Dolar 32,2107
Euro 34,8044
Altın 2.429,13
BİST 10.158,35
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Tekirdağ 17°C
Az Bulutlu
Tekirdağ
17°C
Az Bulutlu
Sal 18°C
Çar 18°C
Per 19°C
Cum 21°C

Belediye otobüsündeki insanlık halleri

24 Haziran 2023 09:53
A+
A-

Evin önünden geçen ana caddedeki durakta belediye otobüsüne bindim. Çarşıya gidip bir iki, işimi hallettikten sonra dönecektim. Saat tam öğle vakti, hava sıcaktı. Neyse ki otobüsün kliması çalışıyordu. Ancak içerisi tıklım tıklımdı.

O gün Perşembe Pazarı açık olduğundan birçok kişi evinin sebze-meyve ihtiyacını karşılamak için o yöne gidiyordu.

Aslında her mahallede semt pazarı var ama Perşembe Pazarı en geniş kapsamlısı olduğundan çoğu kişi orayı tercih ediyor. Ancak çok yaşlı ve neredeyse güçlükle yürüyen kadın ya da erkeklerin de pazar arabalarını alıp, ta oralardan semt pazarına gelip gitmesine bir anlam veremiyorum. Galiba canları biraz da gezmek istiyor. Çünkü otobüste bile sohbet muhabbet gırla gidiyor.

Bir de altmış beş yaş üstündekilerin evde sıkıldıkları için ücretsiz yararlandıkları belediye otobüsleriyle şehir seyahati yapmaları var ki, zaman zaman bir bakıyorum otobüsün içi tamamen yaşlı vatandaş dolu. İçinde bulunduğum otobüste de yaşlı insan sayısı oldukça fazlaydı.

Durağa yaklaştığında sürücünün arka kapıyı işaret ettiğini görmüştüm. Bu içeri dolu, ön kapıdan binemezsin demekti. Zaten ön kapıyı açmadı. Durakta benim gibi bekleyen, biri pazar arabalı yaşlı bir kadın olmak üzere birkaç kişi daha vardı. Ancak arka kapının önünde yalnızca bir kişinin sığabileceği kadar bir boşluk olduğundan, ben bindikten sonra sürücü kapıyı kapattı. Başka kimse binemedi.

Kapının önündeki iki kadının arasında, sırtımı kapıya vermiş dimdik duruyordum. Sağ tarafımdaki kadın ön tarafa doğru yüksek sesle konuştu. Sözü otobüs şoförüneydi; “Birkaç kişi daha alırsan, burada tost olacağız. Başka kimseyi alma artık.”

Yolculardan kimse inmek için düğmeye basmadığı için şoför bir durağı pas geçti ancak Adliye’nin önündeki durakta iki kişi el kaldırdı. Görünüşte bir kişinin bile sığamayacağı otobüs, durağa yanaşıp durdu. Arka kapı açıldı. Bir kadınla, bir erkek binmek için otobüse doğru yürüdü.

İkisi de yaşlıydı. Adam güçlükle yürüyordu. Kadın, adamın kolundan tutmuştu. Az önce sürücüye “başka kimseyi alma” diyen kadın homurdandı. Ancak ben bir adım ortaya doğru ilerleyip, kapı önünde biraz boşluk oluşturunca ses çıkarmadı, ötekiler de biraz yerleşince yaşlı karı-koca zor bela bindi. Kapı kapandı.

Kapının tam orta yerinde yaşlı adam, yanında eşi, onun yanında genç bir kız, sol tarafta da homurdanıp duran kadın vardı.

Yaşlı adamın eşi, homurdanan kadına, “vır vır edip durma. Senin olduğu kadar, bizim de bu otobüsü kullanma hakkımız var” dedi. Homurdanan kadın, “ben bir şey demiyorum ki” diye karşılık verdi. Tartışma çıksın istemiyordu.

Araya girip, “önemli değil teyze. Az sonra inen olur, amcayı oturturuz” dedim. Bir durak geçtik. Yaşlı adamın dizlerinin dermanı kesildi. Yere çöktüm çökecek gibi duruyordu. Genç kız yana kaydı, adam sırtını kapının yanındaki cam bölmeye dayadı.

Az önce “otobüs dolu, kimse binmesin” diyen kadın, yaşlı adamın halini görünce suçluluk hissine kapılmış olmalı ki, iki koltuk önde, annesinin yanında oturan çocuğu işaret edip, “çocuk kalksın da, amca otursun, yazık, ayakta duramıyor” dedi. Ancak yaşlı adamın oraya kadar ilerlemesi pek mümkün değildi. Bu teklifi havada kaldı.

İyilik meleği rolüne soyunan kadın bu kez arka tarafa dönüp, yaşlı adamın hemen arkasındaki koltukta oturan ortaokul talebesine göz dikti. On beş, on altı yaşlarındaki genç elindeki cep telefonuyla oynuyordu. Sağ kulağında kulaklık, gözünde güneş gözlüğü vardı.

Kadın, gence, “kalk da, amca otursun. Sen gençsin, bak, adam hem yaşlı hem de hasta. Ayakta duracak hali yok” dedi.

Herkes, gencin yerinden kalkmasını beklerken, o tam tersi bir tepki verdi ve “neden ben kalkıyorum ki, başkası kalksın” dedi. O bölümdeki yolcuların hemen hemen tamamı yaşlı kişilerdi.

Kadın, “ayıp, ayıp… Senin, daha kimse söylemeden kalkıp, yerini vermen gerekirken, söylediğine bak” diyerek, tepki gösterdi. Bir, iki kişi daha gençten yana ayıplar bakış fırlattı.

Genç kendine gösterilen tepkileri, tıpkı voleybol topu gibi aynen iade edip, “ben, bu otobüse binmek için para veriyorum, o vermiyor” dedi.

Özrü kabahatinden büyük olmuştu. Dayanamadım, “para meselesi değil koçum, saygı meselesi bu” dedim, alçak ama sert bir sesle.

Yüzüme bakmadan, “ben saygısızım” diye karşılık verdi. Böyle cevap veren birine ne denilebilirdi ki… Herhalde bir sorunu var diye düşünüp, uzatmadım.

Yaşlı adamın dizleri biraz daha büküldü. Eşine, nereye gittiklerini sordum. Söyledi. Yolları benden uzundu. “Keşke bu havada dışarı çıkmasaydınız. Amcanın durumu iyi değil” dedim.

“Alzaymır” dedi, kadın. “Adliyede biraz işimiz vardı, mecburen çıkmak zorunda kaldık.”

Bir sonraki durakta inenler oldu, düşmesin diye kolundan kavradığım yaşlı adam ve eşini benden yana biraz daha yaklaştırıp, inenlere yol vermelerini sağladım. Ardından boşalan iki koltuktan birine yaşlı adamı oturttum, yanına da eşi oturdu. “Allah razı olsun” dedi, kadın.

Bu arada diğer inenlerle birlikte yaşlı adama koltuğunu vermeyen genç de inmişti. Bir durak sonra da ben indim. Şehrin kalabalığına karışırken, kendi kendime “vay gençlik, vay” diye söylendim.

 


Trakya Demokrat Gazetesi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR