Dolar 32,2142
Euro 34,6969
Altın 2.444,40
BİST 10.218,58
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Tekirdağ 17°C
Az Bulutlu
Tekirdağ
17°C
Az Bulutlu
Sal 17°C
Çar 18°C
Per 18°C
Cum 21°C

BEKÇİ MAHMUT (ll. Bölüm)

16 Ağustos 2023 12:45
A+
A-

Üzerine çevrili beş tabanca bekçiyi ürkütmüştü. Ama patronu kendisine bu günler için maaş ödüyordu. Korkup kaçamazdı. Gözünü kapatıp, yapılan hırsızlığı görmezden gelemezdi. Tüm cesaretini toplayıp; ”Beni öldürmeden buradan tek portakal götüremezsiniz”, dedi.

Hırsızlardan biri; “Seni öldürüp de ne yapalım?”, derken, bekçinin arkasında duran hırsız tabancasının kabzasıyla bekçinin ense köküne olanca gücüyle vurdu.

Bekçi olduğu yere yığıldı. Düşerken de parmağı tetiğe dokundu ve tüfek ateş aldı. Namludan çıkan saçmalar hırsızlardan birinin omzuna isabet etti. Adam; “Yandım anam”, deyip, dizlerinin üzerine çöktü. Bekçinin ensesinden, hırsızın omzundan kan akıyordu.

Arkadaşlarının vurulması hırsızları telaşlandırmıştı. İkisi hemen, yere çöken yaralı arkadaşlarını kamyonetin şoför mahalline taşıdı. Yarasına baktılar, fazla ağır değildi. Gömleğini yırtıp, sıkı bir şekilde yaranın üzerini sardılar.

Bekçi hareketsiz yatıyordu. Bayılmıştı. O anda uzaktan köpek sesleri duyulmaya başladı. Hırsızlardan biri eğilip, ağaçların altından baktığında, gözlerine inanamadı. Eliyle yanında duran arkadaşına baktığı yönü işaret edip, onun da bakmasını istedi.

Kalabalık bir grup, önlerinde köpekler, ellerinde tüfeklerle, koşarak kendilerine doğru geliyordu. Gelenlerin sayısı on kişi kadar vardı. Bunlar portakal bahçesinin değişik yerlerine dağılmış bekçilerdi. Tek el tüfek sesi onlar için parolaydı ve ‘hırsız var, yardıma gelin’ demekti.

Hırsızlar ne yapacaklarını şaşırdı. Daha portakalların yarısını yükleyememişlerdi. Üstelik arkadaşları da kan kaybediyordu. Ama kaçmaları gerekiyordu. Bekçiler onlardan kalabalıktı. Ayrıca hepsinde silah vardı. Köpekleri zaten söylemeye gerek yoktu. Tuttuğunun kolunu bacağını parçalamadan bırakmayan cinstendi.

Hırsızlardan biri kamyonetin direksiyonuna geçti. İkisi, yarı baygın arkadaşlarını ön tarafa oturtup, yanına sıkışırken, diğer ikisi kamyonetin kasasına çıktı. Ancak geç kalmışlardı. Köpekler olanca hızlarıyla kamyonetin kasasına fırlamışlar, onlar, iki hırsızı etkisiz hale getirirken, bekçiler kamyoneti çepeçevre sarmıştı. Tüfeklerin namlusu hırsızlara dönüktü. Zorunlu olarak elleri başlarının üzerinde kamyonetten indiler.

Bekçiler, hırsızların tabancalarına el koydu. İkisi, yaralı hırsızla, bekçiyi kamyonetle hastaneye götürdü. Bu sırada olaydan haberdar olan bahçe sahibi de yanlarına geldi. Bekçiler, hırsızların ellerini iple bağlayıp, yüzükoyun yere yatırdılar.

Olay büyüktü. İki yaralı vardı. Dört hırsız kıskıvrak yakalanmıştı. İşin içinde adam yaralama olmasa belki hırsızlara güzel bir dayak atıp, gönderebilirlerdi ama bu artık mümkün değildi.

Olaya polis el koydu. Yaralıların durumu ağır olmadığı için tedavileri ayaktan yapılıp, onlar da diğerlerinin yanına, karakola getirildiler. Hırsızlarla birlikte bahçe sahibi ve hırsızları yakalayan bekçiler de karakoldaydılar. Yalnızca köpekler yoktu. Onları bahçede bırakmışlardı.

İfadesi alınan ilk kişi, hırsızların ensesine vurup bayılttığı Bekçi Mahmut oldu. Her şeyi oluğu gibi anlattı. Hırsızları nasıl gördüğünü, kendisine ortaklık teklif etmelerini, silah çekip bayıltmalarını ayrıntılarıyla ifadesine yazdırdı.

Sıra hırsızlara gelmişti. Adamlar uyanıktı. Önce, bahçe sahibi tarafından karakola teslim edilen tabancaların, kendilerine ait olmadığını söylediler. Tabancaların bekçilere ait olduğunu, bahçeye de portakal çalmak için değil yemek için girdiklerini anlattılar. Hatta biri; “Geçiyorduk canımız portakal çekti. Bir kaç tane yiyince, mahalledeki fakir fukarayı düşündük. Onlar için de biraz toplayıp, götürelim diye düşündük. Ama bu bekçi arkadaş yanlış anladı. Kendisine ses çıkarmamasını, bu şekilde davranırsa hayır işleyeceğini söyledik ama dinletemedik. Kötü bir niyetimiz yoktu”, dedi.

(Devam edecek)

 


Trakya Demokrat Gazetesi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR