Dolar 32,2673
Euro 34,7973
Altın 2.458,25
BİST 10.264,53
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Tekirdağ 19°C
Az Bulutlu
Tekirdağ
19°C
Az Bulutlu
Cts 21°C
Paz 17°C
Pts 18°C
Sal 19°C

BEKLENTİLERDEN ÖZGÜRLÜK…

29 Eylül 2023 12:04 | Son Güncellenme: 29 Eylül 2023 12:09
A+
A-

Bir selamı bile borç olarak verdiğinizi fark ettiniz mi hiç ya da size selam veren kişinin bunu sizden selam almak için verdiğini?

İşte hayatımızın durduğu nokta tam da burası. Bir selamı bile beklentisizce veremediğimiz ve alamadığımız bir hayatın tam ortasındayız. Haniboğazına kadar batmış derler ya bazen, biz ise beklentilerle tamamen kaplanmış haldeyiz.

Bunu anlamanız zor da değil. Birine selam verince içgüdüsel olarak karşıdaki kişiye bakıyorsunuz ve eğer sizi görmezse veya selam vermezse içinizde bir bozulma ve boşluk oluyor. Sonra zihin hemen diyor ki “Bu ne biçim insan bir selam bile vermiyor!”. Ya da kişiyi başka bir zaman görünce o günün kırıklığını hemen çıkarıp koyuyorsunuz önüne “Ya geçen gün sana selam verdim, görmedin bile!”.

Kısacası bir selamın bile bedavaya verilemediği günlerdeyiz. Hal böyleyken hayat örgüsünde hayal kırıklığı motifleri de kaçınılmaz oluyor.

Hayatımızın bir ağ gibi sadece beklentilerden örüldüğünü söylersek tam isabet olur aslında.

Peki, siz tüm hayatınızın sadece beklentiden ibaret olduğunun farkında mısınız? Bedensel, zihinsel, duygusal ve egosal, tüm insan yapısının tamamen bir bekleme mekanizmasından ibaret olduğunu fark ettiniz mi hiç?

Akciğerleriniz sürekli oksijen bekler, hücreleriniz oksijen ve glikoz bekler, beden su, gıda vs. bekler, gözler görüntü bekler, kulaklar ses bekler, ten temas bekler, zihinkendi malzemesini bekler, duygular ilgi ve karşılık bekler ve nihayetinde ego “ben merkezim, her şey benim içindir ve bana aittir” algısını yaşatacak deneyimler bekler.

Hal böyleyken hayata bir tanım kondursak o ne olurdu? Beklemek, beklemek, beklemek ve beklemek.. Hayat bir nevi bekleme oyunu gibi. Farkında olun ya da olmayın rüyalarda bile beklentiler peşimizi bırakmaz.

Sokağa çıktığınızda görmek istediğiniz belli bir format vardır, kulaklarınızın duymak istediği belli tınılar vardır, dilinizin tatmak istediği belli tatlar vardır, hayatınızdaki insanlarda görmeyi istediğiniz sayısız hal vardır, aynaya baktığınızda görmek istediğiniz bir görüntü vardır. Peki, bu durum bize neyi getirir? Hayal kırıklığı, acı, mutsuzluk, tatminsizlik, nankörlük, hainlik, düşmanlık, öfke, nefret, şiddet, vahşet ve devamı. Çünkü yaşam kitabında negatif olayların yazıldığı bölümlerin bir önceki satırında her zaman beklentinin boşa çıktığı yazar. Herkes kendine göre bir şeyler bekler. İnsanların, seslerin, renklerin, biçimlerin vs. sizin kendi kriterlerinize göre görmek istediğiniz bir halleri mevcut. Ama olaylar sizin beklenti çerçevenizin dışına çıkarsa işte orada bünye arıza verir:“Aaaabak bu olmadı!”.

O anda beklenti kırılır ve tam da o kırıldığı noktada bir acı peydah olur. O acının sonucu da bir bozulma gerçekleşir. İşte o bozulmanın tadı öfkedir, nefrettir, intikamdır, küskünlüktür, içerlemedir, tatminsizliktir vs.

Farkında bile değiliz ama bir suyu içerken bile ona dair beklentiler içindeyizdir. Hava durumundan beklentimiz vardır. Çiçeklerden hatta uçan kuştan bile bir beklentimiz vardır; içeri bir mercek tutarsanız,bunu kolaylıkla görebilirsiniz. Yağmur yağar, yağmur dursun diye bekleriz, sıcak olur serinliği bekleriz, soğuk olur sıcağı bekleriz. Bir fedakârlık yaparız ve karşılığında bir memnuniyet ve şükran bekleriz.

Örneğin bir insanı sözüm ona severken aslında biz o insanı değil, o insanda karşılanan beklentilerimizi severiz. Karşıdaki kişide beklentilerimiz ne kadar çok karşılık bulursa da o kadar çok “severiz!”. Ama bir an o kişide beklentilerimizle çelişen bir şey görürsek onu anında aforoz ederiz. Örneğin biz insanlarda kibarlığı görmeyi umuyoruzdur ama kabalık görürsek o zaman o kişi sevgimizden dışlanır. Umurunuzda olan karşıdaki değildir, sizin ne beklediğiniz ve beklentilerin ne ölçüde karşılanabildiğidir. Bu gidişatın içinde de en önemli şeyden mahrum kalırız ki o da gerçek sevgidir. Kendinizi gözlemleyin karşınızdaki insanı her ne olursa olsun sevmeye devam edebilir miydiniz? Ya da sizi sevdiğine inandığınız insanlar tamamen olduğunuz gibi olsaydınız ve her şeyinizi ortaya koysaydınız hala sizi sevebilirler miydi? Göreceksiniz ki bu iki sorunun cevabı da “hayır”. Bu “hayır” pek de hayırlara vesile olmuyor tabii.J Çünkü sizin sevginiz veya size duyulan sevgi aşil topuğundan vurulduğunda, o sevgi kendini mezarlıkta buluyor. Aşil’in hikâyesini bilir misiniz? Su tanrıçası Thetis ile Kral Peleus’un oğludur Aşil.  Thetis, oğlu Aşil’i kutsal nehir Styx’te yıkarken ölümsüz kılmak için topuğundan tutarak suya daldırır. Bu nehrin suları yenilmezlik ve ölümsüzlük vererek kişiyi yenilmez ve ölümsüz yapar. Nehrin kutsal sularında yıkanan Aşil’e kılıç işlemez. Yani vücudu ölümsüz hale gelir. Sadece bir yer hariç.Aşil sadece topuğundan vurularak öldürülebilir. İşte hayatımızdaki tüm beklentiler bizim için aşilin topuğudur. Yani sadece oradan yıkılabilir, bozulabiliriz. Hepimiz bozulmaz, değişmez bir sevgi ararız hâlbuki. Peki, var mı öyle bir şey? Evet var. O beklenti ağının dışında var olan bir hal var. Ama o hal, beklentiler buharlaşınca kendini gösterir.

Şöyle bir hayal edin eğer tüm insanlık beklentilerden özgür olsaydı ne olurdu? Savaş, acı, şiddet, nefret, öfke, tatminsizlik, hainlik imkânsız olurdu. Herkes de bunu istemiyor mu öyle ya da böyle? O zaman şuradan başlayalım. Oturup 8 milyarın içindeki beklentileri hokus pokus yapıp buharlaştıramayız ama kendi beklentilerimizi buharlaştırmak kendi elimizde. Bunu dış dünyada yapamasak bile iç dünyada yapabiliriz. Bu arada söylemeden geçmeyelim burada minik bir tuzak daha bekliyor bizleri, o da “beklentisiz olma beklentisi”. İnsan uyanıp, beklentilerin her şeyi bozan unsur olduğunu fark edince, yine aynı tuzağa düşebiliyor. Beklentileri reddedip, beklentisiz olma hırsına sahip olarak günün sonunda kendisini yine aynı noktada buluyor. O yüzden buna da dikkat etmekte fayda var.

Beklentilerden nasıl özgür olacağımız konusuna gelirsek, bu suni çabalarla ulaşılması imkânsız olan bir haldir. Çünkü o zaman sadece kendinizi kandırırsınız. Yani beklentileri bastırırsınız, içinizde hala beklenti vardır ama yok gibi davranırsınız. Onları görmezden gelirsiniz ki bu da farklı arızalara ve bölünmelere neden olacaktır. Bu noktada çıkış kapısı değişim ve tekâmüldür. Dünya Değişim Akademisi’nde sunulan “Beklentisiz Olma Sanatı Değişim Programı” ile beklentileri buharlaştırma işlemine başlayabilirsiniz. Böylece iç dünyanız beklentilerden arınmaya başlayacaktır. O zaman gerçek özgürlüğün ne olduğunu hayatımızda ilk defa anlayabiliriz ki aslında hepimiz bunu özlemiyor muyuz zaten? Gerçek yaşam, özgürlük ve değişim için her zaman dediğimiz gibi:

“KENDİNİ DEĞİŞTİR; DÜNYAN DEĞİŞSİN, DÜNYANI DEĞİŞTİR; DÜNYA DEĞİŞSİN!”


Trakya Demokrat Gazetesi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
20 Kasım 2023 13:22
13 Kasım 2023 10:04
30 Ekim 2023 15:00