Adam susmayı bilmediği için olay çıktı
Adama ben patlayacaktım ama arkasındaki koltukta oturan, benden daha hızlı davrandı. “Yeter artık kardeşim. Bir saatten beri vır vır vır konuşuyorsun. Sus biraz. Otobüsten indikten sonra ne konuşacaksan konuş” dedi, öfkeyle.
Otobüse bindiğimden beri yanındakiyle konuşmadığı konu kalmayan yetmişli yaşlardaki adam, kendisine sert çıkan kişiyi görmek için arkasına dönüp baktı, hiçbir şey söylemeden başını geri çevirdi, sustu. Bu sırada yanındaki kişi de aynı hareketi yapınca, “sus” diyen adam yerinden kalkıp, bunların önüne geçti ve ikinci bakan adama, “iyi bak, belki tanırsın. Ne öyle dönüp dönüp bakıyorsun?” dedi.
Otobüste birden sert rüzgarlar esmeye başladı. Genç olsalar belki birbirlerine girerlerdi. Ancak birkaç cümlelik ağız dalaşı yaşandı.
Devamlı yüksek sesle konuşarak, ben dahil belediye otobüsündeki herkesi rahatsız eden iki kişi neredeyse “yavuz hırsız ev sahibini bastırır” hesabı, kendilerini uyaran adama baskın çıkacaklardı. Fakat devreye ben girdim. Çünkü hem haklıdan yana olmak hem de içimde birikenleri söylemek için tam fırsatını yakalamıştım.
Otobüsün ön kısmındaki koltukta oturuyordum ancak yüzüm arkaya dönüktü. Ses tonumu biraz yüksek tutup, “toplu taşıma araçları kahvehane değil beyefendi” dedim. Sesimin sert çıkması herkesin bana dönmesine neden oldu. On beş kişi kadar vardı. Devam ettim; “Sizi uyaran beyefendi haklı. Bu otobüse bindiğim andan beri konuşup, herkesi rahatsız ediyorsunuz. Burası muhabbet etme yeri değil. Acil söyleyeceğin bir şey varsa söyler susarsın. Sanki otobüse konuşmak için binmiş gibi hiç susmadınız. Bu bir adab-ı muhaşeret kuralıdır. Bilmeniz gerek. Hatırlattığım için kusura bakmayın.”
Hiç ses çıkarmadılar. Suçluluk duygusuyla ikisi de ağzına fermuar çekti. Geri kalan yolculuğumuz da sakin geçti.
Aslında bugünkü yazım bu olmayacaktı ama bağlantılı olduğu için başa aldım.
Kumbağ güzergahına konulan yeni belediye otobüsüyle merkeze gelirken, yanımda oturan eşim, “ne kadar rahat ve sessiz. Eski hurda otobüsler kafa beyin bırakmıyordu” dedi. Haklıydı.
Bunun yanında belediye otobüslerinde insanları rahatsız eden, sakin bir yolculuk yapmayı engelleyen bir durum var ki o da yazımın başında dikkat çektiğim olay.
Hiç abartmadan söylüyorum, bir otobüsün içindeki otuz kişi aynı anda konuşur mu? Vallahi konuşuyorlar. Özellikle de ulaşım için Altınova ve Kumbağ otobüslerini kullanan vatandaşlarımızın çoğunda böyle bir alışkanlık var. Belediye otobüslerinde yolculuk boyunca, yanındakiyle, karşısındakiyle, hatta bir iki koltuk ötesindekiyle bile yüksek sesle konuşuyorlar. Ve böyle yaparak o araç içindekilere rahatsızlık verdiklerinin hiç farkında değiller.
Bu defa da hemen yanımdaki koltukta oturan adamın, koridora doğru dönüp, karşı cam kenarında oturan kişiyle olan muhabbetini dinlemek zorunda kaldık. Bazı kişiler maalesef ki bakışlardan ve öfkeli mırıldanmalardan da anlamıyor.
Yolculuğun ortasında önümüzdeki koltukta oturan kadınlardan biri yerinden kalkıp, inmek için arka kapıya ilerlerken, arkadaşı olan kadına, “bak oraya yazı asmışlar. Durağa gelmeden, zile basın, arka kapıya yaklaşın” diyor, dedi.
Şoförün arkasındaki cam panoda asılı duran “Karayolları Şehiriçi Taşımacılığı Yolcu Talimatnamesi” benim de dikkatimi çekmişti. Uygulama bölümündeki on yedi maddeyi tek tek okudum. Şehir içinde yolcu taşıyan otobüslerde uyulması gerekenler konusunda uyarıda bulunuluyordu.
Bu yazıdan diğer otobüslerde de var. Ama küçük puntolarla yazılmış bu kadar uzun bir metni kimsenin okuyacağını sanmıyorum.
Bu nedenle naçizane önerimdir; yolcuların görüp, okuyabileceği puntoda yazılan bazı uyarıların otobüsün belli yerlerine asılmasında yarar var. Örneğin; “İneceğiniz durağa gelmeden, arka kapıya yaklaşınız”, “İnmek istediğinizde uyarı ziline basınız”, “Otobüsün içinde yüksek sesle konuşmayınız”, “Otobüsün önünde yığılma yapmayıp, arka kısma ilerleyiniz. (Bazı otobüslerin arka tarafında iki üç basamaklı merdiven var ve insanlar buraya çıkmıyorlar) “Başkalarını rahatsız edecek şekilde oturmayınız.”
Bazı kişiler eski alışkanlıklarını bırakmama nedeniyle kent yaşamında uyumsuzluk yaşıyor ve çevrelerine rahatsızlık veriyorlar. Onların uyarılması ise rahatsız olanların hakkını savunmaktır. Bunu yapmanın da birçok yolu vardır. Biri de yukarıda bahsettiğim şekildir. Aksi takdirde önce tanık olup, daha sonra müdahil olduğum olayların yaşanması kaçınılmazdır.
Trakya Demokrat Gazetesi sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.