SUÇLUSU İNSAN SORUMLUSU KADER
Adana‘ya geldiğim yıllarda Çukurova’nın iki mevsimi vardı; birisi yaz, diğeri de bahardı. Soğuğu can yakmaz, sokakları portakal, limon, turunç, pamuk ve pamukla dokunmuş gelinlik kokardı. Toprağı canlı, verimli ve sulaktı. Yağmur günlerce yağar, toprağın kokusu bir süre içimize sinerdi. Baraj gölü yağmur sularıyla dolar- taşardı. Sokakları, caddeleri, dağları, taşları, ovaları “Ben Çukurova’yım” diye size naz bile yapar; ardından ben güneşin anasıyım diyerek yüzünüze gülümserdi. Zengini, pamuk ağaları, barı-pavyonu, yazarı-çizeri, sanatseverleri, marabası, dışarıdan çalışmaya gelerek karınlarını doyuran, yıllık ihtiyaçlarını gideren göçebelerin sayıları çoktu.
Ama ne yazık ki son yıllarda bütün bu güzellikler azaldı; sokakları, caddeleri, arazileri betonlaştı, betonlaştırma kültürüyle bozuldu. Güzelim sahillere ve dere yataklarına yapılaşma iznini verenlerin marifetleriyle, sera gazlarının emisyonlarıyla, küresel ısınma kaynaklı iklim değişikleriyle doğa bozuldu.
Küresel ısınma ve iklim değişikliği konusunda mücadele sağlamaya yönelik uluslararası tek çerçeve, “Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi” içinde Aralık-1997’de Japonya’nın Kyoto şehrinde görüşülmüş ve 1997’de imzalanmış olan Kyoto Protokolü’dür. Bu protokolü imzalayan ülkeler, karbon dioksit ve sera etkisine yol açan beş gazın salınımını azaltmaya söz vermişlerdir. Bu protokol, ülkelerin atmosfere saldıkları karbon miktarını 1990 yılındaki düzeylere düşürmelerini gerekli kılmaktadır. Ne var ki, 2005’te yürürlüğe girebilen bu protokole birçok gelişmiş sanayi ülkesinin günümüzde yeterince uymadığı görülmektedir.
Paris İklim Antlaşmalarını uygulamayan yöneticilerin kararlarıyla, kuraklıklarla, vakitsiz sağanak yağışlarla, sellerle, dağlarının taşlarının ovalarının talan edilmesiyle, orman yangınlarıyla, tarım arazilerinin tarım dışı amaçlar doğrultusunda kullanılmasıyla, taş ocaklarının, mermer ocaklarının, maden ocaklarının kazı makinelerinin ormanlık alanlarını tahrip etmeleriyle bozuldu. Termik ve hidroelektrik santrallerin olmadık yörelerde, çevre ve doğanın görebileceği dönüşsüz yıkımları göz ardı ederek kurulmasıyla, atmosfere tarım alanları için sayısız olumsuzlukları olan çimento fabrikaları ile kükürt ve azot gazı gibi zehirli gazları üreten veya salınımına yol veren sanayi işletmelerine plansız, projesiz, programsız olarak inşa edilmesine izin verilmesiyle yanlış uygulamalar sürdürüldü. Toplu taşıt yerine özel araçlar kullanılarak egzoz gazların çevreye salınımlarıyla insan sağlığını tehdit eden çevre kirleticilerle yeni sorunların meydana gelmesine ortam hazırlandı.
Sıralanan güzelliklerin bozulmasının sorumlusu kimler diye merak edip sorarsanız cevabım: “Emperyalist zihniyetli, rantçı ruhlu, gözü doymak bilmeyen, doğayla barışık olmayan, doğanın, yer altı ve yer üstü güzelliklerini paraya değişen, dönüştüren rantçı fabrikatör zihniyetli kültürsüz insanlar ve bu rantçıların faaliyetlerine olumlu ÇED raporu veren yetkililerdir” derim.
İnsanların yaşam zevklerini ellerinden alan bu bencil, emperyalist özellikli insanlar sokakta, güzel sayfiye yerlerinde, lüks lokantalarda, kırda- bayırda ve her yerde hazır ve nazır olurlar. Onların bir eli yağda, bir eli de baldadır. Bu tipler kamunun mallarını babalarını malı gibi kullanmaktan kaçınmazlar ve hatta bundan zevk bile alırlar. Doğayı kendilerine hizmet sunan hizmetçi gibi, köle gibi görürler. Doğa sevgisi olmayan bu tür insanlar hangi ülke kökenli olurlarsa olsunlar, insanları, hayvanları yerinden-yurdundan ettiklerine, yaşama ortamlarını ellerinden aldıklarına üzülmez ve en önemlisi küresel ısınmanın oluşumunun mimarı olduklarına da üzülmezler.
Trakya Demokrat Gazetesi sitesinden daha fazla şey keşfedin
Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.