkadaşıyla hem sohbet ediyor hem de bir şeyler atıştırıyordu. Çocuklarla biraz sohbet etmek istedim. Balkon kapısını açtım. Hava serindi. “Beton soğuk olur, altınıza bir şeyler koyun, üşütürsünüz” dedim. Çıkarıp bir kenara bıraktıkları kabanlarını altlarına çektiler.
Okul durumlarını, derslerin nasıl gittiğini sordum. Cevaplar hazırdı. Biri “çok iyi” dedi, biri başparmağının ucuyla aşağı işareti yaptı. Ötekinin umurunda olmadı. Minel’e “satrança devam ediyor musun?” diye sordum. Derslerden fazla vakit bulamadığını ama arada sırada oynadığını söyledi.
Apartmandaki ikisi kız dört çocuğa yaz tatilinde satranç öğretmiş, aralarında müsabaka yaptırıp, hediyeler vermiştim.
Birkaç gün önce de eşim yeni yıl kartları almış, arkalarına iyi dileklerini yazıp, her birine ayrı ayrı vermişti.
Tabii onlar da bunun altında kalmadı.
Bahçede oturanlarla sohbet ederken, Minel, “Eymen kapınıza bir paket bıraktı, gördünüz mü? “diye sordu.
Fark etmemiştik. “Görmedim. Bakayım” dedim.
Kapıyı açtım, baktım. Küçük bir hediye paketi kapının önünde duruyordu. Aldım, kapıyı kapatıp, salona geçtim. Eşime, “Noel baba bize hediye bırakmış” dedim.
Paketin içinde bir kadın, bir erkek çorabı, iki kupa, bir de büyükçe çikolata vardı.
Eymen, bizi mahcup etmişti.
Bu yıl dördüncü sınıfa giden Eymen, yazın düzenlediğimiz satranç turnuvasında birinci olmuş, kazanana vermeyi vaat ettiğim satranç takımını almıştı.
Bende cep telefonu numarası vardı. “Teşekkür ederim Noel Baba Eymen” diye mesaj attım. “Rica ederim Tuncay abi” diye, karşılık verdi.
Çocukların dünyası gerçekten çok farklı. Onları anlayabilmek de çok önemli. Bazen bizim görmediklerimizi görüyor, düşünmediklerimizi düşünüyorlar. Ve içlerinde kötülük, fesatlık, riyakarlık yok.
Ben de onlarla sohbet etmeyi çok seviyorum. Ve onlara gerçek anlamda gıpta ediyorum.
Ama bazen bir büyük olarak, erişkin olarak, çocuklarımıza hak ettiği şeyleri verebiliyor muyuz, onların iyi yetişmesi için hak ettikleri eğitimi verebiliyor muyuz, gelecekteki yaşamlarına hazırlayabiliyor muyuz? diye düşünmeden de edemiyorum.
Acaba bizim yaptığımız gibi, bizden öncekileri bu yüzden suçlarlar mı, “şunu yapmadılar, şunu vermediler, yol göstermediler, önümüzü açmadılar, hakkımızı yediler” diye sitem ederler mi? Bilmiyorum ki.
Şahsen onların gelecekteki bu olası düşüncelerinin, sitem, kahır ve kederlerinin hedefi olmak istemiyorum. Bunun için de en azından tanıdığım yakınımdaki çocukların anılarında iyi biri olarak yer etmek için çabalıyorum.