Kendimize sormamız gerekmez mi?
Bazen düşünüyorum; şu güzel ülkemizde kimselere muhtaç olmadan, mutlu yaşayabilmek, gezip tozmak, gülüp eğlenmek için ne kadar çok imkan var.
Bunu düşünürken kendimizi, sahip olduğumuz doğal değerler ve insan potansiyelinin yarısına bile sahip olmadan, eğitimde, sağlıkta, ekonomide bizden fersah fersah ileride giden ülkelerle kıyaslıyorum.
Sonra soruyorum kendime; bizde eksik olan ne? diye.
Aslında bizde eksik olan yok, fazla var.
Ülkemizin üç yanı denizlerle kaplı. Ama biz istediğimiz kadar balık ve diğer su ürünlerini tüketemiyoruz. Ekmek arası dondurulmuş ithal balığı yiyebilmek için bile vereceğimiz parayı hesap ediyoruz.
Göllerimiz var, nehirlerimiz var, dağlarımız, ormanlarımız, çayırlarımız var. Ama otla, samanla beslenen hayvanların sütünü istediğimiz kadar içemiyor, etini yiyemiyoruz.
Bahçelerimiz, bağlarımız, tarlalarımız var, uçsuz bucaksız. Nohudu, mercimeği, fasulyeyi alabilmek için market reyonlarındaki fiyat etiketlerini inceliyor, en ucuzunu bulmaya çalışıyoruz.
Manavdaki pazardaki meyve ve sebzenin yanına yaklaşamayıp, yemesek de olur deyip geçiyoruz.
Ayçiçeği tarlaları, zeytin bahçelerimiz dönüm dönüm, yağını yemeğe damlaları sayarak döküyoruz.
Her konuşmamızda övünüyoruz; nüfusumuz seksen beş milyona dayandı diye.
Okumuş insanımız var, aydınımız var, doktorumuz, mühendisimiz, bilim insanımız var. Fabrikalarda, sanayi sitelerinde, çarşıda, pazarda, alışveriş merkezlerinde çalışacak milyonlarca genç insanımız var.
Ancak, iş bulabilmek için sınavdan sınava koşuyor, asgari ücretle çalışmak için bile bir yere kapak atamıyoruz.
Yer altında madenlerimiz, üstünde ekilip biçilecek toprağımız var. Kimselere el avuç açmadan yaşayabileceğimiz malımız, mülkümüz, her şeyi yapabilecek zekamız aklımız, enerjimiz var.
Biz de her şeyin, herkesten daha fazlası var.
Ama tüm bu sıkıntıları yaşadığımıza göre, demek ki bir sorun var.
Ne?
Bir nedeni olmalı tüm bunların…
Yaş kemale erince, “geldik, gidiyoruz, kalanlara selam olsun” demek kolay. İnsanın kendi kendine sorması gerekmez mi; “niye geldin, bu güne kadar ne yaptın, geride ne bırakıyorsun, nasıl yaşadın, kimlere faydan oldu, memleketin için, insanlık için, kendin için ne yaptın?” diye.
Mutlu olmak, rahat yaşamak, hayatın tadını almak için her şey var bizim ülkemizde. Hem de çok fazla. Bakarsak görürüz. Görebilirsek anlarız. Anlayabilirsek de belki kendi kendimize sorarız, “bizde fazlasıyla olup da yarısının yarısına sahip olmayan ülkelerde yaşayanlar neden daha mutlu?” diye.
Tabii hayatı ve kendimizi sorgulamasını öğrenmişsek.
Trakya Demokrat Gazetesi sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.