Dolar 32,2031
Euro 34,7964
Altın 2.443,05
BİST 10.218,58
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Tekirdağ 16°C
Az Bulutlu
Tekirdağ
16°C
Az Bulutlu
Pts 18°C
Sal 18°C
Çar 18°C
Per 20°C

BEKÇİ MAHMUT

15 Ağustos 2023 13:55
A+
A-

Beş kişiydiler. Kamyoneti bahçenin kenarına çekmiş, portakal dolu çuvalları yüklüyorlardı. Çıkardıkları gürültüyü duyan bahçe bekçisi yanlarına geldi. Bekçi, çuvallar dolusu portakalın sorgusuz sualsiz götürülmeye daha doğrusu çalınmaya çalışıldığını görünce hem şaşırdı hem de öfkelendi.

Yaşı ellinin biraz üzerinde olan Bekçi Mahmut, hırsızlara müdahale edip etmeme konusunda kısa bir tereddüt geçirdikten sonra omzunda asılı duran tüfeği indirip, namlusunu doğrulttu ve “kaldırın ellerinizi hırsız herifler”, dedi.

 

Hırsızlardan ikisi yerdeki portakal dolu çuvalları, kamyon kasasındaki diğer ikisine veriyor, onlar da hızlı bir şekilde yerleştiriyordu. Beşinci hırsız yanlarında değildi. O, az ötede ağaçlardan portakal topluyordu.

Tüfeği doğrulttuğu kişilere, “kimsiniz lan siz?” diye, suçlayıcı bir ifadeyle sordu, bekçi.

Kamyonetin yanında duranlardan biri, alaylı konuşarak, “Kime benziyoruz ki?” dedi.

“Kime benzeyeceksiniz, düpedüz hırsızsınız işte.”

“Hırsızız tabi. Başka birini mi bekliyordun?”

Aldığı cevap Bekçi Mahmut’u daha da öfkelendirmişti. Hırsızın pervasızlığından biraz da korkmuştu. Ama belli etmedi. Sesini yükselterek, “ne demek hırsızız. Güpegündüz hırsızlık mı olur?” dedi.

Kamyonetin üzerinde duranlardan biri gülerek; “Yahu dayı, sen salak mısın nesin? Gece vakti ağaçtan portakal mı toplanır? Gündüz çalacağız tabi. Hem sen kim oluyorsun da dikleniyorsun öyle, boyuna posuna bakmadan?”

Bunları söyleyenin yaşı, bekçinin yarı yaşı kadar yoktu. Ötekiler de ondan bir kaç yaş büyüktüler. Adamlar, bekçiyi yalnız bulmuşlar, alay ediyorlardı. Elindeki tüfek de onları hiç korkutmuyordu. Çünkü hepsinin belinde silah vardı. Kamyonetin üzerindeki iki kişi yere atladı.

Biri bekçiye doğru ilerledi; “Amca şu oyunu bıraksak artık. Ben sıkılmaya başladım. Tüfeğini de indirsen iyi olur. Sonra elinden bir kaza çıkar, sonu kötü olur”, dedi, tehditkar bir tavırla.

Öteki hırsız araya girip; “Hem seni de görürüz. Komisyonunu alırsın” dedi.

Bekçi sinirlendi. “Ne demek görürüz? Beni suçunuza ortak etmek mi istiyorsunuz?”

Arkada duranlardan biri; “Ne suçu amca? Yüzlerce dönüm bahçe. Bu portakal sana da yeter, bize de. Üç, beş kuruşa sabahtan akşama kadar burada bekliyorsun. Yazık değil mi sana? Bir gözünü yum, bir şey görme olur biter.”

Hırsızlar, bekçiyi iknaya çalışıyordu. Son konuşan devam etti; “Hem bak, her ağaçtan üç beş portakal koparıyoruz. Kimse anlamaz bile eksildiğini.”

Bekçi; “Ne demek anlamaz? Ben gördüm ya.”

Bekçinin bu sözleri üzerine hırsızlar bir süre sustu. Ne yapacaklarını düşünüyorlardı. Bekçinin görevine sadık, dürüst biri olduğunu anlamışlardı. Ancak portakalları götürmeye de kararlıydılar. Bu nedenle bekçiyi saf dışı etmek gerekiyordu. Aslında hepsinin belinde tabanca vardı ama ellerini silahlarına attıklarında, bekçinin tüfeği ateşlemesinden çekiniyorlardı.

Birbirlerine bakarken, beşinci arkadaşları geldi. Bekçinin arkasında durdu. Bekçi onun geldiğini fark etmemişti. Arkadaşlarının geldiğini gören hırsızlar, anlamlı anlamlı sırıtırken, bekçi ne olduğunu anlamak için geriye döndü. Arkasında duran adamın elinde tabanca vardı ve namlusu kendisine dönüktü.

“Sen de kimsin be?” dedi, bekçi, ürkek bir sesle.

“Yabancı değil, arkadaşların tanıdığıyım”, dedi beşinci hırsız, alay ederek. Sonra devam etti; “Burada bir sorun var galiba.”

“Evet var. Elin malını çalmaya utanmıyor musunuz? dedi, bekçi.

“Niye utanalım ki? Koskoca bahçe. Her taraf portakal dolu. Tamamının bir adama ait olması, Allah’tan reva mı? Biz aç gezelim, elin adamı malı götürsün. Bir eli yağda, bir eli balda. Sen de akşama kadar portakalları koruyacağım diye bekle dur.”

“Sana ne? Benim işim bu. Paramı alıyorum ya… Size ne oluyor?

“Ne demek bize ne oluyor. Biz bu memleketin çocuğu değil miyiz?”

Bu arada suskun duran hırsızlardan biri araya girdi; “Söyle bakalım bekçi dayı, patronun olacak adam nerede?”

“Size ne? Neredeyse nerede. Hadi çekin gidin, başımı belaya sokmayın benim.”

“Bana bak diklenip durma öyle. Adam yerine koyduk seni, konuşuyoruz. Kafamızı bozma.”

Ortam birden gerginleşmişti. Bekçi tüfeğinin horozunu kaldırdı. Aynı anda diğer dört hırsız da bellerindeki tabancaları çıkartıp, bekçiye doğrulttu.

(Devam edecek)                                                  (Karikatür: Oğuz Topaçoğlu)

 


Trakya Demokrat Gazetesi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR