Bizi bilin isteriz
Bir yerel yöneticinin kaşı gözü, boyu posu, yaşı başı beni ilgilendirmez. Beni ilgilendiren özelliği; iş yapması, kafasının çalışması ve halka hizmet için yeni projeler üretmesidir.
“Ben seni seviyorum, sen de beni seviyorsun” havasına girip, gözü kara aşıklar gibi dünyayı toz pembe görüp, gelecekte ne olacak, başımıza neler gelecek, geldiği zaman ne yapacağız umurumuzda olmazsa, gün gelir gözlerdeki perde kalkar, kavga dövüş başlar.
Bu nedenle herkesin gözünün önündeki perdeyi kaldırıp, etrafını iyi görmesi, olanı biteni iyi gözlemlemesi, neler yapılıyor neler yapılmıyor ya da günü kurtarma derdinde olanların ağızlara nasıl birer parmak bal çalıyor görmesi gerekir.
Mesele “derdini söylemesi sizden, derman araması bizden” meselesi değil. Mesele dert sahibinin yüzüne bakarak derdini anlamaktır. Mesele dert sahibinin derdini gözlerinden okumaktır.
Çünkü günümüzde vatandaşa hizmet olayı öyle bir duruma gelmiş ki, olay aç ağzını yum gözünü, al sana bir ağrı kesici, git evinde yat dinlen tedavisine dönmüş. Ağrı kesicinin etkisi geçince, ağrıyan yerimiz daha fazla ağrımaya başlıyor.
Bir gazeteci, halkın içinde yaşar, halkın derdini dinler, halkın yaşam alanlarını gözler, hizmet anlamında beklentilerini, taleplerini, isteklerini öğrenir, yapılması gerekenleri, olmaması gerekenleri görür, çevreyi inceler, araştırır, fikir sahibi olur ve sonra da oturur yazar. Durum şöyle şöyle şöyle der…
Gazetecinin bunu demesi için de iyi görmesi, iyi dinlemesi, dinlediğini anlaması, anladığını akıl mantık süzgecinden geçirip, hangisi toplum menfaatinedir hangisi değildir diye ayrım yaptıktan sonra, haber olarak yayınlanmasını sağlamasıdır.
Gazetecinin işi gazetede yazmak, radyo ve televizyonlarda söylemektir. Kısacası iletişim kanallarını kullanarak, vatandaşa olanı biteni anlatmak, olabileceklerden haberdar edip, uyarmaktır.
Konunun muhatapları da yazılanı, çizileni, söyleneni dikkate alıp, yöneticiyse yapması gerekenleri, sıradan vatandaşsa bilmesi gerekenleri bilmelidir.
Özellikle de yerel yöneticilerin, yerel bazda görev yapan basın mensuplarını çok iyi tanıyıp, takip etmesi, gerçek anlamda gazetecilik yapan, yaşadığı şehir ve topluma sahip çıkan, sorunlarını araştırıp, ihtiyaç duyduğu hizmetleri yazıp, yayınlayanların uyarı ve önerilerini dikkate almaları ve gerekeni yapmaları çok önemlidir.
Bunun aksi olduğu takdirde, yani söylenen ve yazılanlar için “tamam, notumuzu aldık, gerekeni yapacağız” dedikten sonra, o gereken her neyse yapılmıyorsa, gazeteci ile yönetici arasındaki güven duygusu sarsılır.
İşinin uzmanı her basın mensubu yazıp, dile getirdiği her konunun, her olayın sonuna kadar takipçisi olur.
Gerçek gazeteci “yazarım ha” demez yazar ve dile getirdiği olayın sonucunu takip eder. Yerel yöneticilerin de, bunun çok iyi ayırdında olması gerekir.
Gerçek gazeteci, iyi siyasetçiyi de, iyi yöneticiyi de yürüyüşünden anlar, bakışından anlar, konuşmasından anlar.
Ama gerçek gazeteci olmak için de uzun bir yoldan geçip, sokakların tozunu yutmak, soğukta üşümek, sıcakta terlemek gerekir.
Çünkü halk da, siyasetçi de, yönetici de kim terlemiş, kim yan gelip yatmış, kim havadan inmiş bilir ve ona göre davranır. Aynı potadaymış gibi görünseler de dışarıdan bakınca herkesin rengi kendini belli eder. Arada kaynadığını sananların bunu çok iyi bilmesi gerekir.
Sözün özü; biz gazeteciler birbirimizi de biliriz, bizi okuyanları da biliriz, bizi dinleyip, uyarılarımızı dikkate alanları da biliriz. Bizim bildiklerimizden de, bizleri iyi bilmelerini bekleriz.
Trakya Demokrat Gazetesi sitesinden daha fazla şey keşfedin
Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.