Dolar 32,4375
Euro 34,7411
Altın 2.439,70
BİST 9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Tekirdağ 18°C
Az Bulutlu
Tekirdağ
18°C
Az Bulutlu
Pts 17°C
Sal 19°C
Çar 19°C
Per 20°C

İnat olmanın başıma açtığı dertler

20 Eylül 2023 11:29
A+
A-

Bu dünyada başıma ne geldiyse inatçı bir kişiliğim olduğu için geldi. Özellikle de çocukluk ve gençlik yıllarımda bu huyumun çok zararını gördüm.

Sonunun iyi olmayacağını, zarar göreceğimi bile bile, yürüdüğüm yolda devam ettim.

Dön be kardeşim. Garezin mi var kendine? Yok, sonunu görene kadar gideceğim. Ayaklarım mutlaka havuzun dibine vuracak. Geri nasıl dönerim, yüzeye nasıl çıkabilirim?, diye hiç düşünmüyorum. Sonra da neden böyle davrandın diyerek, kendi kendime kızıp duruyorum.

Yaş aldıkça edindiğim hayat tecrübesi beni bazen olaylar ve insanlarla ilgili inatçı davranmaktan alıkoydu ama bazen yine bu yüzden sıkıntı yaşamıyor değilim.

Birkaç yıl önce kendime ait otomobille memlekete gitmiştim. Yanımda eşim de vardı. Dönüşte yolumuzun üzerindeki Toros Dağları’nın eteğinde bulunan Tekir Yaylası’na da uğradık. Yıllarca birlikte çalıştığımız Hürriyet Gazetesi Adana Bölge Müdürü Erdal Fernergiz ağabeyime misafir olduk.

Tekir’de bir yayla evi almıştı. Eşiyle birlikte bizi bekliyordu. Konum attı, navigasyonun yönlendirmesiyle bastım gaza. Ana yoldan çıkıp, tali yoldan dağa doğru tırmanmamız gerekiyordu. Paralel iki yol vardı. Biri asfalt, diğeri toprak…

Navigasyondaki kadın sesi “sağa dön” dedi. Sağdaki toprak yol. Aslında toprak falan değil, tamamen taşlık. Hem de ne taş. Çakmak taşı.

Ne diyelim, navigasyon öyle diyorsa öyledir, deyip, devam ettim. Ama içimden bir ses “gitme bu yol, yanlış yol” diyordu. Vazgeçmedim, devam ettim. Yol gittikçe dikleşiyordu. Arabanın burnu havaya kalktı. Gaza bastıkça, taşlar patır kütür alta vuruyordu. Dursam belki bir daha hareket edemeyecek kadar dik ve taşlık bir yola girmiştim. Bir kilometre kadar o şekilde gittim. Ve nihayet normal bir yola çıktım. Baktım yol kavşağında “Dayı” dediğim, Erdal abi bizi bekliyor. Yanına yaklaştım. “Aslanım düz yol varken ne işin var taşlık yollarda?” dedi.

Tabii “inat edip, dönmedim” diyemedim. “Navigasyondaki kız kandırdı bizi” diyerek, kurtarmaya çalıştım ama yemedi. “Hadi ordan, ağaç ettin beni burada” diyerek, fırçayı çekti.

Edremit’te oturduğumuz günlerde yine benzer bir durum yaşadık. Pandemi nedeniyle kalabalık yerlere fazla takılmadığımız için köy köy, dağ taş geziyorduk. Kaz Dağları’nın Akçay’a bakan eteklerindeki köy yoluna sapıp, tepelere doğru devam ettim. Ortalarda kim kimse yok. İn cin top oynuyor. Eşim, “istersen geri dönelim. Güneş batmak üzere” dedi.

Ben geri dönmek yerine, gaza bastım. İlerideki köyü dolaşıp, en azından değişik bir yer görelim diye düşünüp, devam ettim.

Dönsene be kardeşim.

Döner mi? İnat…

Köyün ortasındaki köprüyü geçtik. Az ileride yol çatallandı, sağa saptım, az sonra yine çatallandı. Bundan sonrası sakat dedim ve döndüm. O dana ne? Yola parke taşı döşeyen belediye işçileri bir kamyon kumu yolun ortasına boşaltmış. Yol kapalı.

Mecburen devam ettik. Zeytin bahçelerinin arasından geçen taşlı topraklı yoldan git babam git. Bir yere çıkacak ama nereye? Ben alışmışım girdiğim her yolun bir ana caddeye çıkmasına ya da şehir merkezine. Bu dağ yolu kardeşim. Bir, iki dört çeker jip yol isteyip, yanımdan geçti. Ben de neyle karşılaşacağımı bilmeden, tedirgin bir halde yavaş yavaş ilerledim. Hava kapalı, bulutlar ağlamak üzere. Tabii biri daha var o da eli yüreğinde, dağ başında mahsur kalacağımız korkusuyla kaskatı kesilen eşim.

Önümüze çıkan çamur dolu dereyi geçip geçmemekte tereddüt ederken, arkadan gelen resmi plakalı şahine yol verdim. O geçerse ben de geçerim diye düşündüm. Adam çarprazlama dereyi geçti. Ben de ya bismillah deyip, onun teker izlerinin üzerinden bastım geçtim. Arabanın altı çamura otursa yandık. Neyse şansımız varmış. Bunu da atlattık.

Ve buna benzer daha neler neler… Neyse artık bu huyumu yavaş yavaş terk ediyorum. Ama yine de belli olmaz. Sattığım arabamı geri alırsam,  Ganos Dağları’na doğru sürerim yine…

 

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR