Dolar 32,4375
Euro 34,7411
Altın 2.439,70
BİST 9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Tekirdağ 18°C
Az Bulutlu
Tekirdağ
18°C
Az Bulutlu
Pts 17°C
Sal 19°C
Çar 19°C
Per 21°C

Yazmak yalnızca tuşlara basmak değildir

20 Aralık 2023 10:14
A+
A-

Muhabirlik yaparken gün boyu haber peşinde koşar, akşam gazete bürosunda haberlerimi yazıp, teslim ettikten sonra bir iki saat daha kalıp, o gün karşılaştığım ilginç olayları ya da haberlerimin perde arkasını öyküye dönüştürürdüm. Bu da bendeki yazarlık yeteneğinin gelişmesine ve içimdeki yazma isteğinin yer etmesine neden oldu.

Bir söz, bir davranış, bir olay bana öykü yazmak için ilham verdi. Bazen yolda yürürken, bazen yemek yerken, bazen de kafamı yastığa koyduğum anda beynime üşüşen hikayeler, “beni de yaz” demeye başladı. Yazmadığım takdirde rahatsız oldum. Çünkü o hikaye konusunu beynimden silip atamıyordum. Ne zaman ki yazıp, arşivime alıyordum, o zaman o öykünün baskısından kurtuluyordum. Bu aynı zamanda beynimin deşarj olmasını sağlıyordu. Aksi taktirde kafamın içinde dönüp duran satırlar, beni yoruyordu.

Bazı kişiler hayatında çok olaylar yaşadığını, başından çok şeyler geçtiğini, bir gün bunları yazacağını söyler. Bazıları ise “hele bir kafam rahatlasın, yazacağım o kadar şey var ki” diye konuşur. Bazıları da “kafamda toparlıyorum, zamanı gelince hepsini yazacağım” der ve o zaman hiçbir zaman gelmez.

Çünkü yazmak da tıpkı okumak gibidir. İçinden gelmezse ne bir kitap okuyabilirsin ne de tek satır yazı yazabilirsin. O satırları okumak ya da yazmak için içinde bir istek olmalı. Okuyacağın kitap, yazacağın yazı, seni kendine çekmeli.

Edebiyat, “yapacağım” demekle yapılmaz. Ve kitap okumayan, hayatı dolu dolu yaşamayan, gündemi takip etmeyen kişiler de zaten kendilerine yazacak bir şey bulamaz.

İnsan yazdığı bir yazı ile öykü ya da romanla okuyucuya mutlaka bir mesaj vermeli. Bilgilendirmeli, aydınlatmalı. Kendi kendini tatmin için, yani yazmış olmak için yazılan hikayeler, kitaplar rafları doldurmaktan başka bir işe yaramaz.

Yazara ilham veren en önemli olaylardan biri de okurlarıyla buluşabilmesidir. Yani yazdığının okunması, okunup, değerlendirilmesi ve eleştirilmesidir. Bu, yazarla okurun karşılıklı diyaloğunu sağlamakta, yazarı yeni eserler vermeye teşvik etmektedir.

Hem yazmak hem de okumak insan beynini geliştiren bir eylemdir. Yazabilen kişi bir konuda mutlaka bilgili, tecrübeli ve birikimlidir. Bu özelliklere sahip olmayan zaten yazamaz.

Okuyucu da her okuduğu kitaptan bir şey öğrenen, yolu giderek aydınlanan, yaşamın gereklerini daha iyi kavrayan bir kişiliğe bürünmektedir. Kısacası gelişmekte ve değişmektedir.

Kırk yılı geçen gazetecilik yaşamımda karşılaştığım olayların, yazdığım haberlerin hepsinin öyküsünü yazsam ömür yetmez.

Ama birçok şeyde olduğu gibi yazma konularını da güncellemek gerekiyor. Özellikle genç nesille diyalog kurmak, onları kazanmak adına yakın geçmiş zamanı veya bugünü, bu günlerde yaşanan olayları ele almak daha ilgi çekici oluyor.

Fakat ortada yazar ve okuyucu açısından büyük bir sorun var ki o da; hem gazetecilik, hem televizyonculuk hem de yazarlıkta etki-tepki meselesi kaybolmuş gibi.

Her şey tek taraflı kalıyor. Sanki bazen kendin söylüyor kendin dinliyorsun, kendin yazıp kendin okuyorsun.

Aşçı her gün yaptığı yemeği satamayıp, hepsini kendisi yerse, yaptığı işten keyif alır mı? Almaz. Aynen öyle.

Bu arada kitap bastırma ve yayımlamanın maliyetli olması da yazarlar açısından oldukça büyük bir sorun teşkil ediyor. Bu konuda ülkemizde maalesef ki yazarları yazmaya teşvik edici yeterli bir destek yok. Yayınevleri zaten kendini kurtarma derdinde.

Yani diyeceğim o ki; okuduğunuz kitabın kıymetini bilin, kitabı okuyun ama onu yazanın nasıl yazdığını da bir düşünün. Yazmak yalnızca tuşlara basmak değildir.

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR