BİR HARABENİN ÖNÜNDEN GEÇERKEN!
Cadde kenarında eski bir ev. Ev demek doğru olmaz, bir harabe. Ama bir zamanlar evmiş. Miadını dolduralı çok olmuş.
Duvarlarının yarısı yıkılmış, yarısı da yıkılmak üzere. Çatısı yer yer çökmüş. Belki bu kış fazla kar yağarsa hepten çöker. Ya da fırtına alır atar caddenin orta yerine. Hatta evi sağlammış gibi gösteren ama üflesen yıkılacak gibi duran baca da gider birlikte.
Ne kapı var ne pencere. Evsizlere bile mekan olamayacak kadar metruk.
Tam da cadde kenarında. Önünde kaldırım bile yok.
Az ötesine bir kamyonet park etmiş. Kamyonetin caddeye bakan sol tarafında bir adam yürüyor, harabeye doğru. Birkaç adım sonra harabe binanın önünden geçecek. Belli olmaz, kısmet bu, tam adam geçerken bina yıkılıverir üzerine, altında kalır, çıkar canı ya da yaralanır durduk yere.
Belki da bacadan bir tuğla kopar, tam da kafasına denk gelir. Dedim ya kısmet bu; kiremit ya da tahta parçası bile düşse yaralar insanı.
Cadde; öyle saatte bir aracın gelip geçtiği bir yer değil. Otobüsler, taksiler, özel otomobiller kullanıyor bu yolu. Yayalar gelip gidiyor devamlı. İşlek bir yol yani. Mahallenin ortasında.
Az önce ben de geçtim harabenin önünden. Tam önünden değil ama. Duvarlardaki çatlağı görünce ne olur ne olmaz deyip, yolun karşı tarafına yürüdüm. O kısmetli adam ben olmamak için.
Sonra da durdum fotoğrafını çektim. Bugün var, yarın yok birinin son hatırası olsun der gibi.
Hemen yanında eski bir bina daha var, iki katlı. Ama bu birkaç yaş daha genç. İkisi de cadde kenarında. İkisi de tek edilmiş. Sahipsiz. Sahipli ama sahipsiz. Eskidiği için kullanılmıyor elbette. Ama gitti gider ikisi de. Ayakta duracak hali kalmayan pirifaniler gibi.
Restore mi edilecek, kendiliklerinden yıkılmaları mı bekleniyor, bilemiyorum. SİT alanı desem tarihi esere hiç benzemiyorlar. Etraflarında koruma amaçlı ya da önlem olarak hiçbir şey yok. Vardır bir hikmeti mutlaka. Ama tehlikeli mi tehlikeliler.
Kısmet kime çıkar belli olmaz. Ya bir araç ya da bir insan. Kadın, erkek, yaşlı genç fark etmez. Yıkılıverir üstlerine. Allah korusun.
Ve şehrin birçok yerinde bunlar gibi onlarcası var. Kiminin çatısı yok, kiminin duvarı, kimisi de yerle bir olmuş, moloz yığınına dönmüş.
Harabe dolu her taraf. Yakışmıyor şehre, yakışmıyor bulunduğu yere. Ve de giderek daha da tehlikeli oluyorlar!
Burası bir büyük şehir. Burası binlerce insanın yaşadığı modern bir kent.
Burası Tekirdağ…
***
“Eleştiriyi kabul etmeyen, başarısına inandıracak kimseyi bulamaz…”
Trakya Demokrat Gazetesi sitesinden daha fazla şey keşfedin
Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.