Dolar 32,2104
Euro 34,7376
Altın 2.450,73
BİST 10.318,72
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Tekirdağ 20°C
Az Bulutlu
Tekirdağ
20°C
Az Bulutlu
Cts 21°C
Paz 17°C
Pts 18°C
Sal 19°C

SAVAŞA PANZEHİR KAHKAHADIR!

30 Ekim 2023 15:00
A+
A-

Bir insan neden diktatör olur ya da gidip hiç tanımadığı insanların üzerine bombalar yağdırır? Neden işkence eder, öldürür ve yok etmek ister?

Tüm bunların arkasındaki aktör nefrettir ama insanın kendine duyduğu nefret. Baş aktör nefrettir ve yan rolde yer alan aktör ise nefrete karşı duyulan nefrettir.

İnsan hem kendinden nefret eder hem de bu nefretten dolayı nefretten de nefret eder. İşte çıkmaz burada sahneye girer. İnsan kendinden nefret ettiğinde bunu dönüştürmek için gerçek koşulsuz sevgi gerekir ama kişi nefret dolu olduğu için o nefreti dönüştüreceksaf sevgiyi bulamaz, o saf sevgiyi kendi bünyesinden tedarik edemez. Zaten o saf sevgi olsaydı bu noktaya da gelemezdi insan.Böylece bir nefret çıkmazına girer. Nefret eder sonra da nefret ettiği için bundan da nefret eder ve bir kısır döngüye girer.

Hal böyle olunca insanın kendine karşı duyduğu hisler yıkıcı yönde gelişir. İnsan kendisiyle sürekli kavgalıdır. Gerek içsel gerekse dışsal beklentileri karşılayamadığındakendine kızar, suçlar, aşağılar, kötü hisseder, kendine küfreder, cezalandırır, kendinden intikam alır; kendine nazik, merhametli ve anlayışlı davranmaz. Çünkünefret her zaman nefretin hak edildiğini düşünür. Nefretin yüklü olduğu yerde nefret son derece doğal bir duygu olarak gelir. Bazen insanlaraptal, fanatik, despot, egoist, korkak, ikiyüzlü, midesiz, kibirli, açgözlü vb. insanlardan nefret eder ve onların bu nefreti hak ettiklerini düşünürler. Peki, ya o bahsi geçen aptal, egoist, korkak, açgözlü hepimizsek, o zaman ne olacak? O zaman hem kendimizden hem de herkesten nefret mi edeceğiz? Bu mantığa göre görünen bu. Hatta yapılabilecek tek hamle bu gibi görünecek. Başka ne olabilir ki? Egoiste, kötüye başka yapılacak bir şey mi var?

Bu hikâye çocuklukta başladı tabii. Çocukluktan beri gerek aile, gerek çevre ve toplum tarafından bir kıyım makinesinden geçen her birimiz kendimizin kötü, kusurlu, eksik olduğuna inandık.

Bir insanı kötülemek demek onun dolaylı olarak kendinden nefret etmesini sağlamak demektir. Kendinden nefret eden insan hiç kimseyi sevemez ve başkalarını sevmeyen insan varlığını başkalarıyla paylaşamaz ve paylaşmayan insan bencillikten kurtulamaz. İşte yüzyıllardır bencillikten kurtulamamanın nedeni budur! İnsanları kötülemek, aşağılamak, küçük düşürmek, isimler takmak, sövmek, dövmek, öldürmek vs. Tabii böyle bir muamele gören insan asla bencillikten kurtulamaz.

Bencillikten kurtulamayan insan kendinden nefret etmekten de kurtulamaz. Kendinden nefret eden insan asla kendini iyileştirme yolunu aramaz. Çünkü program kötüyü iyileştir demiyor, kötüyü ortadan kaldır, reddet, yok et diyor. Kendini sevmeyen kişi başkalarını da sevmez ve ne kendisinin ne de başkalarının iyiliğini umursar.

Birinci adımdakötü tanımlanır, kafaya yerleştirilir, kanıksanır ve kişi bunu iyice içselleştirir. İkinciadımda kötü düşmandır, olmamalıdır ve yok edilmelidir kodları iyice yüklenir. Bütün bu acımasızlık ve nefret eylemleri bu iki programlama etrafında döner.

Tüm bölünmeler, ötekileştirmeler, düşmanlaştırmalar, yıkımlar bu psikolojinin üzerine inşa edilir.

Savaşlara bakalım her zaman iki taraf birbirine düşmanlaşır ve sonra düşmanı yok etmek zaten olağan ve doğru olandır bu kodlara göre.

Bu çıkmazdan nasıl çıkabiliriz peki?

Düşmanlaştırma ve nefret psikolojisinden kabullenme psikolojisine geçerek.

İçindeki nefreti de, haini de, açgözlüyü de, egoisti de, bencili de, midesizi de, kibirliyi de, korkağı da, zayıfı da, kusurluyu da kabul et! İçinde ve dışında ne görürsen gör kabul et! Onları hor görme, kınama, düşmanlaştırma, kendinden dışarı atmaya, inkâr etmeye, dışlamaya çalışma. Çünkü böyle yaparak sadece kendini bölüp, yıkıma uğratıyorsun. Yani ne isen ona teslim ol!Aslında teslimiyet değişimin lokomotifidir. Zira teslimiyet olmadan hiçbir değişim gerçekleşemez. Birey kendini kabullenmezse değişerek gerçek kendi olamaz, sağlıklı hale gelemez.

İlk önce birey şu anda ne olduğunu tamamen kabullenmelidir. O yüzden idealler ve hayaller bir kenara bırakılmalıdır. Zira onlar sahte olduğu için yanıltıcıdır. Birey kendini “iyi” veya “kötü” etiketleri takmadan, haklı çıkarmadan, kılıf uydurmadan kabul etmelidir. Birey değişim için anın içinde yaşamalı ve ne olduğunu görmelidir, farkına varmalıdır. Birey şu anın gerçeğiyle yüzleşmeli ve onu kabullenmelidir. İnsan kendini ne şekilde bulduysa o şekilde kabul etmelidir. Bu gerçek teslimiyet yolunda atılan ilk adım olur. Hayat, insanı bir yerlere götürmüştür ve birey o yeri kabullenerek teslimiyete başlamalıdır. Herkeste açgözlülük var. Bunu inkâr eden daha da açgözlü olur. Ancak bunu kabullenen tok gözlülüğe bir adım atmış olur.

Peki, bu teslimiyete nasıl gelebiliriz? Ciddiyeti kırarak ve kahkaha atarak. Çünkü insan, yarına çıkacağının garantisi bile olmayan geçici yaşamda her şeyi çok ciddiye alırsa, kendini de ciddiye alır, nefreti de ciddiye alır, açgözlülüğü ve hainliği de çok ciddiye alır. Ciddiye alınca da yıkım kaçınılmazdır. Örneğin herkes rüyalar görür, rüyada olumlu hisler de olabilir, korkunç şeyler de. Gözler açıldığı anda ne deriz? “Aaa rüyaymış” der, geçer gideriz. İşte bu yaşam da somut bir rüyadır aslında. 30 sene,50 sene, 100 sene veya kimi için 7 gün süren bir rüyadır.  O yüzden ciddiyeti bırakmak en önemli anahtardır. Bunu yakalamak için ise değişim şarttır. Dünya Değişim Akademisi’nde sunulan “Kahkaha Sanatı” ile hem kendinize hem de her şeye gülmeyi öğrenebilir böylece hayattaki tüm nefreti ve kasveti dağıtabilirsiniz. Eğer kahkaha atmayı bilseydik şu an dünya bir cennet olurdu. Ama kahkaha atmayı unutmuşlar olarak savaşıyoruz, yakıyoruz, yıkıyoruz ve bindiğimiz dalı kesiyoruz. Hayat üzerinize geldiğinde bir kahkaha atın; zorluklar, acılar ve korkular cesaretini ve gücünü kaybedecektir.


Trakya Demokrat Gazetesi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
20 Kasım 2023 13:22
13 Kasım 2023 10:04