Küçük olsun köfteleri ben yiyeyim
Bazı tipleri gözüm hiç tutmuyor… Tutmadığı için de iyi not vermiyorum. Sonunda da kendi kendime haklı çıkıyorum. Ve “aferin sana” diyorum. “Madrabazı gözünden anlıyorsun.”
Zaten anlamamak mümkün değil de, bazen insan iyi niyetinin kurbanı olup, görmezden geliyor ya da önemsemiyor.
Ama bence bu tiplere fırsat vermemek, yol açmamak lazım. Çünkü niyeti bozuk olduğundan her türlü alavere, dalavereyi çevirip, amaçlarına ulaşmak isterler.
Bazen çok saf görünüp, üç beş saftiriği de etraflarında toplayarak, önemli bir işi, özveri ve fedakarlık göstererek yapmaya çalıştıkları gibi bir hava yaratırlar. Yani “kendim için bir şey istiyorsam namerdim” derler. Kendilerine göre kılıfları da hazırdır zaten…
Tüm dertleri suyun başını tutmak, küçük olsun benim olsun düşüncesiyle köftenin iyisini götürmektir. Tabii bunların gerçek niyetini anlayana kadar çok zaman geçer ve onlar da temiz suyu kaynağından içmiş olurlar.
Başta da dedim ya; ben bunlardan hiç haz etmem. Günahım kadar sevmem. Kesip attığım tırnağım kadar da değer vermem. Bu bakış açımı ve tavrımı yüzlerine karşı söylemesem de, gözlerime bakınca anladıkları için, onlar da beni sevmez.
Nasıl sevsinler ki…
***
BAZI ÜLKELERDE BAZI İNSANLAR
Malumunuz olduğu üzere demokrasiyle yönetilen, demokrasiyi özümsemiş toplumların yaşadığı ülkelerde hem hükümetler hem de sivil toplum kuruluşlarının yöneticileri seçimle belirlenir.
Fakat her nedense bazı ülkelerde bazı insanlar seçim günü, -o da canı isterse- sandığa gider, oyunu kullanır ama ondan sonrasını, ne yapması gerektiğini düşünmez ya da önemsemezler.
Seçilen kişilerin çalışıp çalışmadığını, görevlerini layıkıyla yapıp yapmadıklarını bir dahaki seçime kadar pek düşünmezler. Sanırlar ki; oylarını verdiler, sorumlulukları bitti.
Sanırlar ki; seçilen her kişi üstlendiği görevi doğru bir şekilde, iş bilir, yetenekli, liyakatli kişilerle birlikte, en iyi şekilde yapacak.
Nerede olurlarsa olsunlar, bana göre bu şekilde düşünen kişilerin hiçbir konuda şikayet etmeye hakları yoktur.
Çünkü böyleleri, arabaları bozulursa, sanayi sitesine götürüp, yapılana kadar ustanın tepesinde boza pişirirler.
Semt pazarından üç beş liraya yeşillik alırken, tezgahın altını üstüne getirirler.
Marketten ekmek alırken, dolaptaki bütün ekmekleri ellerler.
Satıcı müsaade etse, neredeyse tezgahtaki tüm domatesleri sıkar ve üstüne üstlük “o neden böyle, bu neden böyle?” diyerek bir ton laf söylerler.
Ama iş seçtiği kişinin çalışıp çalışmadığını takibe gelince umursamazlar.
Ne diyelim… Kendileri bilir…
Trakya Demokrat Gazetesi sitesinden daha fazla şey keşfedin
Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.