Dolar 32,4375
Euro 34,7411
Altın 2.439,70
BİST 9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Tekirdağ 19°C
Az Bulutlu
Tekirdağ
19°C
Az Bulutlu
Paz 18°C
Pts 16°C
Sal 18°C
Çar 20°C

SIRILSIKLAM (lll)

14 Eylül 2023 10:21
A+
A-

Profesörle buluşmaya gitmeden, fakülte dekanına uğradı. Haber için onun da görüşünü almak önemliydi. Ayrıca iddiaların ne kadarı doğru ne kadarı yanlış öğrenmesi gerekiyordu. Dekan ise bu bilgiyi verecek en yetkili makamdaydı.

Dekan, olayla ilgili kendisine de gelen ihbarın tamamen doğru olduğunu teyit ettikten sonra ek bilgi de vererek, “gerekli soruşturmayı açtık. Olay zaten idari yönden de inceleniyor. Bu iş mahkemelik olacak gibi görünüyor” dedi.

Gazeteci, dekanla olan konuşmasını ses kayıt cihazıyla da kaydetti. Ertesi gün profesörle yüksekokulda görüşeceğini belirtip, izin istedi.

Yaşanan olaya dekanın çok üzüldüğü belli oluyordu. Profesöre de çok kızmıştı. “Hiç hoş şeyler değil bunlar. Yakışık almıyor. Ama ne yaparsın insanoğlu…” demiş, cümlesinin devamını getirmemişti.

Gazeteci, okul müdürüyle buluşacakları cuma günü otobüsle yüksekokulun bulunduğu ilçeye gitti. Aslında birkaç ayda bir akraba ziyareti için buraya geliyordu.

Otobüs garajında indikten sonra, bir taksiye binip, yüksekokula gitti. Müdürün odası birinci kattaydı. Sekretere kendisini tanıtıp, müdürle randevusu olduğunu söyledi. Sekreter, müdürün daha okula gelmediğini, “isterseniz, burada oturup hocayı bekleyebilirsiniz. Gelmesi yakındır” dedi.

Sekreterin gösterdiği koltuklardan birine oturdu. Odanın duvarlarındaki resimleri, kenarlara dizili olan saksı çiçeklerini incelerken, sekreterin ikram ettiği çayı yudumladı.

Müdürün gelmesi fazla uzun sürmedi. Kapıdan girip, gazeteciyi odada bekler görünce, yüzü asıldı. Hiçbir şey söylemeden iç kısımdaki makam odasına geçti. Arkasından sekreter girip, kapıyı kapattı.

Müdürün tavrı başından belli olmuştu. Gazeteciyle muhatap olmak istemiyordu. Zaten bu yüzden üniversite kampüsünde görüşmemiş, ta yüz kilometre uzağa çağırmıştı. Herhalde gelmez, vazgeçer diye düşünmüş olmalıydı.

Bir iki dakika sonra kapı açıldı, sekreter dışarıya çıktı, gazeteci, müdürün odasına davet edileceğini düşünüp, ayağa kalktı. Ancak sekreter, “kusura bakmayın, hoca sizinle görüşmek istemiyor” dedi.

Gazetecinin yüzü asıldı. Bunu hiç beklemiyordu.

“Ama nasıl olur? Görüşelim diye beni buraya çağırdı. Şimdi de ‘görüşmek istemiyor’ diyorsunuz.”

“Hoca konuşacak bir şey olmadığını söyledi. Ben bir şey yapamam” diyen sekreter, masasına geçip, koltuğuna oturdu.

Gazetecinin canı fena halde sıkılmıştı. Ayrıca öfkelenmişti de. İçinden müdürün kapısını açıp, “bu yaptığınız çok ayıp. Size yakıştıramadım” demek geçti. Fakat öyle bir hareketi de kendine yakıştıramadı.

“Ne yapalım. Sağlık olsun” diyerek, çantasını omzuna asıp, odadan çıktı. Sekreterin masasının önünden geçerken, “hocaya selamımı söyleyin. Şimdi konuşmadı ama bir iki gün sonra kendisi beni arayıp, konuşmak isteyecek. Ancak o zaman geç kalmış olabilir” dedi.

Profesör tam bir suçlu psikolojisiyle hareket ediyordu. Bu şekilde davranarak olayın kapanacağını sanıyor olabilirdi. Oysaki onun yaptığı, ateşi harlamaktan başka bir şey değildi. Kaçmasa, oturup her şeyi olduğu gibi anlatsa, belki kendisi için daha iyi olacaktı. Ancak öngörüsü zayıf birine benziyordu. Olayın ne şekilde seyredeceğini tahmin edemiyordu.

Gazeteci yüksekokuldan çıktı. Hava kapalıydı. Yağmur yağabilirdi. Az ileriden şehirlerarası yol geçiyordu. Önce bir toplu taşım aracına binip, okulun ek hizmet binasına gitmeyi düşündü. Asıl görüşmesi gereken kişiler oradaydı. Ancak zamanı iyi kullanmalıydı. Bu yüzden cadde kenarındaki direkte bulunan taksi ziline bastı. Fazla sürmedi sarı bir taksi önünde durdu. Ön koltuğa oturup, şoföre gideceği yeri söyledi.

Okulun ek hizmet binası daha yukarılarda, tepedeydi. On on beş dakikada ulaştı. Şoför, isterse bekleyebileceğini söyledi. Ancak ne kadar süre kalacağını kestiremediğinden, beklemesine gerek olmadığını belirtip, ücretini ödeyerek taksiyi gönderdi.

Okulda hizmetli, yemekhane görevlisi ve bahçıvan olarak çalışan, ikisi kadın altı kişiyle yemekhanedeki bir masaya oturup, konuştu.

Gazeteciye olayla ilgili ihbarda bulunan işçiler okulda geçici statüde çalışıyordu. İşe farklı zamanlarda müdür tarafından alınmışlardı.

Gazetecinin yönelttiği tüm soruları cevapladılar. Gazeteci anlatılanları hem not aldı hem de ses kayıt cihazıyla kaydetti.

Yarım saat kadar süren görüşmeden sonra işçilerden biri, “isterseniz fazla kalmayın. Biraz sonra müdür gelecek. Sizi burada görmesi bizim için iyi olmaz” dedi.

Gazeteci, teşekkür etti. İşçilerin başına sorun açmamak için, toparlanıp, okuldan ayrıldı. Vedalaşırken, “merak etmeyin gerekeni yapacağım” dedi.

Dışarı çıktığında hafiften yağmur başlamıştı. Şemsiyesini açtı. Ana yola doğru yürürken “keşke taksiyi göndermeseydim” dedi, kendi kendine.

Yağmurla birlikte esen rüzgar da şiddetini artırıyordu.

(sürecek)

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR