Dolar 32,2031
Euro 34,7964
Altın 2.443,05
BİST 10.218,58
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Tekirdağ 16°C
Az Bulutlu
Tekirdağ
16°C
Az Bulutlu
Pts 18°C
Sal 18°C
Çar 18°C
Per 20°C

Akbelen’de yarınlar ve ekosistem yok ediliyor!

8 Ağustos 2023 10:26
A+
A-

Muğla’nın Milas ilçesine bağlı Akbelen yöresinde bulunan yeşillikler cenneti Akbelen Ormanları’nda yüzlerce dönümlük alanda, binlerce ağacın kesilmesine karşı gelen doğa sevenlerin, çevrecilerin ve yurttaşlarımızın direnişleri, girişimleri, umutları ve yarınları ne yazık ki “dediğim dedik, yaptığım olağandır” diyen zihniyetlilere kurban ediliyor.

Oysaki orman demek yar demek, su demek, aş demek, iş demek, ülkenin akciğerleri demek, küresel ısınmanın zararlarının azaltılmasında kullanılan bir ilaç demek, yarınlarımızın güvencesi demek, vatan demek…

Tabii bilenlere… Bilmeyenlere de öncelikli olarak biyoloji dersi vermek, doğa sevgisini de mutlaka aşılamak gerek.

Merak  ediliyor: Birkaç yıllık kömürün getirisine karşılık niye yüzlerce yıllık orman ağaçlarının yöreye verdiği ekonomik getirilerin  yok edilerek, rantçı- madenci zihniyete hediye olarak ediliyor?

Bu durum rantçıların ekmeğine yağ sürmek, varlıklarına yeni  varlıklar katılmasına hizmet etmek, sofralarına altın tepside ballı-kaymaklı kadayıfı sunmak, asırlardır orada yaşayan halkın yoksullaşması ve geleceklerinin yok edilmesi değil mi?

Ayrıca atalarından kalan mirası, çocuklarına, torunlarına aynı şekilde sunamayacaklar anlamına gelmiyor mu?

Yurttaşlarımızın ocaklarını söndürmek, umutlarını yıkmak, mutluklarını yok etmek anlamına gelmiyor mu?

Tabii ki de geliyor…

Ayrıca Türkiye’nin dört bir yanından direnişlerini göstermek amacıyla yöreye gelenlerin, Akbelen Ormanları’nın ağaçlarına sarılmalarına ve halkla kucaklaşmalarına kolluk kuvvetleri tarafından ne yazık ki engel olunmaya çalışılıyor.

Bu tür engellemeler sizce, “doğayla bütünleşen bütün canlıların ekosistemlerinin devlet eliyle yok edilmesine izin verme anlamı taşımıyor mu?

Devletimizin,  Paris İklim Sözleşmesi’nde vermiş olduğu sözlerin yerine getirilmemesi anlamına gelmiyor mu?

Tabii ki de  geliyor…

Burada bilim adamlarına göre “kömür madeni ocaklarının genişletilme projesinin arkasında, ortaya çıkan olumsuzlukların arkasında kâr etme güdüsü yatar.”

(İ. Ortaş)

Geçmiş dönemlerde jandarmalar sınırlarımızı bekler, korurdu. Yurt dışından ülkemize girmek isteyen kaçakçıların gelişlerini, insanların, orman ağaçlarını kesmelerini engellerlerdi. Ama şimdilerde bu anlayış değişti. Kolluk kuvvetlerimiz, ormanlarımızı kesenleri değil, onları korumak isteyen vatandaşlarımızı döverek, biber gazı sıkarak, su püskürterek ve gözaltına alarak Akbelen’den uzaklaştırmaya çalışıyor.

Bu açıkça, bir bakıma kömür maden alanlarını genişletmek isteyenlerin desteklenmesi anlamına gelmiyor mu?

Şirketlerin “maden alanlarını genişletme”  girişimleri, binlerce dekarlık ormanın yok edilmesine sebep olacaktır. Doğadaki çeşit çeşit bitki türlerinin, kuş, kurt, memeli, türlerinin, böcü-börtü türlerinin, ekosistemlerin ve biyolojik çeşitliliklerinin de yok edilmesine sebep olacaktır .

Ayrıca insanlığın baş belası olarak tanımlanan küresel ısınmanın etkisini daha çok arttırarak, topraklarımızın üstünde ve altında bulunan nimetlerin, insanlarımızın ve diğer bütün canlıların susuzluk ve açlık çekmelerine, sıcaklarda kavrulmalarına yol açacaktır.

Üzülerek belirtmek isterim ki  “’Devletimiz halkın doğal yaşam alanlarını korumayarak, kollamayarak Anayasa’nın 169. maddesini ihlal etmiş oluyor. Buna karşın, devlet gücünü arkasına alarak, ormanlarımıza zarar verenleri, çevremizi kirletenleri koruyor düşüncesi kamuoyunda hakim kılınıyor.’’

Bodrum Belediye Başkanı haklı olarak bu duruma isyan ediyor ve “Termik santrallerin faaliyetleri yüzünden Muğla halkının yaşamsal su ihtiyaçları tüketiliyor, Başta Bodrum, Milas ve Yatağan olmak üzere bütün bölgede su krizi ile karşı karşıya kaldık” diyor.

Uzmanlara göre yöredeki üç termik santral, ulusumuzun elektrik ihtiyacının sadece yüzde 2’sini karşılayabiliyormuş. Acaba bu kadar sınırlı elektrik üretimi için bunca gürültü, Türk halkının umutlarını, yarınlarını yok etmeye, ekosistemi, doğadaki canlılarının yaşam haklarını ellerinden almaya ve de madencileri kayırmaya değer mi?

Bir yurttaş olarak Hükümetimize önerim; “Zararın neresinden dönülürse kârdır” özdeyişinden hareket ederek, gelin bu yanlıştan geç bile olsa dönün. Ve çağdaş ülkelerin yaptığı gibi termik santrallerden vazgeçerek, elektrik üretiminde yenilenebilir enerji yöntemlerinin  kullanmasına özen gösterin.

Çünkü Ülkemizdeki enerji üretim olanakları diğer çağdaş ülkelerinkinden kat kat fazladır. İşte o zaman ülkemizde su kıtlığı sorunu en az düzeye indirilmiş, tarım arazileri verimsiz olmaktan kurtarılmış ve halkımızın yaşama sevinci yok edilmemiş olur. Benden söylemesi…


Trakya Demokrat Gazetesi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR