Dolar 32,2076
Euro 34,7398
Altın 2.434,12
BİST 10.219,99
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Tekirdağ 17°C
Az Bulutlu
Tekirdağ
17°C
Az Bulutlu
Sal 18°C
Çar 18°C
Per 19°C
Cum 21°C

BEKÇİ MAHMUT (lll.Bölüm)

17 Ağustos 2023 13:38
A+
A-

Hırsızın söyledikleri bekçiyi kızdırmıştı, üzerine yürüyüp, “Namussuz herif! Portakalı satıp, kazanacağınız paradan bana da komisyon vermeyi teklif ettiğinizi neden söylemiyorsun? Erkek ol biraz”, dedi.

Hırsız, pişkin davranıp, “Tamam, ama biz sevap kazanalım, sen de bizim üzerimizden sevap kazanırsın diye düşündük. Kötü mü ettik? Sen iyi niyetli değilsin ki… Herkesi hırsız sanıyorsun.”

Bekçi ne diyeceğini şaşırmıştı. Adamlar beş kişiydi, kendisi ise tek. Yaşanan olayın doğrusunu yalnızca kendisi biliyordu ama çoğunluk onlardaydı.

“Ya tabancalar?” diye sordu ifadeyi alan polis.

“Tabancalar bize ait değil”, diye karşılık verdi, hırsızlardan biri. “Bekçilerin hem tüfeği hem de tabancası vardı. Hatta biz portakalları bırakıp gitmek istediğimiz halde, bu bekçi kasten ateş edip, arkadaşımızı vurdu. Yaşanan itiş kakış sırasında da düşüp, başını taşa çarptı.”

Verilen ifadelere göre olay Bekçi Mahmut’un aleyhine gelişiyordu. Hırsızlar konuştukça, Bekçi Mahmut’un yüzü renkten renge giriyor, ne söyleyeceğini bilemiyordu. Adamlar yalan üretme makinesi gibiydi.

Hatta birinin; “Biz bir çuval kadar portakal toplamış, gidiyorduk, bu bekçi arkadaş geldi ve ‘isterseniz kamyoneti doldurun. Satınca parasını kırışırız’ dedi. Ama biz namuslu insanlarız, ona uymadık”, demesi, Bekçi Mahmut’un tepesini attırdı.

Adamın yakasına yapışıp, yumruğu suratına indirecekken, yanında duran polis elini havada yakaladı. Ve, Mahmut’a, “Dur bakalım hemşerim. Zaten yapacağını yapmışsın, bir de karakolda olay çıkarma. Baksana bütün olay senin başının altından çıkmış. Ekmeğini yediğin adama ihanet etmeye utanmıyor musun?” dedi.

Bekçi, patronuna döndü, ‘sen bir şeyler söyle bari. Benim böyle biri olmadığımı anlat’ der gibi baktı. Ancak o da, hırsızların söylediğine inanmış görünüyordu. Kendisine hiç iyi gözle bakmıyordu.

Arkadaşları kendisini iyi tanıyordu. Böyle bir şey yapmayacağını biliyorlardı. Ama nedense onlar da öfkeliydi. Başlarının belaya girmesinden kendisini sorumlu tutuyorlardı.

İfadeler alındı. Polislerden biri; “Yarın mahkemeye çıkacaksınız, içeri buyurun”, dedi.

İçeri dediği yer nezarethaneydi. Bekçileri nezarete atıp, hırsızları ertesi gün mahkemeye gelmek üzere serbest bıraktılar.

Hırsızlar, bekçilerden şikayetçi olmuştu. Bekçilerin işlediği iddia edilen suçlar; adam yaralamak, zorla alıkoymak, namuslu vatandaşa hırsız muamelesi yapıp, silah kullanarak etkisiz hale getirmekti. Hatta karakol amiri Bekçi Mahmut’a çıkışıp, “Bu adamların hırsız olduğunu iddia ediyorsun. Peki, neden polise haber vermek yerine, kendin yakalamaya çalıştın? Biz burada eşekbaşı mıyız?” demişti.

Bekçi Mahmut, nezarette arkadaşlarının yüzüne bakamıyordu.

Sabahı nasıl ettiklerini bilemiyorlardı. Hatta gece bir ara aşırı alkol alıp, çevreyi rahatsız eden iki kişiyi de yanlarına koyunca, bir odada tıklım tıklım sabahı etmişlerdi. Sarhoşların ortalık yere kusması da olaya tuz biber ekmişti.

Öğleye doğru mahkemeye çıkarıldılar. Hepsinin morali sıfırdı. Bekçi Mahmut, kendi kendine konuşup; “Adamlar senden baskın çıktı. Şimdi çık işin içinden çıkabilirsen” dedi.

Mahkemede hakim ilk soruyu Bekçi Mahmut’a sordu. Yaralı hırsızı gösterip, “Söyle bakalım bekçi efendi, neden vurdun bu adamı?” dedi.

Bekçi Mahmut zaten doluydu. Hakimin suçlar gibi konuşması gücüne gitmişti. Gözlerinden yaşlar sicim gibi akmaya başladı. Bu durum hesapta yoktu. Mahkeme salonundaki herkes duygulandı. Kimseden çıt çıkmıyordu. Sessizliği hakim bozdu; “Bırak şimdi ağlayıp sızlamayı. ‘Bu adamı neden vurdun?’ diye sordum” dedi.

Bekçi Mahmut eğik duran başını kaldırdı. Kısık bir sesle; “Ben vurmadım efendim. Nasıl vurulduğunu da bilmiyorum. Görmedim. Yalnızca onlarla konuşurken gözümün karardığını ve yere yığıldığımı hatırlıyorum” dedi.

“Ama bu adamlar ifadelerinde onu, senin vurduğunu söylemişler. Ayrıca onlara portakalların hepsini toplayıp, satmayı teklif etmişsin.

(Devam edecek)

 


Trakya Demokrat Gazetesi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR