DEĞİŞİM NASIL OLACAK?

Son zamanlar özellikle gündemde olan ve her yerde duyduğumuz bir kelime var “Değişim”.

Herkes değişimden konuşuyor, olumsuz değişimlerden herkes şikâyet ediyor ve olumlu bir değişim isteği daha fazla zikrediliyor.

Peki, bu değişim nasıl olacak? Bu değişim nerede olmalı ve nereden başlamalı?

Genelde pek çok insan siyasi, ekonomik ve ideolojik değişimin olmasına odaklanmış durumda ve bizi bu mutsuzluktan çıkaracak olanın, bu tarz bir değişimden geçtiğine inanmakta.

Peki, bu gerçek mi?

Aslında bu insan evladının içinde bulunduğu bir yanılgı. İnsanlar hep isyan ediyorlar; parasızlıktan, fırsat eşitliği olamamasından, asgari ihtiyaçları karşılayamamaktan, eğitimin yeterli olmamasından, tabulardan, baskılardan vs.

İlk bakışta sanki bu şeyler istendiği gibi olursa işler yoluna girecek gibi bir algı oluşuyor. Ama gerçekten de girer mi?

Hep birileriyle kıyas halinde yaşıyoruz. O ülkede böyle, şurada böyle vs. Olaya yüzeyden değil biraz daha derinden bakalım. Elbette insanların temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor oluşu olumsuz bir durum.

Ama aranan huzur, sağlıklı yaşam ve mutluluk bunlarla mı ilintili? En zengin ve maddi anlamda en rahat ülkelerde insanlar sağlıklı, mutlu ve huzurlu mu?

Zenginler mutlu mu ve daha da önemlisi huzurlu mu?

Nereye giderseniz gidin, kime bakarsanız bakın eğer göz bozukluğu yoksa farklı ambalajların içinde aynı sahneye tanıklık edeceksiniz ki o sahne mutsuzluk, tatminsizlik, hastalıklar, sorunlar vs.

Zengin denilen, refahı yüksek denilen yerlerde de insanlar tatminsizlik içinde, hatta daha da fazla. Dünyanın her yerinde insanlar sorunlarla boğuşuyor. Dünyanın her yerinde uyuşturucu kullanımı, alkol kullanımı, sigara kullanımı, intiharlar, depresyonlar, hastalıklar, krizler artıyor. Demek ki aslında zihin hedef şaşırtıyor. Biz iyi anlamda değişimi dışsal, yüzelsel değişimlere endekslemiş durumdayız. Oysa işin iç yüzü tamamen farklı.

En başta şunu anlamamız gerek değişim dışarıdan tepemize düşecek bir olgu değil, dışarıda bir şey olacak ve her şey iyi olacak gibi bir olgu hiç değil.

Değişim tamamen bireysel bir olgu. İnsan kendi zihnini ve iç dünyasını değiştirmeli. Her ne kadar dış dünyada yaşıyor görünsek de aslında hepimiz kendi zihin dünyamızda yaşıyor, zihin dünyamızı okuyor, zihin dünyamızı dinliyoruz. Dış dünyanın gerçekliğinin zihin filtresinden geçtikten sonra girdiği şekil, tat ve dokuyu algılıyoruz. Dolayısıyla birey olarak siz orada bir şey değiştirmezseniz, nereye giderseniz gidin, hangi rolde olursanız olun ve nasıl imkânlarınız olursa olsun, içerde aldığınız tat değişmeyecek ve tatminsizlik bitmeyecek. O yüzden artık bu yanılgıdan uyanmak gerekiyor. Sizin mutluluğunuzu belirleyen unsur dış şartlar değil, iç şartlardır. Çünkü içeride sağlıklı bir bütünlük içinde olan insanı hiçbir şey mutsuz edemez ve içeride bütünlüğünü sağlamamış insanı da hiçbir şey mutlu edemez. Bunu görmek için sadece gözlerinizi açıp bakmak yeterli, bütün dünya bunun ispatıdır. Dünyada bir tane gerçek anlamda mutlu, tatmin insan bulunmamakta demek ki bir dünya kanıtımız var.

İşte buradan da anlıyoruz ki başlamamız gereken nokta kendimiziz. Değişmesi gereken aynada görülenin ta kendisi. Peki, bunu nasıl yapabiliriz? Değişimin sloganı “Değişim Nefesle Başlar.”  İnsan önce hayati ve temel fonksiyonlarını düzenlemelidir. Çünkü temel fonksiyonların bile doğru olmadığı bir insan yapısında gerisinin gelmesi olası değildir. Ayrıca şu da var ki zihin insanın hayatını yöneten bir efendi gibidir ve zihne direk hiçbir şey yapamazsınız. Ama zihnin de bir efendisi vardır o da nefestir. İşte nefes ipiyle zihni dizginleyebilir ve ona müdahale edebiliriz. Bunun için de gereken donanım, bilgi ve teknikleri Dünya Değişim Akademisi’nde bulabilir, değişime ihtiyaç duyduğunuz her noktada ihtiyacınız olan bilgi ve teknikleri öğrenebilirsiniz.

Böylece gerçek bir değişime imza atabiliriz. Aksi halde yüzeydeki değişimler içerdeki mutsuzluğa ve doyumsuzluğa dokunamayacak ve ona erişip onu gideremeyecek.

O yüzden diyoruz ki:

“KENDİNİ DEĞİŞTİR, DÜNYAN DEĞİŞSİN; DÜNYANI DEĞİŞTİR, DÜNYA DEĞİŞSİN!”