Dolar 32,2151
Euro 34,7347
Altın 2.431,66
BİST 10.179,38
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Tekirdağ 17°C
Az Bulutlu
Tekirdağ
17°C
Az Bulutlu
Sal 18°C
Çar 18°C
Per 19°C
Cum 21°C

24 Temmuz ve “otosansür”

22 Temmuz 2023 10:58 | Son Güncellenme: 23 Temmuz 2023 15:09
A+
A-

“Yerin kulağı var” atasözünün gerçekte ne anlama geldiğini hiç düşündünüz mü? Mecazi bir anlam taşıyan bu söz hiçbir şeyin gizli kalmayacağını, kapalı kapılar ardında konuşulan, gizlenen her şeyin bir gün açığa çıkacağını ifade eder.

Gerçekten de sonsuza kadar içimizde saklayacağımızı düşündüğümüz, hiç kimseyle paylaşmayacağımıza karar verdiğimiz bir şeyi bile zaman gelip, kendimiz başkalarıyla paylaşmış, daha fazla kişinin duyup, bilmesini sağladığımız olmuştur.

Demek ki zaman insanları ve olayları değiştirdiği gibi, bakış açılarında da değişiklik yapıp, “asla olmayacak” dediğimizi olduruyor, “asla yapmayacağım” dediğimizi yaptırıyor.

Peki, “yerin kulağı var” atasözüyle bunun ne bağlantısı var?” diye soracak olursanız, elbette var.

Çünkü bu söz, aynı zamanda insanın içindeki korkuyu, kaygıyı, psikolojik baskıyı anlatıyor.

“Aman kimse duymasın!”, “Aman kimseye söyleme!”, “Uluorta anlatma ki, başımız belaya girmesin!” ya da “böyle yazarsan sorun çıkar”, “bu yazdıkların farklı anlaşılabilir, bu cümleleri çıkar istersen…” gibi sözleri, gazetecilik hayatımda defalarca duymuşumdur. Nedeni de “aman başımız derde girmesin” korkusu ve kaygısıdır.

İnsanın başı kiminle ya da neyle derde girer?

Öncelikle yasalara ters bir hareket, söz, yazı ve görsel, kişinin mahkemeye çıkıp, yargıca hesap vermesine neden olabilir.

Ayrıca insan haklarına uymamak, hayvanlara eziyet etmek, doğayı tahrip etmek, çevreyi kirletmek de yasalara göre suçtur.

Tabii ki başkalarına karşı işlenen her türlü suçun hesabı da yasalar önünde mutlaka sorulup, cezası neyse verilir.

Ama insanların kendi aralarında konuşmaya, hiç suç unsuru taşımadığı halde yazmaya korktuğu, hatta hatta bir kitabı veya gazeteyi bile okumaya çekindiği bir durum ne olabilir sizce?

Bunun adı “otosansürdür.”

Evet, gazetecilikte çok fazla önümüze çıkan sansür olayının bir de görünmeyip, hissedilen şekli vardır. İşte ona otosansür denir ki, yalnızca basın dünyasında değil, insanlar arasındaki her türlü iletişim ve ilişkide de görülebilir.

Kişi başkalarının hassasiyetlerine saygı göstererek bazı şeyleri yazmak ve söylemekten vazgeçebilir. Herhangi bir kurumun baskısı ya da engellemesi olmadan kendine göre bir nedenle çizmek istediği bir karikatürü, yapmak istediği bir sanat eserini yapmaktan vazgeçebilir. Yani kendi kendine otosansür uygulayabilir.

Tabii bunun yanında bir de sansür olayı var. Onu zaten herkes biliyor.

24 Temmuz ülkemizde sansürün kaldırıldığı gündür. 1908 yılında alınan bir kararla sansürün kaldırılması olayı “Basın Bayramı” olarak kutlanır.

Ancak otosansürün olduğu yerde sansür olsa ne olur, olmasa ne olur?

Basın bayramlarının gerçek anlamda kutlandığı günlerin özlemiyle, meslektaşlarıma sevgilerimi yolluyorum…


Trakya Demokrat Gazetesi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR