Selam vermeyi hak etmeyenler
Bana göre bu dünyada yüzüne bakılmaması, selam bile verilmemesi gereken kişilerin başında iyi gün dostları geliyor.
Adlarını anmamak bile en doğru hareket olur.
Neden mi?
Düşünün bir kere, hayatınız hiçbir sorunla karşılaşmadan geçip gidiyor. Kazancınız yerinde, işiniz, aşınız var. Kimseye muhtaç değilsiniz… Kısacası mutlusunuz, yüzünüz gülüyor.
Bekarsanız, arkadaşlarınızla gezip tozuyorsunuz, sevgiliniz varsa onunla takılıp, hayatın keyfini çıkarıyor, belki de gelecek planları yapıyorsunuz.
Evliyseniz ya da yaşamınızı karşı cinsten biriyle paylaşıyorsanız, çocuklarınız da varsa; eş, dost, akraba konu komşu, iş arkadaşı hep hayatınızın bir parçası olmuş, gelecek kaygısı duymadan günlerinizi geçiriyorsunuz.
Hani derler ya “dünya sana güzel” diye, aynen öyle.
Ama bazen her ne olursa oluyor, bir şeyler ters gidiyor ya çalıştığınız işinizden oluyorsunuz ya da kendi iş yeriniz de ekonomik sıkıntılar yaşayıp, iflas ediyorsunuz.
Belki de aile düzeniniz bozuluyor. Eşinizle anlaşamıyorsunuz. Evinizi, yollarınızı ayırmak zorunda kalıyorsunuz.
Dahası başa türlü türlü olaylar geliyor, maddi sıkıntıya düşüyor, elinizde avucunuzda ne varsa kaybediyorsunuz.
Moraliniz bozuk, hayatın keyfi kaçmış, yediğiniz içtiğinizden zevk almayıp, “batsın bu dünya” diyorsunuz.
“Denize düşen, yılana sarılırmış.”
Sizi düştüğünüz çukurdan çekip çıkarması için bir dost eli bekliyor, en azından moral verecek bir çift söz duymak, samimi bakan gözler görmek istiyorsunuz.
Ama yok…!
Allah için, ilaç niyetine size “nasılsın?” diye soracak hiç kimse yok.
Var da yok yani…
Herkes tiyatro izler gibi sizin yaşadıklarınızı izliyor.
“Herkes” dediğim; o güne kadar hayatınıza dahi girmemiş, tanımadığınız insanlardan söz etmiyorum.
İyi günlerinizde hep yanınızda olmuş, gülmelerinizi, eğlenmelerinizi, dost meclisini, yeme içme sofralarını paylaşmış, iyi günde de kötü günde de her zaman yanınızda olacakmış hissi verenler, “her ne olursa olsun yanındayım”, “bu hayatta hiçbir şeyden korkma, yürü, ben arkandayım” diyenlerden bahsediyorum.
Sağınıza bakıyorsunuz yoklar, solunuza bakıyorsunuz yoklar. Önünüz, arkanız boş, dımdızlak ortada, yapayalnız kalmışsınız.
İşte o zaman, ömrünün sonuna geldiğinde hayatın gerçeklerini ancak kabul edip, emek verdiği bazı insanların ne kadar nankör olduğunu görüp, kabul eden rahmetli annem gibi “vay beee!” dersiniz.
Ancak iş işten geçmiş, “keşkeler” kelebek olma yolunda ilerleyen tırtıl katarı gibi art arda dizilmişlerdir.
O zaman anlarsınız gerçek dost ne demek, iki yüzlü, iyi gün dostu ne demek!
Varlığında yanından ayrılmayan, yokluğunda toz olup gidenler, selam vermeyi bile hak etmeyenlerdir.
Trakya Demokrat Gazetesi sitesinden daha fazla şey keşfedin
Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.