Dolar 32,1755
Euro 34,6886
Altın 2.440,51
BİST 10.218,58
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Tekirdağ 17°C
Az Bulutlu
Tekirdağ
17°C
Az Bulutlu
Sal 17°C
Çar 18°C
Per 18°C
Cum 21°C

Bir fotoğrafın bedeli (lV)

6 Eylül 2023 10:02
A+
A-

Öğle arasında konuştuğumuz tek konu yediğimiz cetvel dayağıydı. Fotoğrafta olmayanlar kurtarmıştı. Onlardan bazıları yanımıza gelip, “lan, adam amma da hızlı vurdu be” diyor, fotoğrafzedelerden biri olmadıkları için içten içe seviniyorlardı.

Öğleden sonraki coğrafya sınavımız, her zaman kullandığımız küçük sınıfta değil, atölye binasının üst katındaki teknik resim sınıfındaydı. Burası hem daha geniş hem de oturduğumuz masalar tek kişilikti.

Soruları yazacağımız boş sınav kağıtlarını, kalemi, silgiyi masaların üzerine koyup, coğrafya hocasını beklemeye başladık.

Hoca az sonra geldi. Her zamanki güler yüzüyle, sınıfa, selam verdi. Çantasını masasının üzerine bırakırken, “bugün sınav yapacaktık sanırım” dedi.

Bir iki kişiden, “evet hocam” diye, ses çıktı.

Coğrafya hocası sandalyesine oturdu, çantasını açtı, içinden çıkardığı ajandasından okuyarak, önceden hazırladığı sınav sorularını yazdırmaya başladı.

Sorular bittikten sonra, gerekli uyarıları yapıp, “başlayabilirsiniz” dedi.

Bu arada çantasından bir tomar kağıt çıkarıp, masanın üzerine koydu. Sanırım bunlar, başka sınıflara ait sınav kağıtlarıydı. Biz soruları yanıtlarken, kendisi de onları okuyordu. Arada bir de sınıfa göz gezdiriyordu.

Sorular zor değildi. İkinci dersin yarısına doğru neredeyse on sorunun tamamına yakınını cevaplamıştım. Test olmadığından, cevapları yazmak zaman alıyordu. Eksik bıraktıklarımı yeniden gözden geçirirken, arkadaşlarım ne yapıyor diye etrafıma baktım. İlk gözüme çarpan, atölyede bana kopya çekmek için hazırladığı mini defterini gösteren arkadaş oldu. Harıl harıl yazıyordu. Sol eliyle sıranın altında tuttuğu defteri, parmaklarıyla hızlı hızlı karıştırıp, bulduğu cevapları önündeki sınav kağıdına geçiriyordu.

Ötekilere baktım, kimse kimsenin umurunda değildi. Herkes gemisini kurtarma derdindeydi. Soruları kolay bulanlar, etrafına bakmadan bildiklerini yazıyordu. Zorlananlar ise ya bilenlerden yararlanmaya çalışıyor ya da bacaklarının üzerine koyduğu not defterlerinden bir şeyler yazmaya uğraşıyordu. Sınıfta heyecan fırtınası esiyordu.

Tek kişilik masaların önü kapalı olduğundan, kopya çekilen defterler hocamızın tarafından görülmüyordu.

Etrafıma bakınırken bir ara okuduğu kağıtlardan başını kaldıran hocayla göz göze geldik. Yerinden kalktı, sıraların arasında bir tur attıktan sonra tekrar masasına oturdu. O kalkarken, kopya çekenler, bacaklarının üzerindeki defterleri hızla masanın alt gözüne ittiler.

Ben soruların cevabını doğru yazdığımdan emin olduğum için rahattım. Arkadaşların ne yaptığını izliyordum. Daha dersin bitmesine oldukça zaman vardı. Coğrafya hocası masasında oturmuş, önündeki kağıtları okuyordu. Sınıfta büyük bir sessizlik hakimdi.

İçime kurt düştü. Bir ses “ya yanlış cevapladıysan” diyordu. Cevapları tekrar kontrol ettim. Sınıftakilere göz gezdirdim. Hocamız meşguldü.

Niye yaptım bilmiyorum ama ‘şeytana uydum’ desem, bir bahanem olmuş olur. Sıranın altındaki coğrafya dersinin not defterini bacağımın üzerine alıp, yazdığım cevapların doğruluğunu kontrol etmeye başladım.

Aslında yaptığım kopya çekmek sayılmazdı. Sorulara verdiğim cevaplar hemen hemen doğruydu. Bazılarında yazım ve anlatım hataları vardı. Onları düzeltmeye çalışıyordum.

Bu arada kopya çekmede beceriksiz bir öğrenci olduğumu da söyleyebilirim. Ya da kopya çekmekten çok, çalışmayı tercih ettiğimden, bu yönde kendimi geliştirememiştim.

Fark edilmemek için, aceleden elimin, ayağıma dolaştığı anda yan tarafımda bir gölge hissettim. Başımı kaldırdım, coğrafya hocası yanımda duruyordu. Ne zaman, nasıl geldi bilmiyordum. Demek ki tüm dikkatimi yaptığım işe verdiğimden görememiştim. Ve aynı anda tüm sınıfın da bana baktığını fark ettim.

Yüzüm kıpkırmızı oldu. Bacağımın üzerindeki defteri bile sıranın içine itemedim. Öylece dondum kaldım.

Coğrafya hocası defterle birlikte, sınav kağıdımı da aldı. Hiçbir şey söylemedi.  Başım önümde, zil çalana kadar masada oturdum. Hem üzülmüş hem de utanmıştım. Zil çalınca, tüm sınıf, sınav kağıtlarını getirip hocanın masasının üzerine bıraktı. Kağıdını bırakan sınıftan çıktı. En son ben kalktım yerimden. Hocanın yanına gidip,

“Özür dilerim hocam” dedim. “Aslında hepsini cevaplamıştım ama..”

Coğrafya hocası, masasının üzerindeki sınav kağıtlarını toparlarken, “biliyorum” dedi, yüzüme bakmadan. “Ama bir daha yapma.”

Hiç sesim çıkmadı. Mahcup olmuştum.

Coğrafya hocamız o sınavdan bana on üzerinden yedi puan vermişti. Aslında ben sıfır bekliyordum. Bu davranışı beni daha da mahcup etmişti.

Ertesi yıl girdiğim üniversite sınavında coğrafya öğretmenliği bölümünü kazandım. Ama lisede uğruna cetvelle sıra dayağı yediğimiz o fotoğraf bende yok. Ne oldu bilmiyorum.”

***

Güzel ve değerli coğrafya öğretmenimize sağlıklı bir yaşam diliyorum. Cetvelle dayak atanı da affettik zaten. O da bize ayrı bir ders oldu. Yaşıyorsa ömrü uzun olsun, ölmüşse Allah rahmet eylesin.

Bizlere öyle ya da böyle emek veren, yetiştiren tüm öğretmenlerimizin başımızın üzerinde yeri var. Çünkü eksisiyle artısıyla insanlığın gelişmesine en büyük katkıyı onlar koyuyorlar. Yolları açık olsun.

(Bitti)


Trakya Demokrat Gazetesi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR