Dolar 32,4375
Euro 34,7411
Altın 2.439,70
BİST 9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Tekirdağ 19°C
Az Bulutlu
Tekirdağ
19°C
Az Bulutlu
Paz 18°C
Pts 16°C
Sal 18°C
Çar 20°C

İHANET Mİ SADAKAT Mİ?

22 Eylül 2023 10:17
A+
A-

İhanet ve hainlik hepimizin içini soğutan, acıtan ve karşısında allak bullak olduğumuz bir olgudur. Hainlikle ilgili en başta şunu söyleyelim ki hainlik bir nefret eylemidir. Hainlik hangi sebep ve kılıf altında yapılırsa yapılsın, hiçbir şey hainliğin bir nefret eylemi olduğu gerçeği değiştirmez.  Hainlik, insan suretinde nefretin ve kötülüğün üste çıktığının ve zafer kazandığının bir göstergesidir. İnsanlık tarihinde sayısız hainlik vakası olmakla birlikte, herkes hayatında küçüklü büyüklü hainlikler yapmakta ve aynı zamanda hainliğe de maruz kalmaktadır. Hainliğin insan yaşamının ayrılmaz bir parçası olduğunu söylersek yanılmış sayılmayız. Örneğin insanın kendi bedenine, organlarına zarar verici maddeler kullanması, ona doğru bakmaması bile ihanetin bir türü iken, insanlık olarak hainlik okyanusu içinde yüzdüğümüz ise herkesinüç maymunu oynadığı bir gerçekliktir.

Tabii, hainlik hoşumuza gitmediği için hiçbirimiz bunu görmek ve kabullenmek istemiyoruz. Bunun için de harika örtbas araçları yaratıp, hainliğimizi o kılıfların ardına saklıyoruz. Kurduğumuz bu sahteliklerden örülmüş oyunda ise tek kandırdığımız kendimiz ve kendimiz gibi sahtelikler içinde yüzenler oluyor. Yani ataların da dediği gibi körler sağırlar birbirini ağırlıyor.

Nefret eden her zaman nefret edilenin nefreti hak ettiğini düşünür. İşte bu en büyük illüzyondur. Çünkü insanoğlunun tek hak ettiği şey koşulsuz sevgidir. Tabii ki nefret eden buna itiraz edecektir çünkü hissettiği nefret ona son derece doğal bir duygu olarak gelir. Bazen insanlar aptal, fanatik, despot, egoist, korkak, ikiyüzlü, midesiz, kibirli, açgözlü vb. insanlardan nefret eder ve onların bu nefreti hak ettiklerini düşünürler. Ama sonuç olarak bu nefret onlara değil, nefret edene zarar verir.

Hainlik eylemini icra edecek olan potansiyel hain,her zaman kendikendisini haklı olduğuna dair inandırmakla başlar işe. Hainlik yapmak için kişi, hainlik yapacağı kişinin ona kötülük yaptığına ve zarar verdiğine dair düşünce ve inançlar oluşturmalıdır. Yalnızca o zaman gönül rahatlığıyla hainlik yapabilir. Kişi içten içe dost kavramını düşman kavramına dönüştürür ve sonra da hainlik ve kötülük yapar çünkü kötülük yalnızca düşmana yapılabilir. Tabii, burada birini önce düşman belleyebilen sonra da ona kötülük yapabiliyor olan bir figür çıkıyor karşımıza. Bu hikâyede, karşıdakini düşman görebilen gözün ve kendisi de kötülük yapabilen insanın ne noktada olduğunu da sorgulamak gerek.

Hainlik zehrinin içeriğine baktığımızda, içinde nefretin yanı sıra saf bencillik, sorumsuzluk ve korkaklığı da buluruz. Çoğu zaman hainlik yapan kendini haklı görür. Masum kurban ve mağdur psikolojisi, hainliğe cüret veren en büyük illüzyondur. Peki, insan nasıl bu noktaya gelir?

Her şey bencilliğin ve bencil çıkarların merkeze alınmasıyla başlar. Bu gezegende herkesin kendine göre, yaşadığı kültüre, aileye, inançlara, koşullanmalara göre bencilliğe dayalı “iyi ve doğruları” –“kötü ve yanlışları” vardır. Genel yaşam içinde herkes bencil istekler doğrultusunda hareket eder, bir şey yapar ve bencil ihtiyacının karşılanmasını ister ama istediği olmayınca buna “kötü sonuç” der. Bencil bir hedefe ulaşmama olgusuna “kötü tecrübe” denir çünkü kişi almak istediğini alamayınca kendisini kötü hisseder. Kişi bencil isteklerine ulaşamayınca yaptıklarına “hata” der ve bundan ders almaya çalışır. Aslında alacağı ders, onun bencil hedefine ulaşması için daha isabetli olmasını sağlayabilecek bir araçtır. Burada kişinin tek suçu bencilliği destekleyecek isabetli bir eylemde bulunmamasıdır. Buna rağmen kişi “kötü tecrübeden” bir şeyler öğrenmeye çalışır. Niçin? Daha bencil olmak için. Zira kişi “kötü tecrübeden” bir şeyler öğrenerek bir sonraki sefere daha isabetli eylemde bulunmak ve bencil ihtiyacını karşılamak ister. Yani “size göre” doğru ve iyi olan şeyleri tedarik edemediyseniz hainlik artık meşrudur, haktır ve yapılabilirdir. Hainlikten bir adım önce iç ikliminizde yaşadığınız tat acıdır. Yoksa kimse her şey iyiyken, mutluyken bunu aklına getirmez. Canınız yanınca ifadesi derler ama aslında o egonuz ve bencilliğiniz yanıncadır ve bu olunca siz atağa geçersiniz. Acı ise bencilliğin tam da orada olduğunun en net kanıtıdır. Çünkü acı yalnızca bencillik ile mümkündür. Bencillik yoksa acı imkânsızdır. Ve siz acı çekiyorsanız en başta şunu bilin ki bencillik oradadır. Bu acıyı size veren dışarıda değil içeridedir. O şeyin adı “bencilliktir”. Bunu en azından kendinize itiraf edebilirsiniz. Hainliğe uğramak ve hainlik yapmak sonucu çekilen acıların ve hatta hainliğin direk kendisinin nedeni bencilliktir. Eğer bir insan bir başkasından ona inanmasını, ona teslim olmasını ve ona sadakat göstermesini talep ederse ve karşı taraf da bunu kabul ederse, yalnızca o zaman hainlik söz konusu olur. Fakat bencillikten özgür bir kişi kimseden bunları talep etmez. Bu durumda bu kişiye ihanet söz konusu olmaz; bir hain gelip ona hainlik etse bile bencillikten özgür olan kişi buna aldırmaz.

Bu, gerek bireysel, gerek toplumsal gerekse global çapta aynı mantıkla işler. Bireysel çıkarlara, toplumsal çıkarlara veya ülkesel çıkarlara halel gelmesi, nefrete iyilik kostümünü giydirmek ve yolunu açmak için bir izin belgesi gibidir. Bu duruma insan cahilliğinin ve sorumsuzluğunun zirvesi bile denebilir. En başta şunu anlamalıyız ki masum kurban, mağdur veya kahramanlık kılıfı arkasında şaklabanlık yapan hainlik asla haklı ve doğru olamaz. İnsanın içindeki hainlik en usta manipülatördür. Önce kendini kandırır sonra da başkalarını. Bana kötü bir şey yapıldı, kandırıldım, aldatıldım vs. gibi duyguları sömüren çok güzel ifadelerle atlar sahneye hainlik. Başlar tiradını atmaya. Mağduru oynar, masumu oynar, haksızlığa uğramışı oynar. Kendi gibi olanları da bir güzel donatır ve bu oyunu bir güzel yedirir onlara. Birincisi, kötü denen şey sizin kendi zihninizde o şeye biçtiğiniz anlamdan ne fazlasıdır ne de eksiğidir. Zihin neye ne anlam verirse, sonra o şey sizin için o anlamı taşır. Örneğin yeni doğmuş bebek için veya doğadaki bir ceylan için bir yerde bulduğu bir eşyayı, yiyeceği almak ne kötüdür ne de iyidir. Ama siz ona bu hırsızlıktır derseniz o zaman bu kötü olur. Sonra bu kötünün cezası olur ve ardından gelen tüm nefret eylemlerinin kılıfı önden hazır olur. En başta hiçbir şey ne iyidir ne de kötüdür. Siz tamamen kodlanmış zihin filtresinin ardından gördüğünüz bir algı içindeyken zaten gerçeği değil tamamen kendi yargınızı görürsünüz. Öte yandan “sözde” kötü denen şeyle yüzleşiyorsanız bile hiç düşünüyor musunuz bu nasıl oluyor? Yani neden bununla yüzleşiyorum. Bu neden başıma geliyor, tesadüf mü? Elbette değil. Hiçbirimizin başına bir toz bile tesadüfen konmaz iken, evrensel etki-tepki yasası veya daha da bilinen ifade ile ne ekersen onu biçersin yasası hataya mahal vermezken, nasıl oluyor da biz kendimizi bir anda kenara ayırıp da mağduru oynayabiliyoruz? Kimileri buna karşı koyabilir ve çok zeki bir savunmaymış gibi “ama küçücük bebeklere, çocuklara da şu bu oluyor. Onlar ne ekti, ne zaman ekti” diyebilir. Ama bu sadece varoluşsal bilgelik eksikliğidir. Bu noktada yaşam ve ölüm bilgeliğini edinmek, sindirmek çok önemlidir. İşte bu bilgisizliğin getirdiği sorumsuzluk yanılgısı sonucu da her şey göze çok haklı ve doğru görünmeye başlar. O zaman gönül rahatlığı ile öldürebilir, ihanet edebilir, saldırabilir ve satabilirsiniz. Bunun için tabi kendinizi tamamen inandırmanız ve kandırmanız gerekir ki zihin bunun için yanı başınızda hazır ve nazır beklemektedir. Siz yeter ki isteyin. Örneğin kendi sözde doğrularınıza göre eşinizin sizin egonuza ve bencilliğinize iyi gelmeyecek bir şeyler yaptığını hissedersiniz. Zihin kuşkulara takıldığında delirmeye başlar, kişi kendini kaybeder ve patolojik psikolojiler devreye girer. Kişi eşinin kaçamak yaptığından kuşkulandığında, sözde kanıtlar bulmaya başlar. Bu deliliğin başlangıcıdır. Yani kişi önce bir şeyden şüphelenir, sonra şüphelendiği şeyin gerçek olduğuna karar verir, sonra da sözde kanıtlar bulmaya başlar. Zira kanıt bulmak için zihnin bir şüpheye takılıp kalması yeterlidir – şüphe dolu zihin her zaman kanıt bulur.Bulmasa bile kanıt sanrısı üretir. Bu durumda zihin kanıtları kurgulamaya başlar. Şüpheler belirli bir düzeye ulaştığında zihin kanıt üretmeye başlar. Zira zihnin kurguları hiçbir sınır tanımaz çünkü zihin son derece üretken bir mekanizmadır. Önce zihin kuşkulanır, sonra karar verir, sonra da kurmaya başlar ve sonunda deliller bulur. Bir kere kuşkulara dayanan karar verilince zihin olayları rasyonelleştirmeye başlar ve kanıtlar üretir. Bu kanıtlar obsesif veya takınçlı zihnin ürünüdür.Gerçek şu ki, kuşku dolu zihin herhangi bir şeye karar verirse bu kararı destekleyen kanıtlar mutlaka bulur. Olmayan şeyi böyle üretirsiniz. Ama var sayalım ki şüpheniz doğru olsa bile bu nefrete başvurmayı meşru kılamaz. Siz kendinizi bu şekilde rahatlatsanız bile gerçek değişmezdir. Siz sevgiye ihanet etmiş ve sevginizi nefrete dönüştürerek zaten ihanetin içine düşmüşsünüzdür. Sözün özü her ne olursa olsun siz kendi zihninizin, egonunuz ve bencilliğinizin oyuna gelmişsinizdir. Eğer kendinizi kurban gibi hissediyorsanız da bir anlamda haklısınız çünkühainlik durumunda kendi egonuzunve bencilliğinizin kurbanı olursunuz.  Ama tüm bu dinamiklerden özgür olmak da mümkündür. Dünya Değişim Akademisi’nde sunulan “Hainliğe Son Değişim Sanatı” programı ile hainliğin panzehri olan bilgi ve teknikleri kullanarak, hainlikten ebedîyen kurtulabilir ve hainlikten özgür gerçek bir yaşama adım atabilirsiniz.

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
20 Kasım 2023 13:22
13 Kasım 2023 10:04
30 Ekim 2023 15:00