Buna da şükür!
Bir insan neyi düşünürse, neye kafa yorarsa onu yapar. Para kazanmak isteyen tüccar bu yönde uğraş verir. Haber peşinde koşan gazeteci en iyi haberi bulmak için çabalar. Köşe yazarı en güzel yazıyı yazmak, edebiyatçı en beğenilen romanı, şair en dikkat çekici şiir yazmak ister.
Sporla uğraşan bir genç, başarılı bir sporcu, siyasetle uğraşan kişi, oy oranı fazla biri, yöneticilik yapan, çalıştığı yeri ve insanları iyi idare etmek ister.
Esnaf da öyledir, ticaret erbabı da, seyyar satıcı da, temizlik işçisi de… Her insan yaptığı işte başarılı olmaya çalışır. Kimi kazanmayı, kimi en iyisi olmayı, kimi daha çok elde etmeyi, kimi de en yükseğe çıkmayı hedefler.
Düşünceler bitmez… Hedefler bitmez… İstekler bitmez… İnsanoğlu hep ister. Hep isteklerinin peşinde koşar. Hep isteklerine kavuşmak için, elde etmek için çabalar durur. Ta ki son nefesini verene kadar.
Hani bazı kamyonların arkasında “ömür biter, yol bitmez” yazar ya, aynen öyle. İnsanın isteğinin, istediğine kavuşana kadar ki çabasının, mücadelesinin sonu yoktur.
Hatta işin garibi; öleceğini bile bile, bir daha bu dünyada ayakları üzerinde gezemeyeceğini bile bile, toprağa karışıp, yok olacağını bile bile, hiç ölmeyecekmiş, dünyaya kazık çakacakmış gibi yaşayanlar var.
Vah insanoğlu vah…!
Bir dost sohbetinde arkadaşın birine “kitap okumaya fırsatın oluyor mu?” diye sormuştum da, “vallahi abi çok istiyorum ama kitabı okumaya başladığım anda hemen aklıma yapacağım işler geliyor, onlara dalıp gidiyorum. Hatta yatarken bir iki sayfa okuyayım bari diyorum fakat o zaman bile aklım ertesi gün yapacağım işlere kayıyor ve onları düşünüyorum. Bu yüzden bir türlü kitap okuyamıyorum” demişti.
“Haklısın” demiştim. “İnsan neye önem verirse, aklı ona kayar, hep onu düşünür. Sen de para kazanmaya odaklandığın için, beynin, kitabın satırlarında yazanları anlamak yerine, para kazanmanın yollarını bulmak için çalışıyor.”
Sonra kendimi düşündüm. Hayatımda hiçbir zaman para peşinde koşmadım. Bu yüzden de zengin biri olmanın, şatafat içinde yaşamanın, zevk-i sefa sürmenin hayalini dahi kurmadım.
Hatta öyle bir yaşamım olursa, ben, gerçek ben olmam, insanlar beni gerçek yüzümle tanımaz diyerek, çok para kazanmaktan bile kaçındım.
Ve devamlı kazanmanın, devamlı para, mal mülk biriktirmenin derdinde olup da, bunun için çaba harcayanları düşündüm. “Nasıl bir kişilikleri var, bu kişilikleri nasıl elde etmişler, neden böyleler?” diye… Cevabını bulamadım. Çünkü empati yapmam gerekiyordu, yapamadım.
Anlayacağınız yıllarca en iyi haberi yapayım, en güzel yazıyı yazayım, öykülerim, şiirlerim, kitaplarım olsun deyip, bunları yapmak için uğraşırken, çok para kazanmak gibi bir olay hiç aklıma gelmedi.
Bu yüzden gazeteciliği, haber yapmayı, yazı yazmayı iyi öğrendim ama para kazanmayı pek öğrendim sayılmaz. Benimkisi bekle ay başını, al maaşını oldu hep. Hala da öyle… Ama bu defa da emeklilik olayında yüzüm gülmedi… “Zam mam yok” dediler…
Zaten bir aile dostumuz da kahve falıma baktığında “boşuna çabalama, senden olsa olsa bu kadar olur” demişti…
Ne diyeyim, buna da şükür…!
Trakya Demokrat Gazetesi sitesinden daha fazla şey keşfedin
Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.