Dolar 32,2081
Euro 34,8604
Altın 2.444,95
BİST 10.218,58
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Tekirdağ 20°C
Az Bulutlu
Tekirdağ
20°C
Az Bulutlu
Paz 15°C
Pts 17°C
Sal 17°C
Çar 18°C

AYAKKABIDAKİ KUM (ll)

21 Ekim 2023 11:00
A+
A-

Hakim de şaşırmıştı.

“Allah, Allah”, deyip, başını sağa sola çevirdikten sonra, mübaşire seslendi.

– Çağır bakalım şu davalıyı, bir de onu dinleyelim. Dosyasındaki ifadesinde elektrikten mi neden bahsediyor. Ne alakası var ki? dedi.

Mübaşir, mahkeme salonunun kapısına gelip, koridordan yana bağırdı.

– Ahmet oğlu Yaşar Kütüüüük!

– Buradayım, diye cılız bir ses geldi, mübaşirin kulağına. Cılız olduğu kadar korkak çıkan bir sesti bu. Sesin sahibi hemen kapının yanında duvar dibine çökmüştü.

Mübaşir sesini kalınlaştırıp;

–  Buradaysan ne duruyorsun hemşerim, girsene içeriye.

– Peki efendim.

Garibanın tekiydi Yaşar Kütük. Yıllar olmuştu memleketinden çıkalı. Önceleri ne iş olsa yapıyordu, daha sonra inşaat işçiliğinde karar kılmıştı. Sıvacılık, kalıpçılık derken ustalaşıp gitmişti. İki çocuğu vardı. Kazandığı parayla geçinip gidiyordu. Bir süreden beri de arkadaşlarıyla hastanenin tadilat işleriyle uğraşıyordu. Hiç aklına gelir miydi mahkemelere düşeceği. Hem de davalı olarak. Bir gün de nezarethane de yatmıştı. Sabaha kadar kendi kendine konuşup, “değil tanımadığım biri, babamın oğlu gözümün önünde ölse, elimi sürersem elim kırılsın” diye yemin etmişti, nezarethanede.

Mübaşirin sert çıkması üzerine başı eğik, ellerini önünde birleştirmiş vaziyette mahkeme salonuna girdi.

Hakim;

– Yaklaş oğlum, dedi. Sana soracaklarım var. Dosyandaki ifadende anlatmışsın ama bir de senin ağzından duymak istiyorum. Anlat bakalım nasıl oldu bu iş? Bu gördüğün adama, durduğu yerde neden kürekle vurdun? Bak kolunu iki yerden kırmışsın. Günlerce hastanede yatmış. İşinden gücünden olmuş. Derdin neydi de vurdun adamcağıza?

Başını yerden kaldırmadan sitemkar bir tavırla konuştu, Yaşar Kütük.

– Bir derdim yok efendim. Ben bu arkadaşı tanımam etmem. Sadece yardım etmek istemiştim.

– Nasıl yani? Hem yardım etmek istediğini söylüyorsun hem de adamın kolunu kırıyorsun? Doğru söyle bana. Ne yaptı da vurdun adama?

–  Hiçbir şey yapmadı efendim. Titrediğini görünce, kurtarmak için koluna vurdum.

–  Neyden kurtarmak için?

–  Yaşar Kütük, cevap vermedi. Bir süre sessiz kaldı.

Hakim sesini yükseltip,

– Söylesene oğlum, neden vurdun adama? diye bağırınca, irkilip, başını kaldırdı, derin bir soluk aldı, sonra yavaş yavaş konuştu.

– Sayın hakimim neden vurduğumu söylesem belki inanmazsınız. Ama size yıllar önce benim başıma gelen bir olayı kısaca anlatayım, neden vurduğumu belki o zaman anlarsınız, dedi.

– Kısa olsun ama. Saatlerce seni dinleyecek zamanımız yok.

– Peki efendim.

Yaşar Kütük, derin bir soluk daha alıp anlatmaya başladı;

– Efendim, ben yıllar önce memleketimden çıkıp, buraya geldiğimde, daha toy bir delikanlıydım. Adam gibi konuşmasını bile beceremezdim. Sabahtan akşama kadar çalışıyor, kazandığım parayla da ancak karnımı doyurabiliyordum. Hamallık yaptım, temizlikçilik yaptım, tablacılık, simitçilik yaptım. Daha sonra da, şimdi olduğu gibi inşaatlarda çalışmaya başladım. Anlayacağınız yapmadığım iş kalmadı. Sonunda iyi bir inşaat ustası olup çıktım. İşte, o acemilik yıllarımda, bir gün bir inşaatın çatısında demir döşerken, elimdeki inşaat demirini havaya fazla kaldırmış olacağım ki ucu yukarıdan geçen elektrik teline takıldı. Öyle bir çarpıldım ki neye uğradığımı şaşırdım. Kavruldum, çiğerim yandı sanki. Tüm vücudum tir tir titriyordu. İşte o sırada yanında çalıştığım ustamız eline geçirdiği tahta parçasıyla bileğime olanca gücüyle vurdu. Demir bir yana, ben bir yana düştüm. Ölümden kurtulmuştum ama bilek kemiğim de kırılmıştı. Bakın yara izi hala duruyor

Yaşar Kütük, hakimi inandırmak için ceketinin kolunu sıyırarak, sağ kolunun bileğindeki yara izini gösterdi. Gerçekten de iki üç santimlik bir yara izi vardı.

Hakim “peki, o olayla, bu olayın ne alakası var?” diye sordu.

“Onu da söyleyeyim efendim” diyerek, devam etti, Yaşar Kütük.

– O gün, bu arkadaşı elektrik direğine dayanmış tir tir titrerken görünce aklıma geçmişte yaşadığım o olay geldi ve elime geçirdiğim küreğin sapıyla koluna vurdum. O an onu elektrik çarptı sanmıştım. Nereden bileyim ayakkabısının içine giren kumları çıkartmak için ayağını salladığını? İlk vuruşta direği bıraksaydı, belki bu derece olmazdı. Ama bırakmadığı için yüksek voltaja yakalandı sandım. Elini direkten ayırmak için koluna birkaç defa vurdum. Eğer yaptığım suçsa cezamı çekerim. Zaten bir daha hiç kimseye yardım etmemeye yemin ettim.

– Hakim tebessüm etti. Bir Yaşar Kütük’e baktı, bir kolu hala sargıda olan Mahmut Dönmez’e. Sonra Mahmut Dönmez’e sordu;

–  Duydun işte. Hala bu adamdan davacı mısın?

–  Mahmut Dönmez, Yaşar Kütük’e dönüp;

– Kusura bakma arkadaş, dedi. Bunun için vurduğunu bilseydim, senden davacı olmazdım. Kendini kurtarmak için yalan söylediğini zannettim. Ama görüyorum ki gerçekten doğru söylüyorsun. Sana inandım. Dayandığım o direkte gerçekten elektrik kaçağı olabilirdi. O zaman sen, benim hayatımı kurtarmış olacaktın. Özür dilerim, dedi.

Hakim davayı düşürdü.

–  Haydi, el sıkışın, barışın, dedi.

–   Mahmut Dönmez’le Yaşar Kütük adliyeden kolkola çıkıp, bir lokantaya gittiler.

Vakit öğleyi bulmuştu.

 


Trakya Demokrat Gazetesi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR