Dolar 32,2081
Euro 34,8604
Altın 2.444,95
BİST 10.218,58
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Tekirdağ 15°C
Hafif Yağmurlu
Tekirdağ
15°C
Hafif Yağmurlu
Pts 17°C
Sal 17°C
Çar 18°C
Per 18°C

DERTLER DERYA OLMUŞ!

3 Ağustos 2022 13:38
A+
A-

Semt pazarlarına yalnızca alışveriş için gitmem. Öbek öbek sebze ve meyve dolu tezgahların arasında dolaşırken, insanları da gözlemlerim. Satıcıları, meyve, sebze seçenleri, satıcıyla pazarlık edenleri, satılan malı fazla karıştırdığı için azarlananları, müşteri çekmek için çığırtkanlık yapanları izlerim.
Alışveriş sırasında bazen satıcı tarafından kazıklanırım. Aldığım sebzenin, meyvenin bozuğu, çürüğü poşete doldurulur ama görsem de hiç sesimi çıkarmam. Satıcının bunu yaparken göstermiş olduğu el çabukluğu maharetine bakarım. Ve bu gözlemlerimi kendim için kar sayarım.
Çünkü her davranıştan, her sözden ilham alır, bundan hikayeler kurgular, makalelere konu eder, haber çıkarırım.
Ancak böyle davrandığım için eşim benimle pek fazla alışverişe gelmez. Neymiş efendim, satıcılara abuk subuk sorular soruyormuşum.
Oysaki insanlara alıştığı şekilde soru sorsan zaten anında karşılığını verir. O da benim bekledim cevap olmaz.
Bir gün bir satıcıya “bu yumurtalar neden küçük?” diye sordum. O gün eşim yanımdaydı. Ondan sonra alışverişlerde bana takılmaz oldu.
Adam, “abi bunlar piliç olduğundan, daha yeni yumurtlamaya başladı, ondan böyle küçük” diye cevap verdi.
“İyi. O zaman tazedir. Alalım on tane” dedim. Parasını verip, ayrılırken, ilk eleştiri geldi;
“İnsanlara böyle acayip acayip sorular soruyorsun. Bir gün birinden dayak yiyeceksin.”
“Yahu neden dayak yiyeyim. Hem bu sorunun neresi acayip? Sormasaydım yumurtanın neden küçük olduğunu nasıl öğrenecektim?”
“Onu da öğrenmeyiver. Ölür müsün?”
Yani hem gazeteci olup, hem de meraklı biriyseniz, yalnız takılacaksınız. Zaten meraklı olmayan, şüphe duymayan, gördüğünü görmezden, duyduğunu duymazdan gelenden de gazeteci olmaz.
Geçen hafta domates satılan tezhagın önünde durdum. Satıcı biraz sert bakan, malını seçtirmeden, dokundurtmadan satan biriydi. Sanırsın ki parasıyla almıyorsun da bağış yapıyor.
Domateslerin en güzellerini tezgahın en önüne dizmişti. Yani vitrin iyiydi. Al beni diyordu. Yalnız satıcı biraz tersti. Yine de şansımı denemek istedim.
Tezgahın yan tarafına dizili domatesleri gösterip, “şu sırayı bana verir misin?” dedim.
“Olmaz abi, öyle vermiyoruz” dedi, yüzüme bakmadan.
Vazgeçmedim. İnatsa, inat..
“Dikey dizdiğini vermiyorsan, yatay dizdiklerini ver o zaman” dedim, tezgahın en üst sırasını göstererek.
“Öyle de olmuyor abi” diye cevap verdi, ama sesi biraz daha sert çıktı. “Git başımdan” der gibi.
“Peki nasıl vereceksin?” dedim, bu defa.
“Karışık dolduruyoruz” dedi, ama eliyle de önünde duranları gösterdi. Baktım, hepsi ezik, büzük. “Kalsın” dedim, yürüdüm.
Az ileride salatalık satılan iki tezgah yan yanaydı. Önünde durduğuma sordum. Kilosuna on iki lira dedi. İki adım attım ötekine, “sen kaça veriyorsun?” dedim, “on lira abi” diye cevap verdi.
İki adım geri gelip, öncekine “iki adımda fiyat iki lira değişti. Çok ilginç. Oysa ikinizinki de aynı mal” dedim.
Kafasını iki yana kıvırdı, sonra canından bezmiş bir insan tavrıyla, “ya abi Allah’ını seversen, senin alacağın falan yok. Aylak aylak gezip, kendine muhabbet arıyorsun” deyince, bozulmadım desem yalan olur.
Gözüne dik dik baktım. “Şimdi ayıp ettin” dedim. Aylak aylak gezmiyorum. Hem alışveriş yapıyorum hem de insanlarla konuşuyor, piyasayı, sıkıntıları, vatandaşın yaşamını gözlüyorum. Ben gazeteciyim” dedim.
“Haa! Öyle desene abi. Kusura bakma. Anladım.. Tamam o zaman” dedi.
Yürüdüm, yoluma devam ettim. O gün almamıştım ama dün gittiğimde aynı satıcıdan bir kilo salatalık aldım. On liradan satıyordu. Yüzümde maske vardı. “Beni tanıdın mı?” dedim.
“Maske olduğu için çıkaramadım. Bir de he rgün o kadar çok insan geliyor ki abi” dedi.
Maskeyi indirdim. “Geçen hafta gelmiştim. Gazeteci olduğumu söylemiştim” deyince hatırladı. Biraz sohbet ettik. Salatalık tezgahının yanından ayrılırken, yanımda yürüyen eşime, “geçen hafta bana aylak diyen bu adamdı” dedim. Güldü. “Mutlaka yine ters bir soru sormuşsundur” dedi.
Cevap vermedim.
İşte benim halim böyle. Nerede bulsam yurdum insanıyla iki çift laf edip, dertleriyle dertleniyorum. Ama dertler derya olmuş.. Üstümüze üstümüze geliyor.. İnsanlara “nasılsın?” diye sormaya çekinir hale geldik.


Trakya Demokrat Gazetesi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR