Dolar 32,2525
Euro 34,8245
Altın 2.425,77
BİST 10.055,98
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Tekirdağ 17°C
Az Bulutlu
Tekirdağ
17°C
Az Bulutlu
Sal 18°C
Çar 18°C
Per 19°C
Cum 22°C

Kültür ve Eğitimde Eksiklik Sendromu

29 Ağustos 2023 08:41
A+
A-

Moral umudun kardeşidir, mutluluk da onların ağabeyleridir. Yaşama sevinci de moralin, umudun ve mutluluğun ebeveynleridir. Moralin olmadığı yerde ne umut olur, ne mutluluk olur, ne de yaşama sevinci olur ama bolca stres, gönül yorgunluğu olur.

Bazı insanlar olaylar karşısında morallerini bozmaz veya olayı umursamaz. Bazı insanların ise moralleri bozulur, umutları, mutluluklar yerle bir olur. Bence ikinci gruba giren insanlar “kültürlü, eğitimli, alıngan, duyarlı, kuralcı ve kuramcı” kişiliğe sahip insanlardır.

Her bir olayı ayrıntılı, derin ve çok yönlü düşünürler. Çevrelerinde olup bitenlere daha çok ilgi gösterirler. Çünkü duyarlı insanlar etraflarındaki her şeyin daha mükemmel olmasını isteyen kişilerdir.

Bu tür insanlar devamlı, “doğamızı nasıl koruruz? Çevremizi nasıl temiz tutarız? Küresel ısınmanın zararını nasıl etkisiz hale getirebiliriz” diye düşünüp, bu sorunlara çözüm arar.

Yaz ayları gelince havalar ısınır, sıcaklığın olumsuz etkileri insanları tedirgin eder ve bulunduğu yerlerden daha serin, daha huzurlu, daha rahat edeceğini düşündüğü yörelere giderler.

Örneğin Adanalılar temmuz ayının başından itibaren Aladağ, Pozantı, Gülek, Çamlıyayla gibi yaylalara gider. Bazıları da bizim gibi daha serin olan ata yurtlarına gitmeyi yeğler.

Biz Adana‘da Beyazevler Mahallesi’nde otururuz; evimiz “Dilberler Sekisi’ne ve Çamlık Kahve Parkı’na çok yakındır. Eşimle birlikte genellikle manzarası güzel olduğu için bazen Dilberler Sekisi’nde, bazen baraj yolunda, eğer yürüyüşümüz kısa olacaksa da Çamlık Kahve Parkı’nda yürürüz.

Çamlık Kahve Parkı yeni yapıldı; çiçeği burnunda bir piknik alanı diyebiliriz. Büyükşehir Belediyesi parkın içine çok sayıda bank, masa, çeşme, çöp bidonu yerleştirdi. Ayrıca parkın içine tuvaletler de konuldu.

Bu park güzel bir rekreasyon ve piknik alanı haline geldi. Emeği geçenlere teşekkür ederiz. Belediye bir de parkın içinde insanların ayakları yere değsin ve statik elektrikleri toprağa geçsin diye topraklı-kumlu yürüyüş kulvarı yaptı.

Bununla da yetinilmeyip; topraklı yola paralel bir de parke döşeli yürüyüş kulvarı yapıldı. Evimizin balkonundan hafta sonu parka gelenleri izler, onları seyrettikçe, masaların etrafında çocukların koştuğunu gördükçe mutlu oluruz. Ne güzel, insanlar evlerinden uzaklaşarak parka temiz hava almaya, sakinleşmeye ve streslerini atmaya gelmişler diye düşünürüz.

Yazı geçirmek için geldiğimiz Karaman’a doğru yola çıkmadan önce yürüyüşümüzü kısa tutarak Çamlık Park’a gittik. Keşke o günü Çamlık Park’a gitmeseydik de “Kültür ve Eğitim Eksiklik Sendromunu” yaşamasaydık.

Parka girince, hemen girişteki masanın üstünde, altında, etrafında çok miktarda sigara izmariti, kabak ve ayçiçeği çekirdeği kabuğu, ekmek kırıntısı, lahmacun artıklarını, boş bira, kola ve meyve suyu şişesi gördük. Parkın bahçesinden koparılmış solgun çiçekleri gördük.

Kısacası hafta sonunda atılan atık ve artıkları gördüğümüzde hem şaşırdık hem de insanlığımızdan utandık. Bu kötü manzarayı yaratanlar, parka yürüyüşe gelenlere ve parkı temizleyen işçilere saygısızlık yapmışlardır. Bu saygısızlığı yapanları “Kültürde ve Eğitimde Eksiklik Sendromlu” insanlar olarak tanımlamak yerinde olur.

Bu insanlar açıkça doğaya ve başka insanlara saygısız, çevreyi temiz bırakma duyarlığı olmayan, hasta ruhlu kimselerdir. Hani dinimizde “temizlik imandan” gelir derler ya, bu gelenlerin kafalarında çevreyi temiz tutma düşüncesi ya gelişmemiş ya da oluşmamış.

Bu masadan uzaklaşarak, yolumuza devam ettik; diğer bir masaya geldiğimizde de benzer atık görüntüler ile karşılaştık. Acaba masaları kirleten eğitimsiz ve kültürsüz insanlar, bu saygısızlıklarından dolayı doğadan, çevreden utanmadılar mı? diye düşünmeden edemedik.

Moralimiz bozuldu ama yine de yürüyüşümüze devam ettik. Son masanın üzerinde ve etrafında sadece çerez atıkları vardı. Belediye temizlik görevlileri de masaları temizliyordu. İşçilerden biri, “bu gelenler içki mi içiyor, içki bunları mı içiyor anlamadım?” dedi. “Bunlar bizim emeklerimize de acımıyor. Eğer acısalardı, buralar böyle kirletilir mi dayı?” dedi.

“Haklısınız, ama bu temizlik olayı, çevreye saygı, eğitim ve kültürle ilgilidir” diye karşılık verdim.

Eşimle evimize gelirken yolda babamın bana eğitim ve kültürle ilgili yıllar önce anlattığı bir olay aklıma geldi;

“Almanya’ya giden bir Türk işçisi, bir Alman kıza gönlünü kaptırır ve onunla nişanlanır. Bir pazar günü yörenin tanınmış bir parkına giderler. Parkın içinde yürürken, bizimkinin sevdası kabarır ve parkın içinde yetişmiş bir gülü koparak, kız arkadaşının saçlarına takar. Alman kız ona teşekkür eder ve sonra bizimkine “senin bu yaptığın yasalarımıza aykırıdır. Ayrıca çiçek dalında güzeldir” diyerek, nişanlısını o parkın müdürüne şikayet eder ve ardında da hem müdürden nişanlısı adına özür diler, hem de çiçeği kopartma cezasını öder. Sonra bizimkine “sen şimdi bu gülü saçlarıma takabilirsin. O artık gül senin” der.

Ve bu çevre kirliliği olayı, doğaya, sahip çıkmama, korumama olayı maalesef ki nereye gitsek, hangi bölgemizde yaşasak aynı.

Adana’dan örnek verdim ama eminim ki Tekirdağ’da da aynı. Çünkü dünya küçük, iletişim hızlı; okuyor, izliyor ve görüyoruz. İnsanlar ne birbirine saygı duyuyor ne de ortak yaşam alanlarını teniz tutup, koruyor. Kendi kullandığı piknik alanını, plajı, yolu, kaldırımı kirletip, çöpünü, atığını bırakıp gidiyor, sonra gelip aynı yeri yeniden kullanıyor.

Bana göre artık aslan yatağından falan belli olmuyor. Çünkü aslan kim, yatak kimin belli değil.

 


Trakya Demokrat Gazetesi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR