Dolar 32,2427
Euro 34,7860
Altın 2.454,01
BİST 10.306,01
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Tekirdağ 19°C
Az Bulutlu
Tekirdağ
19°C
Az Bulutlu
Cts 21°C
Paz 17°C
Pts 18°C
Sal 20°C

DUYGU HİPNOZUNDAN ZEKÂ GÜCÜNE

19 Ekim 2023 14:14
A+
A-

Her geçen gün dünya daha da yozlaşıyor ve çöküyor. Her sabah daha da kötüye giden bir dünyaya açıyoruz gözlerimizi.

Büyük görünen ama evrende bir toz tanesi kadar olan yerkürenin içinde sorunlar bitmiyor. Biri bitse öbürü başlıyor. Dünyanın bir köşesinde sürekli bir felaket. Doğal afetler, insani yıkımlar, şiddet, zulümler ve zalimler.

Dünyanın her yeni günü olumsuz bir aksiyona gebe. Her gün yeni bir negatiflik doğuruyor yeni güne.

Her gün sayısız hayvan, bitki ve her tür canlı insan evladının zulmüne maruz kalırken, bir yanda da insan insanın zulmüne maruz kalıyor her yerde.

Her acı ve yıkım ise insanın bencilliğinin faturası olarak kesiliyor herkese. Her insan ise bu yıkım ve acıdan nasibini alıyor kendi sorumluluğu ölçüsünde. Masum var mı derseniz bu sahnede? Yok!

Burada bu gezegeni paylaşan her birimiz sorumluyuz her olan bitende.

Çünkü burada olan her yıkım, her birimizin bilinçsiz eylemlerinin bir bileşkesi sonucu peydah oluyor. Gaipten gelmiyor hiçbir olumsuzluk veya gökten düşmüyor durup dururken. Bu noktada her birimiz artık bunu görmeliyiz kihepimiz sorumluyuz. “Aaa ne alaka? Ben ne yapıyorum ki? Ben her sabah işime gücüme gidiyorum, kendi yaşam çerçevemin içinde yaşıyorum, kimseye zararım yok.” diyebilirsiniz. İlk bakışta öyle gibi ama kendimizi kandırmayı bırakalım artık.

Sen kendini bile sevmiyorsan, kendi bedenine bile kötü davranıyorsan, kendi sağlığını ve bütünlüğünü tesis etmek için hiçbir şey yapmıyorsan, insan bedeninde olmanın hakkını vermenin ne demek olduğuna dair bir fikrin dahi yoksa, hayat sadece yemek, içmek, üremek ve uyumanın ekseninde dönüyorsa kenara çekilip de “Aaa ben masumum” diyerek işin içinden sıyrılamazsın.

Bu hayata insan formunda gözlerimizi açtık ama insan olmanın ne demek olduğuna dair kimsenin bir fikri yoktu. Etrafta herkes gelişine yaşıyordu biz de aynı şablonu kopyaladık ve kendi hayatımıza yapıştırdık. Düşünmeden, nereden gelir, nereye gider demeden, anlamadan, hissetmeden yaşıyoruz.  Sadece duygusal ve egosaltatminlik üzerinde yükselen bencil bir hayat girdabında bir oraya bir buraya savrulup duruyoruz. Bireysel hayatımızda bir sorun olduğunda ya da dışsal, küresel bir sorun olduğunda ise ne yapıyoruz? Hiçbir şey!!!!

Ha bir şey yapıyoruz elbet ama yaptığımız her şey aslında hiçbir şey! Çünkü isabetsiz hamleler ve gerçeği anlamadan, bilmeden atılan adımlar bir şey sayılmaz. Birincisi olayı ANLAMIYORUZ, doğru şekilde okuyamıyoruz olan biteni, hayatın ve olayların dilini bilmiyoruz, doğru tercüme edemiyoruz. Hal böyleyken hiçbir şey anlamıyoruz gerçeğe dair. Anlamayınca da devamı da zaten bir yere varmıyor. Her şey yüzeysel kalıyor, çözümler oluşmuyor, sorunların derin köklerine dair anlayış olmadığı için yaptığımız her şey anı kurtarmaktan,olayı malalamaktan öteye gitmiyor.

İşin en önemlisi her ne olursa olsun her durumda kendimizi olaydan muaf tutuyoruz. Zaten sorunların kısır döngüye girmesinin nedeni bu! Kimsenin kendinde bir sorumluluk ve sorun görmemesi! Diktatörler bile kendince haklı bir davanın peşinden koşar, kendine göre geçerli nedenler uydururdu. Zaten kimse alt yapıyı oluşturmadan aksiyon alamaz. Hepsiyle oturun, konuşun kendince haklı sebepleri her zaman vardır. Hiçbiri “Ben aslında aptalın, egoistin tekiyim, hastayım o yüzden bunları yapıyorum. Yaptıklarımın ne mantıkla, ne akılla ne zekâyla bir açıklaması yok. Bu toptan bir deliliktir ve ben aklımı yitirdim.”, demez. Yaptığı her tür deliliği mantıklı kılıflara büründürür. İşte hepimiz için bu böyledir. Şu an yaşadığımız hayatta bir sürü sağlıksız şey var, ama onlar artık kanıksanmış durumda, içselleşmiş durumda o yüzden de normalleşmiş durumda. Ama sağlıksız ve evrensel kaidelere aykırı eylemleri istediğiniz kadar normalleştirin bu sonuçları değiştirmez. Herkesin alkol içmesi, sigara içmesi, alkolün legal olarak satılması, normal bir şey olması, bunun doğal olmadığı gerçeğini ve doğal olmayan bu eylemi icra etmenin ardından gelecek olan sonuçları değiştirmez. İşte hayatımız normalleşmiş anormallerin üzerinde inşa edildiği için farkında bile değiliz. Peki, çözüm nedir? Çözüm farkındalıktır! Ve farkındalık için ihtiyacımız olan unsur ise zekâdır. Örneğin bu günlerde yine bir savaş ve yıkım sahneleri gözlerimiz önüne seriliyor. Gözleriniz bunu gördükten sonra o kullandığınız beden makinesinde neler oluyor peki?

Öfke, isyan, duygusallık, ağlama, kınama, lanetleme, küfretme, kızgınlık, sokağa çıkıp bağırma, intikam isteği, eleştiri, aşağılama, kötüleme, nefret, üzüntü, acıma, tepki, beddua, şiddet vs. Tüm bu olan biteni bir çuvala koyun ve sonra bu çuvalın içine bakın bakalım, elimizde ne var? Dünyada bir sorun oluyor ve sizin birey olarak olaya verdiğiniz katkı işte bu çuvaldakiler!!!

Ey ahali bir sorun var hadi herkes katkısını koysun dediklerinde, “Al benden de bir çuval küfür, öfke, nefret, şiddet vs. Benden de bu kadar!” mı diyeceksiniz? Elinizdebir soruna karşılık olarak verilecek duygusal çöplerden başka bir şey yok mu,bunu bir düşünün. Ve bu duygusal çöplerin soruna nasıl bir faydası olacağını düşünün. Bu noktada sahneye artık zekâ girmeli ve zekâ olaya rehberlik etmelidir. İnsanlığı batıran şey egonun direktörlüğünde çalışan duyguların insanı yönetiyor olmasıdır.  Böylece insan gerçeklikten iyice uzaklaşmaktır. Dünyanın, her bir insan bünyesinden yükselen negatif duygu yığınına değil, gerçeği gören, aklı başında bir zekâya ve onun rehberliğine ihtiyacı vardır. Peki, zekâ bize ne der? Asıl mesele budur? Zekâ asla otur küfür et, ağla, sızla, nefret et, öfkelen, bağır, çağır, kır, dök, intikam al demez. Gözlerini aç, gerçeği gör ve doğru adımı at der. Doğru adım nedir? Her birimiz için doğru adım kendimizi değiştirmekle işe başlamaktır. Çünkü kendini kurtaramayan kişiden başka kimseye hayır gelmez. Önce kendini kendi bencilliğinin köleliğinden kurtar, bütünlüğünü ve sağlığını kazan ve bu sağlıklı halinle başkalarına da dokunabilir ve onları da iyileştirebilirsin. Herkes içinde nefret ve öfke virüsünü taşırken, dünyaya, insanlığa faydası olamaz. Şuradan bir test yapabiliriz, bir diktatöre karşı, düşmana karşı eğer nefret, öfke ve intikam duygusu ile dolu iseniz, henüz ne kendinize ne de dünyaya sunabileceğiniz bir derman yoktur elinizde. Ama zekâyı dinliyorsanız zekâ size diktatör kötüdür, lanet olsun ona demez, parçala onu, canına oku demez. Der ki o cehalet çemberinde kaybolmuş acılar içinde, kendi nefret cehenneminde yanan bir varlıktır. Onu yok etsen bile bir iyileşme olmayacaktır. Çözüm aydınlanmak ve aydınlatmaktır diyecek. Çabanı, enerjini bunun için harca diyecek. Aksi halde her şeyi çöpe atmış olursun diyecek. Çünkü oturup kötü avına girişsen bile birincisi bu seni de git gide bir caniye dönüştürür, ikincisi bu, bataklıkta sinek avlamak gibi olur. Biri gider biri gelir ve sonu gelmez bunun çünkü yaşamın bir döngüsü vardır.  Ama bunu görebilmek için de zekâ gerekir. Aksi halde saldırmak, duygusal akışla histeri içinde koşturmak çok doğru ve tek yol gibi görünecektir. Bu noktada Dünya Değişim Akademisi’nde sunulan “Zekâyı Uyandırma Sanatı Değişim programı” ile zekâya “Hey, uyanma vakti geldi” diyebilirsiniz. Zekâ gözlerini açınca, o zaman her şey çok farklı olacak ve en önemlisi çözümsüzlükler içinde debelenen sorunlar ilk defa ÇÖZÜMLERE kavuşacak.


Trakya Demokrat Gazetesi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
20 Kasım 2023 13:22
13 Kasım 2023 10:04
30 Ekim 2023 15:00