Dolar 32,2081
Euro 34,8604
Altın 2.444,95
BİST 10.218,58
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Tekirdağ 15°C
Hafif Yağmurlu
Tekirdağ
15°C
Hafif Yağmurlu
Pts 17°C
Sal 18°C
Çar 18°C
Per 18°C

SUÇLUSU  İNSAN SORUMLUSU KADER 

12 Aralık 2023 10:06
A+
A-

Adana‘ya geldiğim yıllarda Çukurova’nın iki mevsimi vardı; birisi yaz, diğeri de bahardı. Soğuğu can yakmaz, sokakları portakal, limon, turunç, pamuk ve pamukla dokunmuş gelinlik kokardı. Toprağı canlı, verimli ve sulaktı. Yağmur günlerce yağar, toprağın kokusu bir süre içimize sinerdi. Baraj gölü yağmur sularıyla dolar- taşardı. Sokakları, caddeleri, dağları, taşları, ovaları “Ben Çukurova’yım” diye size naz bile yapar; ardından ben güneşin anasıyım diyerek yüzünüze gülümserdi. Zengini, pamuk ağaları, barı-pavyonu, yazarı-çizeri, sanatseverleri, marabası, dışarıdan çalışmaya gelerek karınlarını doyuran, yıllık ihtiyaçlarını gideren göçebelerin sayıları çoktu.

Ama ne yazık ki son yıllarda bütün bu güzellikler azaldı; sokakları, caddeleri, arazileri betonlaştı, betonlaştırma kültürüyle bozuldu.  Güzelim sahillere ve dere yataklarına yapılaşma iznini verenlerin marifetleriyle, sera gazlarının emisyonlarıyla, küresel ısınma kaynaklı iklim değişikleriyle doğa bozuldu.

Küresel ısınma ve iklim değişikliği konusunda mücadele sağlamaya yönelik uluslararası tek çerçeve, “Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi” içinde Aralık-1997’de Japonya’nın Kyoto şehrinde görüşülmüş ve 1997’de imzalanmış olan Kyoto Protokolü’dür.  Bu protokolü imzalayan ülkeler, karbon dioksit ve sera etkisine yol açan beş gazın salınımını azaltmaya söz vermişlerdir. Bu protokol, ülkelerin atmosfere saldıkları karbon miktarını 1990 yılındaki düzeylere düşürmelerini gerekli kılmaktadır. Ne var ki, 2005’te yürürlüğe girebilen bu protokole birçok gelişmiş sanayi ülkesinin günümüzde yeterince uymadığı görülmektedir.

 

Paris İklim Antlaşmalarını uygulamayan yöneticilerin kararlarıyla, kuraklıklarla, vakitsiz sağanak yağışlarla, sellerle, dağlarının  taşlarının ovalarının talan edilmesiyle, orman  yangınlarıyla, tarım arazilerinin  tarım dışı  amaçlar doğrultusunda  kullanılmasıyla, taş ocaklarının, mermer ocaklarının, maden ocaklarının   kazı  makinelerinin ormanlık  alanlarını  tahrip   etmeleriyle bozuldu.  Termik ve hidroelektrik santrallerin olmadık yörelerde, çevre ve doğanın görebileceği dönüşsüz yıkımları göz ardı ederek kurulmasıyla, atmosfere tarım alanları için sayısız olumsuzlukları olan çimento fabrikaları ile kükürt ve azot gazı gibi zehirli gazları üreten veya salınımına yol veren sanayi işletmelerine plansız, projesiz, programsız olarak inşa edilmesine izin verilmesiyle yanlış uygulamalar sürdürüldü. Toplu taşıt yerine özel araçlar kullanılarak egzoz gazların çevreye salınımlarıyla insan sağlığını tehdit eden çevre kirleticilerle yeni sorunların meydana gelmesine ortam hazırlandı.

Sıralanan güzelliklerin bozulmasının  sorumlusu kimler  diye merak edip  sorarsanız cevabım: “Emperyalist  zihniyetli, rantçı ruhlu, gözü doymak  bilmeyen, doğayla  barışık olmayan, doğanın, yer altı ve yer üstü güzelliklerini  paraya değişen, dönüştüren   rantçı fabrikatör  zihniyetli  kültürsüz insanlar  ve bu  rantçıların faaliyetlerine olumlu ÇED raporu veren yetkililerdir” derim.

İnsanların yaşam zevklerini ellerinden alan bu bencil, emperyalist özellikli insanlar sokakta, güzel sayfiye yerlerinde, lüks lokantalarda, kırda- bayırda ve her yerde hazır ve nazır olurlar. Onların bir eli yağda, bir eli de baldadır.  Bu tipler kamunun mallarını babalarını malı gibi kullanmaktan kaçınmazlar ve hatta bundan zevk bile alırlar. Doğayı kendilerine hizmet sunan hizmetçi gibi, köle gibi görürler. Doğa sevgisi olmayan bu tür insanlar hangi ülke kökenli olurlarsa olsunlar, insanları, hayvanları yerinden-yurdundan ettiklerine, yaşama ortamlarını ellerinden aldıklarına üzülmez   ve en önemlisi küresel ısınmanın oluşumunun mimarı  olduklarına da üzülmezler.


Trakya Demokrat Gazetesi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR